Trump'ın büyük planı: Rusya’yla yaklaşarak Çin’i devre dışı bırakmak
- GİRİŞ23.02.2025 09:03
- GÜNCELLEME24.02.2025 19:37
Trump’ı anlamak için İngilizce yeterli değil. Trumpça bilmek gerekiyor. Trump, stratejisini en uç noktadan belirleyip, pazarlığı en tepeden açarak, nihayetinde asıl hedefine odaklanan bir başkan. 2016’da bu dili kullandı, 2025’te de aynısını yapıyor. Peki, bu kez hedefi ne? Çin’i devre dışı bırakmak.
HEDEFİNDE PEKİN VAR
Trump’ın büyük hamlesi, Rusya’yla yakınlaşarak Çin’i sıkıştırmak üzerine kurulu. Strateji basit ama etkili: Moskova’yı tamamen Çin’e mahkûm etmek yerine, Batı ile arasındaki bağı tamamen koparmadan bir denge politikası izlemek..2017’de Rusya’ya yönelik yaptırımlara mesafeli duran Trump, şimdi bu dengeyi koruyarak Çin’i yalnızlaştırma yoluna gidiyor. Rusya’nın izolasyonu, Çin’in elini güçlendirir; Trump bunu biliyor ve Moskova’ya açık kapı bırakıyor.
Örneğin, Ukrayna savaşında Biden yönetimi, Rusya’yı Çin’in kollarına itti. Ancak Trump farklı düşünüyor. Ona göre, Moskova’nın tamamen Pekin’e bağımlı hale gelmesi ABD için değil, Çin için bir zafer olur. Dolayısıyla, Kremlin’le belirli bir temas halinde olmak, Pekin’in manevra alanını daraltmanın en etkili yolu.
Trump’ın NATO politikaları da bu bağlamda şekilleniyor. Avrupa’daki güç dengelerini Rusya’ya karşı fazla sertleştirmek yerine, Trump daha kontrollü bir Rusya tercih ediyor. NATO’nun genişlemesi konusundaki önceki açıklamaları ve bu ittifaka yönelik eleştirileri, ABD’nin Rusya’yı Çin’e daha fazla itmemek için yeni bir denge kuracağını gösteriyor.
ÇİN’İN ETKİSİ GİDEREK ARTIYOR
Çin, Kuşak ve Yol Projesi ile küresel ekonomik gücünü genişletiyor. Afrika’dan Latin Amerika’ya, Güneydoğu Asya’dan Avrupa’nın kalbine kadar uzanan yatırımlarla ekonomik bağımlılık ağları kuruyor. ABD’nin liderlik ettiği dünya düzenine alternatif bir yapı inşa etmek istiyor. Ancak Trump, Çin’in bu yükselişini Rusya hamlesiyle kırmayı planlıyor.
Örneğin, Panama.. Biden yönetimi, Çin’le ekonomik bağları gevşetmeye çalışırken, Trump farklı bir strateji izledi. "Panama Kanalı bizim olmalı" dedi ve Çin’in bölgedeki etkisini zayıflattı. Panama, Kuşak ve Yol’dan çekildi. Bu, Trump’ın ekonomik savaşı nasıl yürüttüğünün açık bir göstergesi.
Tayvan meselesi hâlâ masada. Trump, 2017’de Tayvan lideriyle doğrudan temas kurarak Çin’i diplomatik olarak kışkırtmıştı. Şimdi benzer bir manevra bekleniyor. Ancak fark şu: Trump, Çin’in Tayvan üzerindeki askeri baskısını yalnızca söylemlerle değil, bölgesel ittifaklarla dengelemeye çalışıyor. Tayvan üzerindeki ABD baskısı Çin’in askeri gücünü Pasifik’e hapsetmenin bir yolu olabilir.
Çin’in BRICS ve benzeri çok taraflı platformları Batı karşıtı bir blok haline getirme peşinde olduğu biliniyor. Ancak bu ittifak, sanıldığı kadar sağlam değil. Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkeler, Çin’in küresel liderlik iddialarına şüpheyle yaklaşıyor. Trump, işte tam da bu kırılgan noktaları kullanarak Pekin’i yalnızlaştırmayı hedefliyor.
TÜRKİYE’NİN DENGELEYİCİ ROLÜ
Türkiye bu süreçte nerede duruyor? Çin’le ekonomik bağlarını güçlendiren ama aynı zamanda ABD ile stratejik ortaklığı sürdüren bir ülke olarak, tam da denklemin merkezinde. Trump yönetimi için Türkiye, hem Rusya’yla konuşabilen hem de Çin’in ekonomik nüfuzuna karşı denge oluşturabilen bir aktör.
Özellikle enerji ve ticaret yollarında Ankara’nın önemi artıyor. Türkiye, Kuşak ve Yol’un Avrupa’ya açılan kapısı olarak kritik bir konumda.
Türkiye’nin Orta Asya ve Afrika’daki yatırımları da önemli. Türk şirketlerinin bölgedeki yatırımları Çin’in etkisini kırabilecek altyapı ve savunma projelerini içeriyor.
Ankara’nın bu noktada bir taraf seçmek yerine dengeyi koruması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Zira son senelerde taraf seçen ülkelerin çeşitli alanlarda büyük zorluklarla karşılaştığını gördük.. Ancak diyalog kapılarını açık tutan yönetimler her zaman ulusal çıkarlarını daha iyi savunabilecek fırsatlar yakaladı. Türkiye’nin bu rolünden vazgeçmesi içinse elbette bir sebep yok.
Bartu Eken / Haber7
Yorumlar30