Özkök'ün umre dönüşü ilk icraatı
- GİRİŞ10.08.2009 12:51
- GÜNCELLEME10.08.2009 12:51
Bundan sanırım iki ay kadar önce bir yazımda odasına koydurduğu mini barla kasım kasım kasılan Nihal Bengisu'ya 'marifet odana mini bar koydurmak da değil Habertürk'e mescit açtırmaktadır' diye seslenmiş ama sesime ses alamamıştım.
Nihal Bengisu rahatını bile bozmayıp mini barından yaz sıcağında buzlu vişneli sodasını çıkarıp keyifle yudumlamaya devam etmişti. Belki başörtülü yazarımızın odasındaki değişiklikleri görüp 'aa biz de seni mümine bacı sanırdık' diye büyük şaşkınlık yaşayan Habertürk'ün Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı tavsiyemi dinler diye bekledim, ama nafile!
Baktım o da 'yazarımız istemedi ama ben bari jest yapayım' diyecek incelikte biri değil.
Yine de pes etmedim. İçlerinde heves uyandırayım diye reklamcı Ali Taran'ı anlattım. Taran'ın işyerinde çalıştırdığı başörtülü bir arkadaşımız için açtırdığı mescidi 'demokrasi' ve 'hoşgörü' adına örnek verdim.
Yok! yok! Habertürk'ten kimsenin umurunda değil. Varsa yoksa Cüppeli Ahmet Hoca! Cüppeli Hoca ise öyle ekranda kendinden geçmiş ki reklam aralarında bile 'mescidiniz var mı bir namaz kılayım?' diyecek halde değil.
Neyse ben de artık pes ediyorum!
Tam ben pes etmişken bir de ne duyayım? Habertürk'ten beklediğim 'mescit açtık' müjdesi Sabah gazetesinden gelmez mi. Nasıl sevindim nasıl.. anlatamam! Tavsiyelerime kulak veren Sabah gazetenin personel müdürü Necati Abi bir çırpıda bu mescit işini halletmiş ve bütün sevapları toplamış. Üstelik üç aylarda bu işi yaparak sevaplarının 'bonusu'nu bile almış.
Din konusundaki 'cehaleti'ni kınadığım Akşam Gazetesi'nin güzide köşe yazarı Nagehan Alçı boş durur mu. Azimle namaz konusuna yine el atıp üç aylar yüzü hürmetine telefona sarılmış.
Hangi gazetelerin mescidi var hangilerinin yok tek tek listesini çıkarmış. Ardından da 'Niye Akşam gazetesinde mescit yok' diye yayın yönetmenine sormuş.
Böyle direkt muhatabına sorusunu soran Nagehan Alçı'ya bu sefer hemen kafadan on puan verdim. Ama sen sen ol, sakın puanları aldım deyip bu işin peşini bırakma. Sevabı sana da gelir bana da.
Hem bak sabah namazına çağırdığım Ertuğrul Özkök, namaza gelmeye üşendi ama mescit açmaya üşenmedi. Çalışanlarına söz vermiş 'Hele bir Umre'ye gidip geleyim dönüşü mescit işini de hallederiz' demiş. Daha ne desin!
Yıllardır çantasında eşarbını saklayıp namaz kılacak yer arayan, içerde namaz kıldığını söylemek istemeyen gazeteci arkadaşlarımızda böylece rahata kavuşur. Ama benim hala baştan beri bir türlü anlamadığım şey neden namaz kılanların bu konuda bir taleplerinin olmaması.
Üstelik hala olmaması. Mesela nasıl olur da Akşam gazetesinden Nagehan Alçı mescit ister de orada namaz kılan birilerinin ağzını hala bıçak açmaz? Nihal Bengisu niçin Habertürk'te mescit açtırmak için bir talepte bulunmaz? Yoksa bütün mesele gene şu karşı mahalleye taşındık kompleksi mi nedir? Bu soruların cevabını bilen beri gelsin...
Medya dünyasında bu mescit açma rüzgarı nasıl esecek, neler olacak önümüzdeki günler göreceğiz ama ben önce 'biz mescit işini çoktan hallettik' diyen bizim camianın en çok okunan üç gazetesinin mescidine şöyle bir göz atmak istiyorum:
ZAMAN GAZETESİNİN MESCİDİNDE CUMA DA KILINIYOR: Bu camianın en güzel, en temiz en huzurlu mescidi hiç süphesiz Zaman gazetesinde. Kadınlar ve erkekler için özel iki mescit var. Geçtiğimiz haftalar kadın mescidini erkek mescidinin yanına taşıdılar. Artık cuma günleri gazete çalışanları kadın erkek bu mescitte cuma kılıyor. Allah kabul etsin!
YENİ ŞAFAK YÖNETİMİ MESCİDE EL ATSIN: Yeni Şafak gazetesindeki yöneticilerin yolu yemekhaneye düşmediği gibi galiba yemekhanenin yanındaki mescide de pek düşmüyor. Ya da yolu düşen namazının farzını kılıp derhal mescitten kaçıyor. Çünkü bu gazetenin mescidinde nefes olmak imkansız.
Hele kadınlar için yapılanı tam bir felaket. Aynı zamanda gazetede görevli temizlikçi kadınların bir çeşit dinlerme yeri olarak kullandığı bu küçücük oda dağınık ve pis. Benden söylemesi birgün yolu bu mescide düşenler bir ilahiyatçıdan 'namaz kılarken oksijen maskesi takmak caiz midir' diye fetva alıp tam tekmil öyle mescide girsin. Yoksa namazın verdiği huşudan değil rutubet ve havasızlık yüzünden kendinden geçebilir.
VAKİT'TE MESCİT TUVALET YANYANA: Tuvalet ve mescidin yanyana olduğu, ağır ve pis kokulu bir mescit de işte bu gazetede. Kadın çalışanı olmadığı için tek mescitleri var. Ama o da pis ve yanındaki tuvaletten dolayı çok kötü kokuyor. Ama ne tuhaftır ki bundan rahatsız olan kimse yok.
EKREM DUMANLI KENDİ KURALINI YIKTI
Geçtiğimiz hafta eski bir dosttan güzel bir hediye aldım.Z aman Gazetesi'nin Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın yeni kitabı Anlık Hikayeleri'ni mürekkebi kurumadan bana ulaştırmış.
Bir çırpıda okuduğum bu güzel hikayeler sayesinde Ekrem Dumanlı'nın başka bir yönünü daha keşfetmiş oldum. Kalemine sağlık! Ama benim asıl ilgimi çeken Dumanlı'nın edebiyat kimliğinden çok kitabın çıktığı yayıneviydi.
Dumanlı kitabını Zaman Yayıncılık'tan değil Everest'ten çıkarmıştı. Oysa Zaman grubunda çalışan arkadaşlarımdan biliyorum. Ekrem Dumanlı imzalı bir genelge üzerine gazete ve dergide çalışanlar kitaplarını önce basılması için Zaman Yayıncılık'a sunmak zorundalar.
Buradan 'onay' alamayanlar ancak kitaplarını dışardaki yayınevlerine götürebiliyorlar. Zaman gazetesinin kuralı bu! Ama bu kuralı bir tek biri bozmuş. O da hem gazetenin hem de Zaman Yayıncılık'ın başındaki isim Ekrem Dumanlı. Acaba hikayelerini Zaman Yayıncılık kuruluna sokup sonra da kendi hikayelerini 'bize uymaz' diye onaylamadı mı? Ardından da Everest yayınlarının kapısını çaldı. Doğrusu bu sorunun cevabını ben merak ettim.
9 KADIN TOPLANDI KİTAPEVİ AÇTI: KİTAPRENGİ
Fatih'te Kitaprengi diye bir kitabevi var. Fatih Postanesi'nin sokağındaki kitapçı dükkanları arasında hikayesi en ilginç olanı hiç şüphesiz burası. Öğrencilik dönemleri seksenli yılların sonu doksanlı yılların başına dek gelen bu dokuz kadının ortak noktası o yıllarda ellerinden düşmeyen kitapları.
Bütün okul harçlıklarını kitaba yatıran, okuyan, düşünen, tartışan bu gençler okul bittikten sonra da görüşmeye devam etmişler. Farklı hayatlara, farklı mesleklere doğru yelken açsalar da o günlerin heyecanını ilk günkü gibi yüreklerinde tutan bu kadınlar sonunda ellerindeki paraları biraraya getirip geçen yıl kitabevi açmışlar.
Kitabevinin başında grubun en küçük elemanı Fatma Ömerustaoğlu var. Kimi eczacı, kimi öğretmen, kimi doktor olan diğer kadınlar da işlerinden, evlerinden fırsat buldukça soluğu kitabevinde alıyor.
Ekonomik krizden dolayı kitap satışları durma noktasına gelse de, yeni gençlik eskisi gibi kitap okumaya meraklı olmasa da onlar ne pahasına olursa olsun bu işi sürdürmeye niyetliler. En azından bu geleneği kendi arkadaş çevrelinde sürdürüyorlar. Bu halkayı genişletmek isteyen, kitap okumaya, okuduğunu tartışmaya, eski günleri yad etmeye hevesli kitap kurtları için bir bardak çayları ve mis kokulu Türk kahveleri her daim hazır.
Yolu Fatih'e düşenlere tavsiye ederim.
Melek KANATLI / Haber 7
melekkanatli@gmail.com
Yorumlar14