Ali Kemal hain miydi?
- GİRİŞ11.06.2010 15:50
- GÜNCELLEME11.06.2010 15:50
Ali Kemal Hain miydi?
Herhangi bir Kemalistle ya da CHP sempatizanı biriyle konuşsanız size her şeyin 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla başladığını söyleyecektir. Ondan önce hiçbir yoktu ve her şey Cumhuriyet’le başladı gibi bir hava estirirler. Tabii bunun böyle olmadığını cümle alem bilir, ama söylemeye cesaret edemez.
Yakın tarihimizin sil baştan tekrar yazılması gerekiyor. Çünkü konular öyle abartılmış ve değiştirilmiş ki, insan yeni bir bilgiyle karşılaştığında şaşırıp kalıyor. Mesela Atatürk’ün 1930’lı yıllarda şöyle bir ileri görüşlülüğü olduğu hep söylenir: Atatürk 1940’lı yıllara doğru yeni bir dünya savaşı çıkacağını ve bu savaşta Almanya’nın kaybedeceğini; İngiltere, Fransa ve ABD cephesinin galip geleceğini ileri sürmüştü. Halbuki Atatürk’ün hiçbir zaman böyle bir beyanatı olmamıştı. Hatta daha da ilginci Atatürk o tarihlerde yakın ya da uzak bir zamanda böyle bir dünya savaşı beklemediğini söylemişti.[1]
Bizim resmi yakın tarihimize göre Vahdettin haindi, Kazım Karabekir haindi, Rauf Orbay haindi. İskilipli Atıf Hoca Cumhuriyet’e tehditti. Dindarlar tehditti, gayr-i Müslimler tehditti. Lafı sakız gibi uzatmanın mantığı yok. Bu yalanlar silsilesi uzadıkça uzar.
Atatürk örneğinde olduğu gibi daha birçok iddia çürütülebilir. Benim aklımı en çok kurcalayan ve asıl değinmek istediğim ünlü gazeteci Ali Kemal’in durumudur. Belirli kaynakları açtığınızda Ali Kemal için hemen şu tür laflar söylenir: “İstanbul’un işgal altında bulunduğu yıllarda Kuva-yı Milliye karşıtı ve işgal güçleri lehine yazdığı yazılarla tanınırdı. Ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük mandacı yazarıdır. Paris’teki Jön Türkleri Abdülhamit'e ihbar etme, Mustafa Kemal'in ordudan azlini sağlama gibi icraatlarla işgal kuvvetleri sömürgeci devletlerin gözüne girmeyi başarmıştır. Vatan hainidir, bölücüdür, Türk düşmandır vs.”
Acaba öyle miydi? Bakalım sıkı bir Kemalist ve Atatürk’ün en yakınlarından biri olan Falih Rıfkı Atay ünlü eseri Çankaya’da [2] Ali Kemal için ne diyor:
“Ali Kemal, Hüseyin Cahid’in kaçacağı ve kendisinin bir gazeteye yerleşeceği günü beklemekteydi. Hain olduğundan mı? Hangi mânaya? Ali Kemal parasız ölmüştür ve yabancı uşaklığı yapacak bir mizaçta da değildi. Ali Kemal bir Tanzimatçıdır. Ne istiklâlci ne de milliyetçidir. Fakat huyu suyu, ahlâkı, üslubu ile zamanının tam “millî”si, o günkü toplumun yetiştirdiği normal bir insan tipiydi. Ona göre Osmanlı devleti ancak Düvel-i Muazzama’nın himayesi altında yaşayabilir, hattâ aynı devletlerin teminatı ile Meşrutî bir hayat evrimi geçirmelidir. Türkler kendi başlarına kaldılar mı, İttihat ve Terakki rejiminden başka türlüsünü yapamazlar. Ne ekonomilerini ne de maliyelerini düzeltebilirler.
Şimdi buna bir şey daha eklemek lâzımdır: Ali Kemal, bu memlekette dilediği gibi yazarak yaşabilmek için, imtiyazlı yabancılar kadar arkalı ve teminatlı olmalıydı. İttihat ve Terakki, yahut ona benzer milliyetçiler iktidara geldi mi, Ali Kemal için ömrünü gurbette veya hapiste geçirmekten başka çare kalmazdı.
Ali Kemal bu yüzden, Mütarekede amansız İttihatçı düşmanlığı yapacaktı. Bir İttihatçı isyanı saydığı, yahut nasıl olsa öyle bir rejime varacağı için Kuvay- i Milliye’nin de hasmı olacaktı. Bir zafer havadisi duyduğu Zaman bile:
— Evet iyi, ama tarihimizde Zafer mi yok, eğer bunun faydasını görmek istiyorsak Mustafa Kemal artık işi Düvel- i Muazzama’nın güveneceği bir Bâb-ı Ali’ye bırakmalıdır, diyecekti. Unutulmamalıdır ki Osmanlı Saltanatı bir yarı sömürgeydi. Kapitülâsyonlar rejimi altındaydı. Osmanlı ideali Düvel-i Muazzama’nın kontrolü Altında “tamamiyet-i mülkiyesini” toprak bütünlüğünü koruyabilmekten ibarettir. Kayıtsız şartsız bağımsızlık, bir ihtilâl ve zafer parolasıdır. Meşrutiyet Türkçülüğünün gayesi de, hiç şüphesiz bu topraklara bütün kaynaklarıyla Türkleri sahip kılmaktı. Ama bu uzak, hayale benzer bir amaçtı. Ali Kemal, o kadar Türk halli iken, Türkçülüğe karşıydı. Satılmış bir adam değilse de kaybolmuş bir adamdı.”
Gördüğünüz gibi Falih Rıfkı Atay bile Ali Kemal için hain demezken, günümüzdeki bazı akl-ı evveller hain diyorlar. Neden? Cevabı basit. Hiçbir konuda fikirleri olmadığı ve dünyaya dümdüz baktıkları için. Okumadıkları için. Ve en önemlisi verecek cevapları olmadığı için.
Yakın tarih hakkında daha çok şaşırmak istorsanız, Falih Rıfkı Atay’ın bütün eserlerini mutlaka okuyunuz. Ama Çankaya’yı mutlaka okuyunuz. Bana hak vereceksiniz.
Cem küçük - haber 7
cemkucuk@gmail.com
[1] Cemil Koçak, Geçmişiniz İtinayla Temizlenir, İletişim Yayınları, 2009
Yorumlar12
-
nightfall
15 yıl önce
Şikayet Et
Ne okuduğunu anlamayan. Yazar Atatürk düşmanlığı nedeniyle ne yazdığının farkında değil.
Zaten yazısında Ali Keal in hain olduğunu tescillemiş.
Falih Rıfkı Atay ı okuyun.
Beğen
Cevapla
-
nightfall
15 yıl önce
Şikayet Et
Hain kimdir?. Ali Kemal mücadele etmektense emperyalistlerin esaretinde kalırım daha iyi diyen bir adamdır ve haindir.
Hain olmak için ne yapmak gerekir başka.
Beğen
Cevapla
-
nightfall
15 yıl önce
Şikayet Et
Ali Kemal ne demiş okuyalım.. "Ona göre Osmanlı devleti ancak Düvel-i Muazzama&8217nın himayesi altında yaşayabilir, hattâ aynı devletlerin teminatı ile Meşrutî bir hayat evrimi geçirmelidir. "
Bu düşüncesi Ali Kemalin HAİN olması için yeter de artar bile.
Beğen
Cevapla
-
çelik arslan
15 yıl önce
Şikayet Et
Ali Kemal gelişmeleri doğru okuyamadı. Yanlış kararlar verdi. Onun tanıyanlar da onun hain biri olmadığını belirttiler. Aralarında şahsi meseleler olan kişiler de Ali Kemalin başına gelenleri şetaretle karşıladı. Zaten bizde olaylar hep bu şekilde seyreder. Bence o dönemi anlamak isteyen herkes, Tarık Buğranın Küçük Ağa adlı eserini okumalı. Esir Şehrin İnsanları, Yorgun Savaşçı gibi eserler, resmi ideolojiyi temsil eden eserlerle birlikte okunursa daha objektif olabiliriz. Ateşten Gömlek, Sodom ve Gomorre de ele alınmalı.
Beğen
Cevapla
-
çelik arslan
15 yıl önce
Şikayet Et
Ali kemal iki üç sene de bir tartışılır, bu bir gelenektir.. Hain, bir millete yahut topluluğa hıncı ve düşmanlığı olduğu için münafıklık yaparak, içten içe düşmanlık edene denir. Oysa Ali Kemal özü sözü bir adamdır. İnandıklarını bağıra bağıra söylemiştir. Samimi arkadaşı Yahya Kemalin onun hakkındaki düşünceleri bence en doğru olanıdır. Sonra İzmitteki linç olayı tamamen şahsi bir meseledir. Halkı galeyana getirenin kim olduğuna bakılmalı. Unutulmamalı ki o dönemde manda fikrine birçok kişi olumlu bakıyordu. Bu hainlik değil, yanlış bir karar olarak addedilebilir
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle