Kendisine ilerici diyen ama bırakın ilericiliği, düpedüz gerici olan Kemalist sol ve onun türevleri bu ülkeye tek bir çivi çakmadılar. Türkiye’nin tipik bir bürokrat devlet olmasını ve halkın köyde öylece oturmasını istediler. Bunun için ucube ötesi Köy Enstitüleri’ni bile kurdular.

Karl Popper’ın açık toplum modelinden ziyade faşizmin babası sayılan Maccihavelli’nin “gerektiğinde halkın başı ezilir” anlamındaki zorba yöntemini benimsediler. Halk biraz başını kaldırdığında hemen darbe yaptılar. Bu ülkenin seçimle iş başına gelmiş ve sevilen liderlerini asmakta hiçbir beis görmediler. İşine gelen darbeyi iyi, işine gelmeyeni kötü gördüler. Tarihi açıkça çarpıttılar. Halkı aç, susuz, yolsuz, hastanesiz, okulsuz bıraktılar.

Hiçbir seçimi kazanamadılar, hep halkı küçümsediler. Eskiden üniversiteleri, sendikaları, yargıyı harekete geçirirlerdi, artık bunları da başaramıyorlar. Medyayı arkalarına alıp paşa ağızlarından seçilmişleri tehdit ettiler.

Gün geldi, devran değişti. Muhafazakâr halk kitlelerinin ekonomide güçlenmesi ve sosyal hayatın hemen her alanında organize olması onları şaşırttı. Eskiden TÜSİAD’da olan güç artık MÜSİAD’daydı. Anadolu’dan gelip üniversite okuyan gençler doktor, avukat, mühendis oldular ve yönetimi devraldılar. Ne darbe ne yargı saçmalıkları ne de gizli cuntalar başarılı oldular.

Biz bu oynanan oyunu önce Ergenekon terör örgütünde sonra da Balyoz’da gördük. Bulunan onca silahı, patlayıcı, bombayı küçümsediler. Hatta daha da ileri gidip bunu bizzat polisin kendisi gömdü deme cesaretini (!) gösterdiler. Tipik birer bürokrat ve cuntacı olan adamları aydın diye pazarladılar. Peki onlara kim inandı? Hiçkimse…

AK Parti ve Fethullah Gülen’i bitirme Planı’nı bazı subayların hazırladığını hem sivil mahkemeler hem de askeri mahkemeler ispatladılar, ama yüzsüzlüklerini olduğu gibi sürdürdüler. İnkar ettiler. Şimdi aynı şeyi Balyoz davası için söylüyorlar. Ak Parti iktidara geldiğinden beri darbe planladığı ve cunta faaliyetleri içinde olduğu bilinen Çetin Doğan şimdi Balyoz davasından yargılanıyor. Sadece o değil birçok emekli ve halen görevde olan general de.

Derdiniz neydi sizin? Siz milletten daha mı akıllısınız? Cumhuriyet’in ya da ülkenin elden gittiğine nasıl karar veriyorsunuz? Atanmışlar olarak kendinizi nasıl oluyor da seçilmişlerin üstünde görüyorsunuz?

Herkesin bildiği gerçekleri şimdi saklama peşindesiniz. Ekran ekran dolaşıp darbe planlamadık, biz milleti severiz diye çırpınıyorsunuz. Ömrünüzün son demini huzursuz, mahkeme salonlarında, başağrısıyla geçiriyorsunuz. Niye? Çünkü rahat duramadınız. Bakın, hasta olup iki yıldır yargılanmaktan yırtanlar bile var içinizde.

Yurtdışına kapak atıp dönmeyenler var. Acaba ne zaman öğreneceksiniz rahat durmayı, milletin seçtiklerine saygı duymayı? Elindeki tüm medya organlarını satıp kaçmak isteyenleriniz bile var. Yanlış ata oynamaktan bıkmayanlar hâlâ utanmadan günah çıkartma ritüelleri düzenliyorlar. Hükümetten af diliyorlar.

Artık kapı kapandı. Sizin devriniz bitti. Siz de bunun farkındasınız. Uzatmaları oynuyorsunuz.  Hesap verme gününüz geldi. Kaçacak yeriniz de yok.

Muhtar bile olamaz dediğiniz adam 9 yıldır ülkeyi yönetiyor ve kısa bir süre sonra cumhurbaşkanı olacak. Son altı seçimin hepsinden mağlup ayrıldınız. Tüm bunlara rağmen hiç uslanmadınız.

Hani solcular devrim, devrim diye bağırırlar ya… Türkiye’de bir devrim oluyor, ama başka türlü devrim. Siz başaramadınız, İdris Küçükömer’in dediği gibi geniş muhafazakâr halk kitleleri başardı. Geçmiş olsun…

Cem Küçük - Haber 7
cemkucuk@gmail.com