Bu kahvaltı magazin değil demokrasi tarihimize yazılacak
- GİRİŞ22.02.2010 08:01
- GÜNCELLEME22.02.2010 08:01
Umutluyum, seviniyorum çünkü... Tarihte ilk kez bir başbakan sanatçılara şöyle sesleniyor: "Ne kurşun sesleri ne de politik nutuklar, sizin ezgilerinizi bastırmaya ve onlara sınır çizmeye yetmeyecektir. Tarih boyunca da yetmemiştir."
Altını çizin sonra düşünün. Bir daha düşünün. Kelime aralarındaki derinliği düşünün. Sonra Başbakan şöyle devam ediyor...
"Bu ülkenin bütün türküleri, şarkıları, bu toprakların her şeyini fakat her şeyini yansıtacak kadar güç ve bilgelik taşıdığına bütün kalbimle inanıyorum. İşte onun için buna sanatçı duyarlılığı diyoruz. Onun için sanatçılarımızın bir adım öne çıkmasını istiyoruz. İşte onun için sanatçılarımız, engin yürekleriyle ülkemizin meselelerine el atsınlar. Ellerini taşın altına koysunlar. Bunu arzuluyor, bunu diliyoruz. Zira sizin türkü ve şarkılarınız, sağır duvarları aşacak güce sahiptir."
Bunun adı; göreve çağırmak veya misyon yüklemek. Açayım isterseniz... "Zor günlerde, onlarca iç-dış tehlike altında halkın sevdiği tüm sanatçılara kutsal milli göreve gel" demek...
Çok küçük detay ama tanırım bu kardeşlerimi hem de iyi tanırım. Onlar da bu göreve talipler. Onların bu noktaya getiren halkı yanında olmasını istiyorlar. Yoksa hiçbir güç onları oraya götüremezdi.
Başbakan Erdoğan'ın müthiş konuşması ise çok büyük doping oldu.
''Bir annenin çığlığını, feryadını da en derinden hissedecek olan sizlersiniz. Bir annenin acısını en iyi anlayacak olan sizlersiniz. Her nerede olursa olsun vurulup yere düşen bir gencin sızısını annesiyle aynı anda yüreğinde duyacak olan sizlersiniz. Bugüne kadar ezgilerinizle kardeşliğimizi pekiştirdiniz, şimdi de yüreğinizi ortaya koyarak bu ülkenin daha aydınlık yarınlara kavuşmasını sağlayacak olan yine sizlersiniz.
Her bebek, yumuk yumuk gözleri ve sıkılmış minicik elleriyle buram buram sevgi kokusuyla doğuyor. Hiçbir bebek ve çocuk, annesini, babasını, kaderini ve özellikle de dilini, etnik kökenini kendisi seçmiyor. Hepimiz topraktan bir canız. Yunus Emre'nin en güzel şekilde ifade ettiği gibi 'Yaratılanı, yaratandan ötürü seviyoruz.' Bu ülkede yediden yetmişe herkes Orhan Gencebay'ın unutulmaz şarkılarıyla büyüdü. Biz de büyüdük. Onun belleğimize nakşolunan şu dizeleri aslında meseleyi izah etmeye yetmiyor mu? 'Bu toprakların sinesinde insan denilen bir canım/Hem düşünür hem severim/Budur taştan farklı yanım/Her maddenin zerresini bedenimde taşıyorsam/Ben ne bir taş, ne bir ağaç, insanlığımla insanım.' 'Hor görme', 'Hatasız kul olmaz' diyor üstat..."
Yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz
Aykut IŞIKLAR / Bugün
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol