Türkiye'nin savunması komşulardan başlar
- GİRİŞ27.07.2025 09:10
- GÜNCELLEME28.07.2025 12:50
Türkiye iç güvenliği açısından en çok maliyetli olan terör sorunundan kurtulmaya yakın. Şimdi sırada komşu ülkelerde güvenliğe ve istikrara verilecek katkıların artırılması var. Bu kapsamda atılan adımlar yeni değil.
Kuzey Irak'ta oluşturulan güvenli tampon bölge, sızmaları engelledi, Türkiye içinde akan kanı durdurdu. Aynı şekilde Suriye'nin kuzeyindeki terör koridorunun sona ermesi, ülkenin merkezinden çıkartılan petrolün Akdeniz üzerinden satılmasına mani olarak terör örgütü SDG'nin elini güçlendirmesine mani oldu.
Askeri harekatların ardından yeni bir dönem başlıyor. Kuzeydoğu sınırındaki Gürcistan'ın, Abhazya ve Rusya ile olan savaşı şu an için sona ermiş durumda. Doğu sınırındaki Ermenistan, Azerbaycan'la barış anlaşmasına çok yakın.
Üstelik bu durum, Karabağ'daki zaferin ardından gerçekleşiyor. Irak'a bakıldığında, merkezi hükümetle Erbil arasında görüş ayrılıkları olsa bile önceki yıllardaki çatışma ortamı bulunmuyor. Bu ülkelerde şiddet olaylarının azalması, Türkiye'nin güvenliğini artıran unsurlar.
Suriye'ye bakıldığında ise yıllar süren iç savaşın ardından, tehdidin devam ettiği görülüyor. Özellikle İsrail'in Şam yönetimini devirmeyi hedeflemesi ve SDG üzerinden Türkiye üzerinde baskı oluşturmaya çalışması, kuşkusuz bir milli güvenlik meselesi. Çünkü silahlarını teslim etmemiş bir SDG'nin ciddi olarak tehdit oluşturma potansiyeli mevcut.
ANKARA ŞAM HALKININ KALBİNİ NASIL KAZANDI?
Orta Doğu bölgesinde Amerikan ve İsrail karşıtlığının temelinde bu ülkelerin daha önce gerçekleştirdiği saldırılar var. Irak'taki tutum belliydi. Binlerce sivil keyfi uygulamalarla işkence gördü ve yaşamını yitirdi. Bu gerçek, Amerikalıların kendi belgelerinde de mevcut.
İsrail'in Filistin, Lübnan, Suriye ve Yemen'de yaptığı farksız. Gelişmiş teknolojileri, istedikleri hedefleri rahat bir biçimde vurmalarını sağlarken, sadece korku yaymak için sivilleri kasıtlı olarak hedef almak kazanmak değil, uzun vadede kaybetmektir.
Türkiye, Esed rejiminin başarısız ekonomi politikaları altında ezilen, hükümet karşıtlarının işkence gördüğü bir yönetimden kaçan Suriye halkına kapılarını açan tek devlet oldu. Diğer devletlerin desteği oldukça sınırlıydı.
Ankara ilk olarak bu noktada Suriye halkının kalbini kazandı. Geçen yıllar boyunca, Türk vatandaşları kadar haklara sahip olan Suriyeliler, ülkede kaos çıkarmayıp, mevcut düzene büyük ölçüde entegre oldu. Ve iç savaş bittiğinde, Türkiye'ye yakın bir yönetimin görevi devralması Şam halkı için bir problem teşkil etmedi. Aksine memnun oldular.
ÇATIŞMALAR SORUNU ÇÖZMÜYOR
Bu coğrafyanın bildiği bir şey varsa o da savaşların sorunları çözmediğidir. Yıllar boyunca akan kan, yalnızca daha fazla yıkıma sebep oldu ve ülkelerin gelişimlerini engelledi. Türkiye, uyguladığı dış politikayla bunu farkında olduğunu çoktan gösterdi. Şimdi komşu ülkelerin istikrarını sağlayacak bir konuma geldi.
Mevcut atmosferde, Türkiye ile İsrail karşı karşıya gelmiş olsa da, Netanyahu yönetiminin Türkiye'ye savaş açmayı göze alması mümkün görünmüyor. Zira, Türk donanması Akdeniz'deki en büyük güçlerden biri ve caydırıcılık günden güne artıyor. Dolayısıyla, İsrail'in akıttığı kandan vazgeçip, müzakere masasına yeniden oturması gerekiyor.
Bartu Eken / Haber7
Yorumlar2