Kılıç kından çıkmadan son çağrı
- GİRİŞ28.08.2025 09:16
- GÜNCELLEME28.08.2025 09:16
Malazgirt Ovası'ndan, 954 yıl önce bu topraklara vurduğumuz mühürün yankılandığı yerden yükselen ses, sadece büyük bir tarihi olay değil, bugüne ve geleceğe dair yazılmış net bir yol haritasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama gerek kalmaz" sözü, sabrın son sınırlarına gelinirken yapılan onurlu ve son bir çağrıdır.
Bu çağrının adresi bellidir: Suriye'nin kuzeyinde, Amerikalı patronlarının gölgesine sığınarak oyalama taktikleriyle zaman kazanmaya çalışan terör örgütü SDG.
OYALAMA TAKTİĞİ VE BİTEN SABIR
Masadaki denklem aslında çok basitti. Şam yönetimiyle varılan anlaşmaya göre, terör örgütü silahlarını bırakacak, militanları orduya entegre olacak, en önemlisi de milletin malı olan petrol sahaları ve sınır kapıları Suriye devletine devredilecekti. Ancak günler geçiyor, somut bir adım atılmıyor. Aksine, örgütün sözde elebaşlarından "Kürtlerin yaşama hakkı garanti altında değil" gibi bayat yalanlar ve "seçim olmadan silah bırakmayız" gibi küstahça şartlar duyuluyor.
Bu, bir müzakere arayışı değil, Batılı efendilerinden gelecek yeni bir talimatı beklerken zaman kazanma çabası. Ankara ise bu tiyatroyu yakından izliyor. Arap medyasında çıkan "Türkiye'den bir ay mühlet" iddiaları, sahadaki gerçeğin bir yansıması…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a kadar devletin zirvesi, sürecin bir kuyumcu titizliğiyle takip edildiğini açıkça ifade ediyor. Bu titizliğin ardında, MİT'in sahadaki nefesini ve TSK'nın namlusunun ucundaki kararlılığı görmek zor değil.
KIBLESİNİ ŞAŞIRAN KAYBEDER AÇIKLAMASI ÖNEMLİ
Terör örgütü, elindeki Amerikan silahlarına ve İsrail'in zımni desteğine güveniyor olabilir. Ancak unuttukları bir şey var: jeopolitik satranç tahtası yeniden kuruluyor.
Ukrayna'da sıkışan ve artık Ankara ile işbirliği yapmak zorunda olan bir Rusya var.
Türkiye'nin caydırıcı donanma gücü karşısında doğrudan bir çatışmayı göze alamayacak bir İsrail var. Ve en önemlisi, bölgede yeni bir kaos istemeyen, Türkiye'nin istikrar kurucu rolünün ve Osmanlı'dan gelen idare kabiliyetinin farkında olan bir Trump yönetimi var.
Bu yeni denklemde, ABD'nin birkaç petrol sahası için bir terör örgütünü, Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan, Rusya'yı dengeleyen ve NATO'nun en güçlü ordularından birine sahip olan Türkiye'ye tercih etmesi mümkün değil.
BARIŞ İÇİN SON FIRSAT
Türkiye, son ana kadar barıştan, diyalogdan ve diplomasiden yana. "Terörsüz Türkiye" hedefinin ardından, bölgede terörsüz bir coğrafya inşa etmek istemekte. Bu, sadece bir temenni değil, samimi bir politika… Ancak bu barış arayışı, bir acziyet olarak okunmamalıdır.
Oyalama taktikleri ve sahte vaatlerle bu sürecin zehirlenmesine izin verilmeyecektir. Malazgirt'te Sultan Alparslan'ın ordusuna söylediği gibi, "Daha ne zamana kadar biz azınlıkta, düşman çoğunlukta olmak üzere böyle bekleyeceğiz?" Türkiye'nin sabrı, stratejik ve ölçülüdür. Ancak bu sabır sonsuz değildir. Kılıç kınından çıkmadan önce, aklın ve sağduyunun galip gelmesi için son bir fırsat vardır. O fırsat kaçırılırsa, kaleme ve kelama yer kalmayacak; sözü, sahadaki kahramanlar söyleyecektir.
Bartu Eken / Haber7
Yorumlar8