Yunus Emre yaşasa deli derdik

  • GİRİŞ24.12.2013 09:15
  • GÜNCELLEME24.12.2013 09:15

Bizim kültürümüzde isimle hitap etmek ayıp ama sana Yunus demezsem her şeyi hatırlayacağım gibi geliyor. Sahi ne kadar korkunçtur hiçbir şeyi unutmamak.

Sen beni tanımıyorsun. Aramızda yaklaşık 800 yıllık yaş farkı var. Torununla bile taso oynama imkânım olmadı. Ancak senin kavminin son halkası olabilirim. Ama ben seni tanıyorum. Bize çekilen yuhlar o zaman da şimdi de aynı; değişen bir şey yok. Yaşasaydın ve arkadaş olsaydık hiç kimsenin izlemediği bir tiyatro oyununa gidip deliler gibi alkışlardık en kötü sahneleri.

Tavanı bana hâlâ alçak gelen gökyüzünde bu sabah sis vardı. Bizim sabahları kalkıp ormanlarında odun toplayacağımız bir dergâhımız yok. İngilizce bilenlere daha çok kıymet verilen devlet dairelerimiz, kimsenin kimseyi öyle güzel umursamadığı bulvarlarımız var. Bak aklıma ne geldi?

Bizim bir komşumuz var. Kızının yaşı, otuzu geçen sene bu zamanlar geçmişti. Kızın adı Aliya. Aliya evde kalmış mıdır bilmiyorum. Sen gelsen Aliya'ya aşık olsan, telefonunu ben bulsam Aliya'nın, sana versem birlikte uykumuzun kaçması karşılığında. Sen sonra Aliya'ya mesaj atsan cevap vermese, facebooktan eklesen kabul etmese, twiteerda Aysel adıyla bir üyelik alsan bu aklı ben vermiş olsam, onunla pastanede buluşmanızı ben ayarlasam ve boza yok. Boza içilmeyerek başlayan aşklardan hayır gelmez. Bunu bir şarkıcı söylese boza satışları artar. Ben söyleyince birkaç paylaşım alır sadece. Konunun özüne dönüyorum izninizle.

Aliya sana aşık oldu. Tüyleri kıpkırmızı bir kedi bulup evlenme teklif ettin sen ona. Evlenecek yaşı geçmiş bir kızın nazlanmasına kimse hoş bakmaz; sen bakarsın. Evlendiniz. Önce sana bir iş lazım. Ocağına kırk yıl düz odun taşıyacağın bir dergâhın yok. Biz tarihine düşkün bir milletiz; sen sadece odun taşı diye bir dergâh yaptıracağız.

Sana önce Aliya homurdanmaya başlayacak, sonra kaynanan, kaynatan, komşuların, ceza kesecek bütün devletler. Huzuru bozduğunu söyleyecekler. Her sabah o düz odunların peşine düştükçe Aliya ile kavgalar başlayacak, akrabaların arasında kıymetin olmayacak. Yüzüne denmese de arkandan deli diyecek çok adam bulunacak. Yazdığın şiirleri dergilerde yayınlatmak için birkaç derginin yayın yönetmeniyle iyi geçinmek zorunda kalacaksın belki de. İnsaflıları da var.

Aliya'ya makyaj malzemeleri almak için birkaç odunu odun tevzilere götürebilirsin. Orada merhametli bir patrona denk gelme ihtimalin yüzde iki buçuk. Noel günü Türkiye'de dükkanlar artık açılmıyor. Şaşırma. Çünkü şaşırmak boyacı çocuklar mahsus sadece. Delilin yoksa şaşırmak yasaktır.

Odunları sattın, kiranı ödedin, kredi kartın var mı peki? Biliyor musun benim kredi kartı olan bütün arkadaşlarım atların ayakları kırılınca vurulmalarına karşı değil. Kredi kartlarının en kötü tarafı da bu: Ayakları kırılmış bütün hayvanların vurularak öldürüleceğine inandırıyor insanları.

Dergi çıkaracak biraz paran olunca matbaalardan, dağıtımcıdan gerekli olan didişmeler ve yenik düşmen  için sana ders verebilirim. Bir dergi nasıl çıkartılır, nasıl uğraşılır onca şeyle, nasıl dağıtılmaz, nasıl kapı kapı gezersin hepsinde tecrübem var. Bütün bunların iyi olan tarafı ise şu:

Sigortalı bir iş bulursak sana Aliya da, ailen de, çeşitli yazarlar da sevinecek; biraz itibarın ve bakkala sekiz günlük borcun olacak. Ölünce arkandan güzel adamdı diyecekler. Musalla taşında sen olacaksın avluda ihaleler konuşulacak.

Keşke seni bu yazıya çağırmasaydım.

Bülent Parlak - Haber 7

izdiham@gmail.com

twitter: @bulenttparlak

Yorumlar1

  • mirages 10 yıl önce Şikayet Et
    Güzel bir yazı. Üstad teşekkürler.. Kalemine sağlık. Umarım sizi uzun zaman haber7'de görme imkânımız olur.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat