Darbeciler ve demokratlar
- GİRİŞ17.05.2009 02:02
- GÜNCELLEME17.05.2009 02:02
Türkiye’deki geçmiş siyasi hareketleri incelediğinizde karşımıza hep sorunlar yumağı çıkar. Sorunlarının temelinde ise ya darbeler yada muhtıralar olmuştur hep.
Ceketini alıp gidenler...Sandıkla geri gelenler...
Garip olan şu, demokrasinin hakim olduğu ülkeleri incelediğinizde bizimki kadar çelişkilerin hiçbir yerde yaşanmaması.
Siyasete genç yaşta girmenin düne kadar yasaklarla dolu olduğunu hatırlattıktan sonra şunları söylemek artık farz oldu.
Ülkede genç nüfusa tanınmayan imkanlar yaşlı nüfusun önüne de serilmedi mi bu ülkede?
Darbeci ve demokrat çatışmasının hakim olduğu çelişkileri bir arada toplayan bir siyasi oluşum yeniden liderini belirledi.
DP'de yeni lider Cindoruk...
Darbeci sözü bana ait değil koltuğunu kaybeden Süleyman Soylu’nun yerel seçimler sonrasında parti içerisinde kimsenin kendisine destek vermediğini belirttikten sonra parti içerisindeki darbe taraftarlarına yönelik söylediği bir açıklamanın küçük bir alıntısı.
Genç bir liderdi Soylu.
Umut verir yada vermezdi bilemem orasını ama ben gençliği nedeniyle siyasetin bir yerinde kalmasını, en azından genel başkanlık koltuğunda oturmasını istedim.
Demokrat Parti’nin geçmişten bugüne gelen misyonunu ne kadar temsil edebilirdi henüz netleşmeyen bir durum olsa bile en azından yüzde 3,5 oya nüfuz eden birisi idi Soylu.
Darbenin kötülüğünden bahsetmişti ama yerini ciddi bir şekilde demokratik darbe ile teslim etti Cindoruk'a.
Siyasetin bizim ülkemizde uzun zamanlara yayılmadığını 24 saatin bile çok uzun bir dilim olduğunu gösteren bir tabloyu yaşadı DP kongresinde Soylu.
Liderini kaybetmiş bir oluşum, genel başkan bulunamaz denilirden geçmiş dönemlerin siyasetinin tecrübeli yaşlı kurtu çıkıp partinin başına geçmeyi başardı çok kısa bir zamanda.
Eski Genel Başkan Süleyman Soylu’nun “darbeci” ithamına mazhar olan Cindoruk.
Ne acı bir sondur ki eski lideri Adnan Menderes’i darbeye kurban vermiş bir partinin son lideri tarafından postmodern darbeci olarak suçlanan birisi lider olarak partinin başına geldi.
Demokrasi böylesine zor geliyor olabilir ama Menderes'ler parti içerisindeki tüm nüfuzunu da tamamen yitirmiş oldu böylece.
Aydın Menderes Soylu'yu destekledi ama oda "postmodern darbecilere" teslim etmiş oldu babasının partisini.
Ankara’daki parti içinde önem arzeden birkaç kişiyle görüştüm. Siyasi analizlerini sormak ve Cindoruk’un liderliği ile ilgili düşüncelerini almak için.
Çok ilginç yaklaşımlar çıktı karşıma...Siyasetin içerisinde bulunduğu tablo bir kez daha ortaya çıktı benim açımdan.
Öncelikle parti içerisinde ciddi bir bölünmüşlük var ve kendisini çok derin hissettiriyor.
Demirelciler Çillerciler Ağarcılar Soylu’dan yana tavır sergileyenler
Son olarak bu bölünmüş dörtlüye Cindorukcular da yakında katılacaktır artık bundan emin olun.
Parti müthiş bir bölünmüşlüğün içerisine girdiği bu günlerde gidenlerin gelenlere karşı sergileyeceği tavır sanırım partinin yüzde 3,5’luk çizgini seyrini de belirlemiş olacak.
Cindoruk cebinde yeni liderin ismini de getirdi.
Çok uzun süre partinin başında kalmayacağı belirtilen Cindoruk’un yerine ise Süheyl Batum’un getirileceği ve ANAP ile birleşme gerçekleştirildikten sonra bu planların devreye girerek yeni sürecin başlayacağı parti kulislerinde şimdiden yüksek sesle dillendirilmeye başlamış bile.
"Demokrasi Şehidi" veren DP de bundan sonra kavganın şeklini postmodern darbe ve demokrasi taraftarı denilen grupların oluşturacağı kesin.
DP’de konuştuğum isminin gizli kalmasını isteyen birçok partili misyonun kaybolduğu yönünde görüşlerini belirtirken üzüntülerini de gizlemiyordu.
Kongrede demokrasi mücadelesi verilirken partide daha önceden önemli görevlerde bulunan isimlerin Ankara’nın dışına gitmiş olmalarının sebebi ise DP açısından son derece düşündürücü olmalı.
Kongre öncesinde Cindoruk’un “Okyanus’un ötesinden yönetiliyorsunuz’ suçlaması Soylu ve arkadaşlarının bundan sonra parti içerisinde ne kadar barındırılacağının sinyalini de vermiyor mu?
Öte yandan yine Soylu’nun “Postmodern darbeci” dediği Cindoruk’a ilerleyen zamanda yakın olamayacağını ve partiden kopuş sürecinin başladığının emareleri değil mi bu sözler?
DYP’nin eski genel sekreteri Tevfik Diker’le de görüştüm.
Diker “Parti içerisinde dağılmanın olmaması için büyük demokratik uygulamalar yapılmalı. Parti içerisinde kayıtlı üyelerin ön seçimli aday belirleme usulleri yapılmalıdır. Ancak bu usuller ile partililerin hakları korunur. Demokratik yarış sağlanır. Kongrede kaybeden tarafın kazanan tarafa ne ölçüde destek olacağının cevabını 100 gün içerisinde vermesi gerekli” dedi.
Diker, birazda bölünmüşlüğün giderilmesi için tüm düşüncelerini aktardı.
Demokrasi adına yola çıkılan bir mücadele de “şehit” veren DP şimdi bölünmüşlüğün pencesi içerisinde yeni lideri ile siyasi arena da yeniden kendisine güç bulmaya çalışacak.
Türk demokrasi tarihi bu gelişmeleri yakından biliyor. Soylu kendi eliyle liderlik koltuğunu teperken sanırım bu sonu düşünemiyordu.
Hayırlı olsun
Ayhan kıskaç
Yorumlar5