Bursa'nın sakin bir ilçesi olan İznik, bugünlerde sadece çinileriyle değil, 1700 yıl sonra yeniden yazılmaya hazırlanan bir tarihle gündemde. Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 14. Leo, göreve geldikten sonraki ilk yurtdışı ziyaretini, Paris'e ya da başka bir Avrupa başkentine değil, bu kadim Anadolu toprağına yapıyor. Bu, sadece bir anma töreni ya da diplomatik bir nezaket ziyareti değil elbette.

Hıristiyanlığın kendi içindeki en derin yarayı sarmak için attığı, jeopolitik sonuçları olacak stratejik bir hamle niteliğinde.

SADECE ANMA DEĞİL STRATEJİK HAMLE

Papa'nın ziyaretinin resmi sebebi, MS 325'te toplanan Birinci İznik Konsili'nin 1700. yıl dönümünü kutlamak. Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos ve diğer Hıristiyan liderlerle birlikte yapılacak bu tören, aslında 1054'te Katolik ve Ortodoks kiliselerinin kesin olarak ayrılmasından bu yana devam eden büyük bölünmüşlüğe karşı bir birlik arayışını temsil ediyor.

Papa 14. Leo daha önce "Günümüz Kilise hayatındaki en derin yaralardan biri, Hristiyanlar olarak bölünmüş olmamızdır." ifadelerini kullanmıştı.

İznik, bu yaranın sarılması için önemli bir bölge. Çünkü İznik, Hıristiyanlığın henüz parçalanmadığı, tüm kiliselerin ortak bir paydada buluşabildiği zamanı temsil eden son yer. Papa, bu ziyaretiyle aslında tüm Hıristiyan dünyasına bir mesaj veriyor...

"Eğer yeniden birleşeceksek, yola ilk ayrıldığımız yerden, hepimizin ortak mirası olan İznik'ten başlamalıyız."

ZİYARETTE TÜRKİYE'NİN ROLÜ DİKKAT ÇEKİCİ

Türkiye bu tarihi mirasın meşru ve tek sahibi. İznik, bin yıldır bu toprakların bir parçasıdır ve bu evrensel miras, Türkiye'nin koruması altında. Bu törenin başka bir yerde yapılması, tarihi ve manevi ruhundan koparılması anlamına gelirdi. Türkiye ayrıca farklı medeniyetler ve inançlar arasında bir köprü olma vasfını bugün de korumakta.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Papayı Ankara'da devlet başkanı olarak ağırlayacak olması, bu ziyaretin sadece dini değil, aynı zamanda devletler arası bir diyalog ve işbirliği zemini olduğunu gösteriyor.

Bir başka yönden, Türkiye bu kadar hassas ve tarihi bir buluşmanın güvenle yapılabileceği bir istikrar ülkesi. Katolik ve Ortodoks dünyasının liderlerinin bir araya gelmesi, ancak Türkiye gibi güçlü ve tüm taraflarla konuşabilen bir ülkenin garantörlüğünde mümkün olabilirdi.

Sonuç olarak, dünya bir kez daha tarihin seyrini değiştirecek bir olaya tanıklık etmek için gözünü İznik'e çevirmiş durumda.

Bu, sadece Hıristiyanlığın kendi iç meselesi değil, aynı zamanda medeniyetler arası diyaloğun ve küresel barış arayışının da önemli bir parçası. Ve bu tarihi buluşmanın ev sahibi, köprüsü ve garantörü olarak Türkiye, bir kez daha dünya sahnesinin merkezinde, kilit bir rolde yerini alıyor.

Bartu Eken / Haber7