PKK'nın silah bırakma kararının ardından gözler YPG'de
- GİRİŞ10.07.2025 08:57
- GÜNCELLEME10.07.2025 08:57
Terörsüz Türkiye bağlamında yeni bir rota çizilmesi, toplumsal istikrarın gelişmesi yönünden oldukça önemli. Bu noktada terör örgütü PKK'nın silah bırakma kararı kadar, Türkiye'nin güvenliğini etkileyen bir konu daha var. O da örgütün Suriye kolu SDG'nin Şam yönetimiyle vardığı anlaşma maddelerine uyması.
ABD'nin örgüte içinde zırhlı personel taşıyıcılardan, tank ve helikopter vuran güdümlü füzelere kadar yaptığı yardım malum. Ayrıca militanlara verilen askeri eğitim de oldukça kayda değer. Suriye'de rejimin değişmesiyle beraber, istikrarın sağlanması için önemli adımlar atılırken, SDG'nin Şam yönetimi otoritesine bağlı olmadan silahlarını teslim etmesi gerekiyor.
SDG'nin son dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ya da Suriye'nin yeni ordusuna yönelik bir saldırısı bulunmuyor. Bu anlamda örgütün, Suriye hükümetiyle yaptığı görüşmelerdeki şartlara olumlu baktığı değerlendirilebilir. Kuşkusuz bunda Trump'ın yeniden iktidara gelmesinin rolü büyük.
Nitekim Biden döneminde, Türkiye her ne kadar NATO ittifakı olarak önemini kaybetmemiş olsa da, Ankara'nın potansiyeli kasıtlı olarak göz ardı edilmeye çalışılıyordu. Beyaz Saray'ın yeni vizyonu, Türkiye'nin devlet aklı, geleneği ve barışı savunan politikalarını destekleme potansiyeline sahip.
SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ İSTİKRAR DEMEK
Suriye'deki yeni yönetimin bir anda ayağa kalkarak, yüksek bir refah düzeyine ulaşması, yıllardır süren iç savaş ve yeni kaldırılan ekonomik yaptırımlar nedeniyle yakın zamanda pek mümkün olmasa da bu konuda karşılıklı adımların atıldığını görmek ümit verici. Nitekim Türkiye'nin, Körfez ülkelerinin, ABD'nin ve Suriye'nin diğer dostlarının bu noktada yeni iktidarı hem teşvik eden hem de destekleyen bir yaklaşıma sahip olduğu bir gerçek.
Suriye bir kültür mozaiği olarak farklı mezhep ve inançları barındırıyor. Tıpkı Anadolu gibi. Arap, Kürt, Türkmen, Süryani, Ermeni inançlarıyla birlikte bir arada yaşamak istiyor. Çünkü savaştan yorulmuş bir halk mevcut. Yeniden vatanlarına dönmek isteyenler var. Bütün bunların sağlanması için iyi bir altyapının güçlendirilmesi ve can güvenliğinin sağlanması gerekiyor.
Bu noktada "Şara yönetimi Alevileri katledecek" açıklamalarıyla sosyal medyada dezenformasyon yayan kişilerin söylemlerinin gerçek olmadığını zaman bize göstermiş oldu. Suriye'nin yeniden inşası yolunda çeşitli tehditler mevcut. Bunlardan biri eski rejimden faydalanan grupların iktidarı yeniden ele geçirecek kadar mühimmat ve personel desteği olmasa da, çeteleşme yoluyla, güvenliği tehdit etmeleri. Bir başka tehdit, Şara hükümetiyle taban tabana zıt olan DEAŞ varlığı.
Militanların çoğu SDG hapishanelerinde bulunsa da örgütün Şara'yı ABD ile işbirliği yaptığı iddiasıyla hedef listesine koyduğu biliniyor. Çöl bölgesindeki herhangi bir istikrarsızlık durumunda ise yeni çatışmaların yaşanması muhtemel. Bilhassa Deyrizor kırsalında yeniden gerçekleştirilen gerilla tipi saldırılar ve Şam'daki kilise patlaması örgütün halen eylem kapasitesinin var olduğunun bir işareti olarak yorumlanabilir.
İRAN'IN SURİYE'YE DÖNÜŞÜ ANCAK DİPLOMASİYLE MÜMKÜN
Esed rejiminin devrildiği sıralarda İranlı milisler büyük ölçüde Irak üzerinden ülkelerine döndü. Şam yönetimi bu geçişler sırasında İranlı milislere saldırmayarak önemli bir mesaj verdi esasında. "Bizim derdimiz dini temelli bir çatışma değil, Suriye halkının bir bütün olarak ayağa kalkarak diktatörlüğün sona ermesi" denilmiş oldu.
Tahran önce Hizbullah'ın etkisini kaybetmesi ardından Baas iktidarının sona ermesinin ardından, Yemen'de ve en son kendi nükleer tesislerine yönelik yapılan saldırılarda büyük yaralar aldı. Ancak Türkiye'nin birleştirici tavrı ve barışa tanıdığı şans, İran için de önemli bir fırsatı barındırıyor. Eğer İsrail'le beraber Türkiye ve Körfez Ülkeleri de İran'a karşı olumsuz bir tavır sergileseydi, kuşkusuz bu İran'ı daha da güç bir duruma düşürecekti.
Ancak Tahran bu durumu doğru okuyarak Türkiye'yle yakınlaşmaya devam edip Suriye'yle milisler üzerinden değil de diplomasi yoluyla bağlar kurarsa o zaman hem Suriye'nin yeniden gelişiminde önemli bir rol oynar hem de uluslararası alanda azalan ittifaklarına bir yenisini ekleme fırsatı oluşabilir.
Yorumlar1