2020’de Türk Dış Politikası

.

  • GİRİŞ27.12.2020 08:52
  • GÜNCELLEME27.12.2020 08:52


2020’nin kendine has özellikleri, bu yılı her açıdan özel kıldı.
Bir kere, tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de etkisi altına alan COVID-19 salgınıyla mücadele uluslararası ilişkilerde en önemli öncelik hâline geldi. Türkiye sağlık, eğitim, ekonomi gibi alanlarda olduğu gibi dış politika alanında da, salgınla mücadele ve salgına karşı küresel iş birliği konularına yoğunlaştı.
İkincisi, İngiltere’nin sancılı Brexit sürecindeki belirsizlikler küresel salgının yanında AB için ilave bir iş yükü oluşturdu. Türkiye’nin AB’yle ilişkilerinin geleceği tartışmalarında da, Brexit belirsizliğinin etkisi hissedildi. Yılın son haftasında AB ile İngiltere arasında nihayet anlaşmaya varılabildi.
Üçüncüsü, ABD Başkanlık seçiminde Joe Biden’ın Donald Trump’ı mağlubiyete uğratması, birçok ülke gibi Türkiye’nin de, ABD’nin “büyük güç mücadelesinde” gelecekte atabileceği adımlara yönelik önlemleri almaya yönelmesine yol açtı.
Bu üç temel hadisenin damgalarını vurduğu 2020, Türk dış politikasında “başarı” ve “yaptırım” kelimelerinin ikisini birden en fazla duyduğumuz yıl olarak da tarihteki yerini aldı. İlk bakışta tuhaf gibi görünse de, başarıların hangi alanlarda ve kimlerle mücadele edilerek kazanıldığı hatırlandığında, neden bu kadar çok yaptırım tehdidine maruz kalındığı daha iyi anlaşılacaktır.
Uzun yıllardır gündemde olan ama bir türlü kesin sonuç alınamayan dört alanda attığı kararlı adımlarla Türkiye 2020’yi “dış politikanın kazananı” olarak tamamlıyor.
Birincisi millî güvenliğe yönelik bölücü terör tehdidiyle mücadeledir. Bir yandan içeride PKK terör örgütünün beli kırılırken ve FETÖ ile mücadele tavizsiz devam ederken, diğer yandan da Suriye’nin kuzeyinde kurulmaya çalışılan terör koridoruna nihai darbe 2020 yılında vuruldu. 2016’dan bu yana sürdürülen başarılı operasyonların son halkasıyla Türkiye’nin Suriye sınırı ve Suriye’nin toprak bütünlüğü teminat altına alınmış oldu. Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü YPG-PYD ile ittifak içinde bulunan ABD’nin çeşitli “yaptırım” tehditlerine rağmen, kararlı politikasından taviz vermeyen Türkiye, terörden arındırılmış bölgeye ülkemizden gelen Suriyelilerin yerleşmesi için gerekli düzenlemeleri başarıyla uygulamaya soktu. ABD Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye gelerek muhataplarıyla yaptıkları müzakereler sonucunda varılan mutabakatla bu alanda istikrarın teminine matuf önemli bir adım atılmış oldu. Bu süreçte Rusya ile yaşanan krizler de, üst düzey temaslar ve görüşmeler yoluyla aşılabildi. 2021’e girerken -geçen yıl bu günlere nazaran- Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru kurulması tehdidinin ortadan kaldırıldığı söylenebilir.
İkincisi, deniz yetki alanlarında millî menfaatlerin tescili ve müdafaasıdır. Bu alanların başında da Doğu Akdeniz geliyor. 2020’de “Mavi Vatan” konseptinin diplomasi masasında ve sahada nasıl önemli başarılara zemin hazırladığına şahit olduk. Libya ile yapılan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Mutabakatı ile Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanının güney-batı sınırını belirleyen ve ardından bunu BM’ye kaydettiren Türkiye, aynı sahada hukuksuz şekilde egemenlik iddiasında bulunan Yunanistan’ın tepkisini çekti. Türkiye’nin özelde Libya, genelde tüm Afrika’daki artan görünürlüğünden rahatsız olan Fransa da, Yunanistan’ın yanında yer aldı. Bu iki ülkenin AB nezdindeki çabalarıyla yine “yaptırım” tehditleri gündeme getirildi. Türkiye bir yandan AB içindeki görüş ayrılıklarını da çok iyi değerlendirerek yaptığı takdire şayan diplomasi hamleleriyle, hem de egemenlik sahasında bayrak gösteren donanmasının koruma sağladığı gemilerle yürüttüğü arama ve sondaj faaliyetleriyle, bu yaptırım tehditlerine boyun eğmedi.
Üçüncüsü, millî egemenlik sahasının korunmasıdır. Ege’de Yunanistan’ın uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerini bir kenara bırakarak silahlardan arındırılmış adalara askerî kuvvet aktarması Türkiye tarafından kınandı ve ilgili uluslararası kuruluşlara bildirildi. Türkiye attığı karşı adımlarla, Yunanistan’ın -bir türlü vazgeçmediği- karasularını 6 milin ötesine taşıma hamlesinin çok sert karşılık göreceğini de Atina’ya hatırlattı. Yunanistan’la Ege konusundaki problemlerin ancak görüşmeler yoluyla çözülebileceğini dile getiren Türkiye, muhatabını müzakere masasına davet ederken, Yunanistan -daha önce Kıbrıs konusunda da yaptığı gibi- Ege problemlerini AB platformlarına taşımaya devam etti.
Dördüncüsü kardeşlerle dayanışmadır. Bu kapsamda Türkiye Filistin davasına olan desteğini sürdürdü. Bazı Arap yönetimlerinin, Filistin halkına yapılan haksızlıklara göz yumarak imza attıkları Trump’ın kafasından çıkan “İbrahim Anlaşmaları”nı en fazla eleştiren ülke Türkiye oldu. Diğer yandan, 30 yıldır işgal altında tutulan Karabağ’ın kurtarılması esnasında -yine Batı’dan gelen yaptırım tehditlerine rağmen- her şeyiyle Türkiye Azerbaycan’ın yanında yer aldı ve süreç boyunca bir milim bile yerinden kımıldamadı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ise kapalı Maraş’ın açılmasına destek olurken, iki devletli çözüme ulaşılması yolunda KKTC’ye her türlü ekonomik ve siyasi desteği vermeye devam edeceğini gösterdi.
2020’de elde edilen kazanımlardan rahatsızlık duyanlar, 2021’de de başta “yaptırımlar” olmak üzere Türkiye’ye karşı türlü tehditlerini sürdürecekler. Fakat bir gerçek var ki, askerî ve ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde duran, devlet-millet bütünleşmesini başarmış bir ülkeyi, yaptırım tehditleriyle hayati çıkarlarından vazgeçirmek mümkün değildir. Bu tarihî gerçeği ya öğrenecekler, ya da Türkiye onlara öğretecek.
COVID-19 belasının 2021’de dünyadan ve ülkemizden tamamen silinmesini temenni ediyorum.

Çağrı Erhan / Türkiye Gazetesi

Yorumlar1

  • Gariplerin ğubarı 3 yıl önce Şikayet Et
    Bu yazının en başında en büyük futuhat olan ve Türkiye’nin önünün açılmasına sebep olan, hiper makro harflerle yazılması lazım gelen bir icraat unutulmuş vesselam. ( AYASOFYA CAMİİ KEBİRİ=Dünyanın kıvamı)
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat