Hedef İslam, Müslüman ve gelişen Türkiye

  • GİRİŞ10.01.2015 13:30
  • GÜNCELLEME11.01.2015 10:37

Bu saldırıyı yapanlar ve ölenler arasında Müslümanların olması olaydaki soru işaretlerini artırıyor.

Bu saldırı daha çok dünya kardeşliğine, huzur ve barışına zarar vermeyi amaçlayan bir eylemdir. Bu şiddet, dönüp dolaşıp yine Müslümanları vuracağı için yerkürenin her tarafındaki Müslüman toplumların zarar göreceği bir olaydır.

Böyle bir terör eylemi kimden gelirse gelsin kabul edilemez. Kanlı eylemin İslam’a saldırının yeni bir aracı olarak kullanılmak isteneceği kesin. Bu saldırının doğuracağı tepki, infial Fransa’yla sınırlı kalmayacaktır.

Dünya kamuoyunda “itibarsızlaştırma” görevini üstlenmiş merkez/merkezler İslam’la, Müslümanlarla Batılı toplumlarını korkutup, İslam düşmanlığını alevlendirmeye çalışıyorlar. 

Bu saldırı ikili karşıtlıklar oluşturan, bir tanesini kötücül/tehditkâr/çağdışı olarak tanımladıktan sonra, bu tanımın verdiği meşruiyetin gölgesinde hegemonyalarını tahkim etmek isteyen Siyonist-Haçlı ittifakının senaryosunu yazdığı bir gölge oyunudur. 

Bu şiddet görüntüleriyle üretilen İslamofobi sadece Avrupa’da yaşayan Müslümanların hayatlarını zorlaştırmayacak, dünyadaki bütün Müslümanları etkileyecek, İsrail’in Hamas’a karşı elini güçlendirecektir. 

Bu şiddet olayı kıta Avrupası’nda devam eden İslam karşıtı havanın, başka ülkelere de sıçrayarak giderek eylemli bir biçim almasıyla ve İsveç’te camilerin yakılmasıyla, Almanya’daki Neonazilerin ve özellikle şu sıralarda adı en çok duyulan İslam karşıtı örgüt PEGIDA’nın faaliyetleriyle ilişkilendirilip yerkürede Müslümanlığa karşı “önyargı dalgalarını” tsunamiler gibi kabartacaktır.

Bu olay, Avrupa’da aralarında milyonlarca vatandaşımızın da olduğu Müslümanlara yönelik baskı ve dışlanma faaliyetini artıracaktır.

Bu saldırıdan sonra Avrupa azınlık politikaları ve güvenlik politikalarında da değişikliğe gidilecektir. Mülteciler konusunda yeni adımlar atılacak, göçmenlerin Avrupa’ya gelişine yönelik sert tedbirler alınacaktır.  

Bu saldırı, topyekûn İslam dünyasını, dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanları ve onların bulundukları ülkelerdeki yaşama şartlarını doğrudan etkileyecektir.

Bu eylemle birlikte başlayan düşmanca hava, sadece Kıta Avrupası’nda değil, çok daha geniş bir alanda İslam, demokrasi ve benzeri tartışmaları bambaşka bir mecraya sürükleyecektir.

Bu eylemi yapanlar, hiç kuşkusuz Batı’daki İslam karşıtlığı/düşmanlığı ateşine odun taşımışlardır.

Charlie Hebdo katliamının asıl amacı 11 Eylül saldırılarındaki gibi batıda İslamofobiyi ve Müslüman düşmanlığını artırmaktır. Başta Fransız kamuoyu ve batı halkları olmak üzere Türkiye’nin de bu menfur saldırının kimin işine yaradığını, neye hizmet ettiğini düşünüp değerlendirmeli ve dünyayla paylaşmalıdır. 

Batı’da 11 Eylül sonrası ortamın ürettiği “Müslüman ve şiddet” arasında kurulan özdeşlik ve bunun yasalar, uygulama ve zihniyetteki İslamofobik sonuçları hiç bir şekilde hafife alınmamalıdır.

Fransız yetkililer İslam coğrafyasını geçmişte insafsızca karıştırmış olmanın, bugün kendilerine döndüğü gerçeğini irdeleyebilmeli, acaba bedel mi ödüyoruz diye düşünebilmelidirler.

Ortadoğu’da El Kaide, IŞİD, Boko Haram gibi komplikasyonları, Batı’nın ve İsrail’in işlediği bunca insanlık suçunu, siyaset mühendisliklerini, milyonlarca insanın hayatına mal olan işgalleri, yazgı haline gelen ağır sefaleti irdeleyip dersler çıkarabilmelidirler. 

Bu arada sıradan bir mizah dergisi olmayan Charlie Hebdo ile ilgili önemli bir ayrıntıyı da altını çizerek kamuoyunun bilgilerine sunmak gerek. 

Charlie Hebdo, İslam’ı ve Hıristiyanlığı kıyasıya eleştirmesine rağmen Siyonistlere toz kondurmayan, Museviliği hiç eleştirmeyen bir dergidir. Müslümanlarla ve Hıristiyanlarla dalga geçen, sert ironilerde bulunan fakat Siyonistlere tek bir laf etmeyen, yanlı bir duruş sergileyen bir dergidir. İslam karşıtı bir hava yaratarak Müslümanlarla Hıristiyanları birbirine karşı kışkırtıp İsrail’e dokunmaya/dokunamayan bir borazandır.

Avrupa’da en fazla Müslüman nüfusa sahip olan Fransa son zamanlarda dış politika alanında Türkiye’yle benzer bir pozisyona gelmişti. Fransa Devlet Başkanı Hollande, Esed’in gitmesi gerektiğini açık açık ilan ediyordu. Bu sizce kimin hoşuna gitmemiş olabilir?

Fransa Meclisi’nde Filistin’in devlet olarak tanınmasını bu saldırıyla ilişkilendirmek yanlış mı olur acaba? Saldıranların Müslüman, zarar görenlerin Fransız olması anlamlı bir mesaj mıydı?

11 Eylül’den sonra bütün İslâm âlemini ve özellikle Ortadoğu’yu ateş çemberine alan geniş savaş stratejisiyle Müslümanların arasına her türlü mezhebi, etnik fitne ve tefrikayı sokma ve Müslümanları birbirine kırdırma peşinde olan ABD ve işgal ortaklarının başını çektiği mihrakların yeni bir oyunu muydu bu saldırı? 

Paris’te dergiyi basıp, 12 kişiyi katledenlerle Suriye’de yüz binlerce Suriyeliyi öldüren ve onu destekleyenlerin akli melekeleri, inanç katmanları aynı değil midir?

İslâm dünyasının başına belâ olsun zihniyetiyle “zındıka komiteleri”nin besleyip azıttığı aşırı örgütlerin beslendiği kaynağa tecavüzü müydü bu kanlı eylem?

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat