Cephe genişliyor saflar sıklaşıyor
- GİRİŞ11.09.2008 06:42
- GÜNCELLEME11.09.2008 06:42
Gittiğim yerlerde tanıştığım insanların ilk sorusu “Ne olacak bu işin sonu?” oluyor. Sorudan sonra da, Yorumlar başlıyor. Yorumlara bakılınca, şiddetli bir “cepheleşme” ortaya çıkıyor. Kimi Başbakan’dan yana tavır koyuyor ve “Aydın Doğan Erdoğan’ı daha tanıyamadı” diyorlar. Aydın Doğan’a hak verenler, genellikle CHP’li olanlar oluyor. Onlar da, “Allah’ın adını kullanarak, kendi ceplerini dolduruyorlar, Tabi Erdoğan’a da pay veriyorlar. Haberleri görüp suçüstü olan Başbakan da öfkeleniyor” diyorlar.
Okuyucularım arasında, her iki cepheden insanlar da var. Bir kısmı, “Sen Aydın Doğan’a laf atacağına,
Deniz Feneri’nin kepazeliklerini yazsana” diyor. İşte onlardan biri Mustafa Türkyılma. Türkyılma diyor ki, “Sayın yazar, bize şu Deniz Feneri’nin aslını bir anlatsan da öğrensek. Bırak Aydın Doğan’a Uzanlar örneğini vermeyi. Sen de yalakalık yapıyorsun (gazeteportta dava metnini) görebilirsin.”
Fatih Güneş, daha farklı bakıyor.
“İkinci Başbakanlık Meydan Muhaberesi yazınızı okudum gerçekten gerçekleri bilen biri tarafından yazılmış. Maalesef halkımıza bazı yayınlar yapılırken “kazı koz” diye gösteriyorlar. Ben de öyle bir şey oldu ki, en ufak bir haber izlediğimde bile bunu neden gösteriyorlar acaba diye kendi kendime sormaya başladım. Neyse hadi iyi doğru yazmalar size ....”
Hem hak veren, hem de eksik bulanlar da var. Gazeteci yazar Salim Koçak gibi. Salim Koçak, “Can Bey, bugünkü yazınızdaki bütün satırların altına imzamı atıyorum. Ancak, atmak istediğim başka satırlar da aradım. Heyhaaat, bulamadım. Deniz Feneri konusundaki iddialarla ilgili olarak söyleyecek bir sözünüz yok muydu?.. O konuda hiçbir şey yazmamış olmanız bile Deniz Feneri'ni savunamayacağınızı gösteriyor. O zaman da bunu yazmalıydınız. Yazmadıysanız demek ki sizin için de siyaset; hak, hukuk ve adaletten önce geliyor. Bunu da samimi dindarlıkla bağdaştırmak mümkün değildir. Bediüzzaman boşuna iğrenmemiş şu siyasetten!.. En iyi dileklerimle”
Ben, yolsuzluktan da, şantajlardan da, çıkarı için haber kullananlardan da nefret ediyorum. Bir de, Almanya’daki Deniz Feneri davası ile ilgili öyle çelişkili bilgiler geliyor ki, ister istemez değerlendirme yapmak zorlaşıyor.
Örneğin, Aydın Doğan gazeteleri, Almanya’da Deniz Feneri e.V. Derneği’nin yöneticisi Mehmet Gürhan’ın suçunu kabul ederek, yaptıkları rezaletlerle ilgili mahkemeye açıklamalarda bulunduğunu ve olayın Başbakan’a uzandığını yazıyorlar.
Yöneticilerin yargılandığı davanın 4. duruşmada, sanık Mehmet Gürhan’ın avukatı, “Ne Başbakan’a ne de Başbakanlığa 7 milyon Euro gönderdikleri yönünde açıklama yapmadıklarını, Türkiye’de bazı medya kuruluşlarının bunu kendileri söylemiş gibi yazdıklarını ve duyurduklarını” söylüyor.
Neye inanacaksınız, kime inanacaksınız? Şu ülkenin “kepazeliğini” görüyor musunuz.
Ülkemizin en büyük medya patronu, gazetelerine ve televizyonlarına güvenerek, Hilton’un yeşil alanına “rezidans” yapmak istiyor, izin alamayınca da, Başbakan’ın açıklamalarına göre, “Ben Hilton’a o kadar parayı boşuna mı verdim?” diyebiliyor.
Başbakan, Almanya’daki Deniz Feneri davasında adının geçirilmiş olmasına öfkeli. Öfkesini de, çarpıtma yaptıklarına inandığı, Türkiye’nin en büyük medya patronunu topun ağzına tutarak alıyor.
CAN AKSIN - BUGÜN
Yorumlar3