İran etkisinin kırılmasının ardından kritik süreç başlıyor
- GİRİŞ11.12.2025 09:04
- GÜNCELLEME11.12.2025 09:04
Orta Doğu’da birkaç sene içinde güç dengeleri büyük oranda değişti. Geçtiğimiz yıl Suriye'de Baas rejiminin devrilmesi, İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’ın komuta kademesini büyük ölçüde etkisiz hale getirmesi ve İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırılar, bu tezi doğruluyor. 2004’te Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın bahsettiği meşhur Şii Hilali, bugün askeri olarak paramparça olmuş durumda.
Ancak bölgeyi sadece uydu fotoğraflarından ve SİHA görüntülerinden izleyenlerin kaçırdığı bir konu var. Özellikle Suriye ve Irak'ta geleceğin nasıl şekilleneceği...
ASKERİ YENİLGİ TAHRAN'IN KAYBETTİĞİ ANLAMINA GELMEYEBİLİR
Tahran'ın "Direniş Ekseni" sadece ABD tarafından öldürülen meşhur General Kasım Süleymani’nin kurduğu bir lojistik ağ değil, aynı zamanda bir kimlik ve inanç ağıydı. Evet, İran’ın Beyrut, Şam, Bağdat ve Sana üzerindeki siyasi tahakkümü büyük ölçüde zayıflatıldı. Ancak Ortadoğu nüfusunun yarısını oluşturan Şii nüfus buharlaşıp yok olmadı. Aksine, kuşatılmış hissetme potansiyelleri mevcut.
Yeni kurulan bölgesel düzende intikamcı duyguların şekillenmemesi önemli. Şam yönetimi bu konuda dikkatli davranarak provokasyonları engellemeye çalışıyor. Irak’ta ise Şii nüfusun daha güçlü olduğu bir düzen mevcut. Fakat bu grupların tamamı İran’ı desteklemiyor.
ANKARA'NIN ROLÜ KRİTİK
Osmanlı İmparatorluğu mezheplerin bir arada, barış içinde yaşayabildiği bir devlet aklına sahipti. Senelerce süren kışkırtmaların ardından çatışmalar yaşanmış olsa da bu konuda Ankara büyük bir tecrübeye sahip. Bu anlamda Suriye ile iyi ilişkiler gerçekleştiren Türkiye'nin rolü oldukça kritik. Şam'a gerekli tavsiyelerin verileceği öngörülebilir.
Aynı durum Irak için de geçerli. Kalkınma Yolu Projesi ile Basra’yı Avrupa’ya bağlamaya çalışan Türkiye için, Bağdat’taki istikrar önemli. ABD’nin Bağdat hükümetine "Ya biz ya İran" dayatması yapması, Irak’ı bölebilir. Oysa Türkiye, ticari ve diplomatik angajmanla Iraklı Şiileri bölgesel refahın bir parçası haline getirebilir.
İRAN SADECE BARIŞLA GÜÇLENEBİLİR
İran'ın aldığı darbelerin ardından dış politikasında nasıl bir çizgi izleyeceği merak konusu. Pezeşkiyan yönetimi önceki hükümetlere göre daha fazla İran'ın iç sorunlarıyla ilgilenmeyi tercih eden bir profilde.Ancak unutmamak gerekir ki Tel Aviv hedef alınırken de görevde o vardı. Dolayısıyla Hamaney'in gücünü göz ardı etmemek gerekiyor.
Sonuç olarak İran'ın barışçıl ve yeniden toparlanma sürecine girmek adına, bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmesi önemli. Bu bağlamda Türkiye, Azerbaycan ve Körfez Ülkeleri ile samimi bir yakınlaşma, Tahran için oldukça önemli olacaktır. Ancak olası bir yeniden toparlanma sürecinin ardından, eski politikaların yeniden uygulanmaması büyük önem arz ediyor.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol