Erdoğan’a destek yüzde 90’a çıkmalı!
- GİRİŞ20.09.2025 10:19
- GÜNCELLEME20.09.2025 10:19
Çok sıra dışı bir zamanın içindeyiz.
Bugünleri Cumhurbaşkanı Erdoğan 20 sene öncesinden gördü. Gördü de; ülkesini envaiçeşit iç düşmana rağmen bugünlere hazırlamaya çalıştı.
Sn. Devlet Bahçeli ise, FETÖ Darbe Girişimi’nden sonra ülkenin bekası için Erdoğan’ın yanında pozisyon alarak, istikrar için büyük bir hamle yaptı.
Bahçeli’nin Terörsüz Türkiye çıkışı da yine düşmanlara karşı içerde birliği öncelemenin bir yansımasıydı.
İsrail’in kuduz köpek gibi o ülkeden bu ülkeye saldırdığı, Suriye’de iç karışıklık faaliyetleri yürüttüğü, ikide bir Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sataştığı şu günlerde, halkımız nasıl bir konjonktürün içinde olduğumuzun farkında mı?
Farkında olanların yüzdesi, en iyimser tahminle; %60. Diğer %40 hala suni gündemlerin peşinde.
Ülkenin bekasının söz konusu olduğu böyle bir zaman diliminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteğin yüzde doksanları bulması gerekirdi.
“Hala oyunda oynaştasın” diyor ya şair!
Acaba Devlet Başkanı nelerle mücadele ediyor? “Kan kusup, kızılcık şerbeti içtim” diyor da halkımızın bir kısmı hala enflasyondan, altın fiyatlarından falan dem vuruyor.
Oysa soft çerçevede ve aşamalı olarak savaş ekonomisinin devreye girmesi ve seferberlik ilan edilmesi gerekirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan halkı korku ve paniğe sevk etmeden, savunma hazırlık sürecini yürütüyor.
“Allah bu milleti her daim muzaffer kılsın. Esaret bizden uzak olsun” diye dua edelim ama Ülke olarak vatan mücadelesi veriliyorsa bu sadece yöneticilerle olmaz. Millet de elinden gelenin fazlasını ortaya koymak zorundadır.
BAHÇELİ’NİN DURUŞU TARİHİDİR
Sn. Bahçeli’nin çıkışı tarihidir.
Sn. Bahçeli’nin çıkışı, yüreğimizin en güzel köşesinde yer bulmuştur.
Önce aktaralım, sonra yorum gelsin.
Devlet Bahçeli: “İsrail Başbakanı’nın ilk kıblemiz Kudüs ile ilgili tahakkümcü ifadeleri, Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan söz ve beyanatları elbette ayağımızın altındadır. İstanbul’da muhafaza edilen arkeolojik mahiyetli taş tablete dayanarak “Kudüs bizimdir” demek bir yanda tarih bilmezliğin, diğer yanda meczup ve cahilane bir üslubun tezahürüdür. Şayet 2 bin 800 yıl öncesinden başlayarak iz sürecek olursak Türk milletinin her yerde, her coğrafyada hak ve tasarruf yetkisine haiz olduğu açıkça görülecektir. Unutulmasın ki, Kudüs Harem-i Şerif’tir. 9 Aralık 1917’de işgal edilen vatandır Kudüs. İstanbul’dan atanan idarecilerle 4 asır yönetimimiz altında bulunan şehrin şanıdır Kudüs. Efendimizin mukaddes mirası, Hz.Ömer’in şerefli emaneti, Selahaddin Eyyubi’nin göz nuru, Yavuz Sultan Selim’in tükenmez heyecanı, Kanuni Sultan Süleyman’ın kutlu rüyasıdır Kudüs. Kudüs’ü yüz yıl önce bırakmak zorunda kalmıştık. Ancak bu kez kaderine terk etmeyeceğiz, etmemeliyiz. Çünkü Kudüs düşerse tarih düşer, İslam zaafa uğrar. Kudüs düşerse Ankara kaybeder, İstanbul kavrulur. Bunu da hiç kimse yapamayacaktır. Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek “TRÇ” ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir” ifadelerini kullandı.
Bahçeli, Kudüs gerçeğini çok veciz ve gerçekçi cümlelerle ifade etmiştir.
Erdoğan’ın anlayışıyla paralel çerçevedeki bu açıklamaları, Bahçeli’nin ülkenin geleceği ve muhtemel gelişmelerde alacağı pozisyon adına umut veriyor.
Bahçeli, ABD’nin değişmez bir şekilde İsrail ekseninde olduğunu gördü ve ülkemiz için alternatif sundu.
TÜRKİYE EKSENİ
Peki, Türkiye’nin ekseni ne taraf dönük olacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllardır Türkiye’ye ‘özgün ilişkiler ağı’ kurmaya dönük hamleler yapıyor. NATO ve AB ile ters düşmeden Şanghay İşbirliği Örgütü’ne aday olma isteğini ortaya koyuyor. Rusya ile iyi ilişkiler kurarken Arap ülkeleriyle de teması güçlendiriyor.
Erdoğan, Türkiye’yi Batı eksenine hapseden anlayışı çöpe atmış ve “eksen” tartışmasını bitirmiştir.
Erdoğan’ın ortaya koyduğu paradigmada özgün bir pozisyon alış vardır; “Türkiye ekseni”. Bu kavram; hiçbir güç odağına göbekten bağlı olmadan ülkenin çıkarlarını önceleyerek geliştirilen ilişkiler ağını temsil eder.
Türkiye, potansiyel olarak çok güçlü. Zamanla bu daha da net anlaşılacaktır.
Betül Soysal Bozdoğan / Diriliş Postası
Yorumlar4