Kur'an'ı hanımların başı açık okuması günah mıdır?
- GİRİŞ04.01.2011 15:53
- GÜNCELLEME04.01.2011 15:53
Kur’an-ı Kerim’i hanımların başı açık okuması günah mıdır?
Bu konuyu işlemek fikrine bir arkadaşım vesile olmuş bulundu. Her gün kızıma Kur’an okutmak için gelen arkadaşım, boş vakitlerde bana, beraber Kur’an’dan kısım kısım ezber yapmamızı teklif etti, ben de hemen kabul ettim.
İlk ezber günümüzde, Kur’an-ı Kerim’i eline aldı ve hemen okumaya başladı. Ben ise, telaşla Kur’an okuyacağımız için hazırlanıyordum. Benim hızla hazırlanmaya çalıştığımı görünce, önce gülümsedi istemeden. Sonra bana:
“N’apıyorsun” dedi.
“Hazırlanıyorum” dedim. “Neden” diye sorunca bu kez ben güldüm. Ne demek neden dercesine…
Kur’an-ı Kerim okuyacaktık. Cenâb-ı Hakk’ın kelamıydı okuyacaklarımız. Kur’an’ı açınca Yüce Yaradan’ımla muhatap olacaktım. Elbette hazırlanacaktım. Hata bende miydi, onda mıydı anlayamadım. Veya hata var mıydı?
Fakat ilk dinleyen ben oldum ve konuşmasına izin verdim. Pek de söylenecek bir şey yokmuş galiba ki; bana sadece “Kur’an-ı Kerim’i okurken hanımların başlarını kapatmaları hususunda ayet de yok, hadis de yok, yani kapatılmadığı durumlarda hanımlar günaha girmiyorlar” şeklinde açıklama yaptı. Ben uygulamada aksini iddia etmiş olsam da kavlen bir savunma yapamadım. Zira bu konu hakkında ayet veya hadis bilgim yoktu. Bu yüzden olayı edebe bağlayarak kapattım.
İlk bulduğum fırsatta ise, hemen “hanımların başörtülü Kur’an okumalarının hükmü nedir?” mevzusunda araştırma yaptım biraz.
Netice de ise, arkadaşıma karşı doğru bildiğimi iddia etmediğimden pişmanlık duymamıştım. Çünkü doğru bildiğim doğru değilmiş, baş açık Kur’an okumak günah değilmiş. Bahsettiği gibi ayet de yoktu.
Bu durum düşündürdü beni biraz. Türk insanında kutsal değerlere ve inançlara karşı başka insanlarda olmayan, görülmeyen bir hürmet var. İnandığımız değerlere karşı itina ile davranırız, birileri bu değerleri yıkmaya çalışsa bile…
Kur’an okurken Arap kardeşlerim için tesettür şart olmasa da, biz Türkler için olmazsa olmazdır. Hatta küçüklüğüme dair ufak bir anım da var bu hususta;
Bir gün yeni kapanmış minik Ayşenur olarak eline Kur’an değil, Cevşen almış dilim döndüğünce okumaya çalışıyordum. Fakat başımı da elimden geldiğince kapatmış olacağım ki, o anda odaya giren yakın bir aile dostumuz benim yarım örtülü halimi görünce yaşıma göre biraz fazla tepkiyle ikaz etmişti. O günkü mahcubiyetimi unutmuş değilim. Kendimi büyük cürüm işlemiş gibi hissetmiş ve de bu cürmüme birisinin şahit olmasından ötürü çok üzülmüştüm.
İşte bizlerde bu baskı maalesef var. Oysaki İslamiyet insanlara bu zorlukları mecbur kılmamış. Sanki bize başka bir haz veriyormuş gibi hususi kendi kendimize İslamiyet’i zorlaştırıyoruz. Sanırım bu bizim en büyük yanlışlarımızdan.
Mezkur mevzuda araştırma yaparken benzer bir kaç mevzu daha dikkatimi çekti. Buralara gelen herkesin gözüne batan resimlerdir, haremde uzanarak Kur’an okuyanlar, yatarak Kur’an okuyanlar, hatta zaman zaman abartanlar…
İstisnaları dikkate almadan yatarak Kur’an okumanın da bir sakıncası olmadığından bahsetmek istiyorum. Kur’an okumak için abdestli olmak yeterli. Hanımlar başı veya kolları açık okuyabilecekleri gibi, isteyen yatarak uzanarak da okuyabilir. Kabe’de bir çok insanın böyle Kur’an okumalarını gıybet mevzusu yapmaktansa kültür farkı, alışkanlık diyerek geçmek gerekir.
Bu güne kadar tesettürüne dikkat etmeden Kur’an okuyan bir sürü arkadaşım oldu Arabistan’da. Belki Türkiye’de ömrüm boyunca göremeyeceğim kadar… Şimdi onları içimden sessiz sessiz eleştirdiğim için üzülüyorum. Meğer yanlışlık onlar da değil bendeymiş. Her ne kadar ben Kur’an-ı Kerim okurken tesettürüme devam edecek olsam da en azından onların da yanlış yapmadıklarını bilmek güzel.
Peki bu kadar basit bir şey mi Kur’an okumak, Allah’ın kelamını okurken insan bu kadar rahat mı davranmalı.
Bu da herhalde vicdani bir mesele. Herkesin paşa gönlüne kalmış. Çok sıradan bir örnek olacak ama bir devlet büyüğünün sesini koridorda duyan birisi koltuğunda uzanmaya devam edebilir mi, yoksa alelacele kalkıp toparlanır mı? Kişiye kalmış! Toparlanmazsa günah değil. Çok çok biraz azar işitecek hürmetsizliğinden ötürü. Cenâb-ı Hakk bunu da yapmıyor. Belki insanların rahatlığı da bundan olsa gerek.
Bir başka deyişle, samimiyet de denilebilir. Kimisi Rabbine karşı çok rahat hisseder kendini, kimisi ise, rahattır ama çekinir de aynı zamanda. Hangisi makbuldür diyecek olursak, onu da Allah bilir.
Benim inandığım, ruhsatı en son sınırına kadar kullanmak değil…
Takvayı en ucunda yaşamak ve yaşatmak için İslamiyet’i, hususen gelecek nesillere yanlış bildirerek soğutmak da değil.
İnsanın duygularında vasat olması her zaman zordur fakat hayırlıdır.
Ayşenur KAHVECİ / Suudi Arabistan / Haber 7
aysenurkahveci@live.com