Demokrasiyi satın alan medya patronu
- GİRİŞ17.10.2010 23:59
- GÜNCELLEME17.10.2010 23:59
Kimin bunu kabul ettiğini kimse bilmez ama, Yurttaş Kane (Citizen Kane) filmi, sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi filmi olarak kabul edilir. Esin kaynağının dönemin ünlü Amerikalı medya patronu William Randolph Hearst olduğu üzerinde mutabakat olan Charles Foster Kane adlı bir medya patronunun iktidar mücadelesinin etkileyici anlatımıdır 1941 yılına ait bu film...
Amerika’da bugünlerde bu filme atıfta bulunmayan bir ben kalmıştım, telafi edeyim dedim, kısmet sizeymiş... Ancak ilham kaynağımız Hearst değil bu kez… Bu ürkütücü hızla nereye koştuğunu ve hızlı koşan her medya patronu gibi sonunda nereye toslayacağını herkes gibi benim de merak ettiğim Rupert Murdoch…
NY Times’ın Oscarlı ekonomi yazarı Paul Krugman, 3 Ekim günü köşesinde, ‘’Rupert Murdoch aslında aynı Yurttaş Kane. İkisinin arasında sadece küçük bir fark var: Kane iktidar makamlarına kendisi gelmeye çalışıyordu. Murdoch, maaşlı adamları aracılığıyla…’’ diye yazınca tartışma alevlendi.
Şu isimlere bir bakın: Sarah Palin, Newt Gingrich, Rick Santorum, Mike Huckabee… Bu isimlerin ortak özelliği ne? ‘’Sen söyleyecen’’ diyorsunuz haklı olarak. 2012 yılında Obama’ya karşı, Cumhuriyetçi Partinin 5 potansiyel başkan aday adayının dördü… ‘’Eee ne var bunda’’ diye dudağınız büküldü. Yakıştı da…
Bu adamların başkanlığa koşmalarına benim de itirazım yok. Koşabilirler tabii ki… Ancak, nereye koştukları değil, ‘nereden koştukları’, bugün bu masaya yatıracağım vakadır. Şu anda Cumhuriyetçi Partinin Mitt Romney hariç bütün potansiyel başkan adayları Murdoch’un maaşlı çalışanı. Hepsinin Fox News’de kendi programı ve yüklü maaş bordrosu var.
Fox News, ABD’nin en çok seyredilen haber kanalı. Tutucu Amerikalılar üzerinde büyük etkisi var. Irak Savaşını meşrulaştıran, George Bush’u ikinci kez seçtiren, bütün manipülasyonların arkasındaki güç. Irak Savaşına giden ve sonrasındaki süreçte yaptıkları yalan haberlerle ‘Faux News (Uydurma Haber)’ şeklinde ananı çoktur. 2003 yılında New York sokaklarında yüzbinlerce kişiyle yürürken Bush’tan çok Fox News’i protesto etmemizin isabetini yıllar sonra daha iyi anladım.
Bir zamanlar Murdoch gerçekten de partilerüstü oldukları konusunda çok ısrar ederdi. 2001 yılında Salon’da yayınlanan demecinde, ‘’Yanlı olduğumuzu iddia edenlere meydan okuyorum; bana tek bir örnek gösterin!’’ demesi ünlüdür. Gerçi hala bazı bazı ‘tarafsız olduğunu’ da iddia eder. Jon Stewart, her defasında bu beyanatın, ‘beyni olanları aşağıladığını ve tazminat davasına konu olabileceğini’ savunur.
İsimlerini sayarken bile henüz bu isimleri duymamış kadar talihli bir insanın, farkında olmadığı bu çok önemli mutluluğuna kasteder miyim endişesi taşıyacağım Glenn Beck’ten Bill O’Reilly’e, Sean Hanitty’e kadar Fox News yorumcularını dinlemeye başlamanızın daha üçüncü dakikasında, kendileri dışındaki tüm medyayı, ‘’biased media (yandaş medya)’’ diye anmaları yok mu..? Serde şoförlük var… Elim levyeye gidiyor. Ancak hemen, ‘’elimdeki levyeye bakarım yassı mı diye, bir de adama bakarım adamın hassı mı’’’ diye söylenir, kanal değiştirir, ‘’SpongeBob Square Pants’’ seyreder, kendime gelirim.
Obama’nın başkan seçilmesi sonrası Fox News artık, öyle geleneksel medya etiğini falan bir kenara attı. Medya etiğini güç oyunları için bir kenara atıp yalınkılıç savaşa dalan her medyanın akıbeti bellidir. Ama işte güç medya patronlarının o akıbeti görmesine engel olur. Fox News, artık Cumhuriyetçi adayları desteklemekten çok ‘el veren’ bir yayın organı.
‘’Fox News bize çalışıyor sanıyorduk, meğer biz onlara çalışıyormuşuz’’
Kanada kökenli Cumhuriyetçi Partili analist David Frum, ‘’Cumhuriyetçiler olarak eskiden Fox News bize çalışıyor sanıyorduk. Şimdi bizim ona çalıştığımızı farkettik’’ diye falsolu ve nefis bir şut çekiyor. Tabii ki topu yanlış kaleye attığı gerekçesiyle, bu eleştirilerinden sonra bizim ulusalcılarımızın pek sevdiği American Enterprise Institute adlı düşünce kuruluşundan kovuldu Frum.
Krugman, Orwell’in 1984’ünü ‘’al da at’’ dercesine önüme atıyor. ‘’Ağabey Sizi Gözetliyor’’ deyimini literatüre kazandıran bu çok önemli romanda Ağabey’in devletinin, gerçekleri gizlemek ve tarihi yalanlar üzerine yeniden kurgulamakla görevli bakanlığın adı, ‘Gerçeklik Bakanlığı’ydı. Fox News’in sloganı ise, ‘’Fair and Balanced (adil ve dengeli)’’. Bu hakeme itiraz sonuç vermez, mevkime döneyim.
Murdoch, son olarak Cumhuriyetçi Valiler Birliğine, 2 Kasım’da yarışacak vali adaylarının kampanyalarında kullansınlar diye tam 1 milyon dolar bağışladı. Obama’nın en büyük muhalifi ve ABD’nin en üst düzey işadamları odası olan ‘’ABD Ticaret Odasına da (USCC)’’ aynı miktar bir bağışta daha bulundu. Bu bağışlar kavgada yapılmaz…
Cumhuriyetçi Partinin tabanında büyüyen ve sizi yakın zamanda bu köşede façasını almaya davet edeceğim Çay Partisi hareketinin, New Yorklu Koch kardeşler ile beraber en büyük kışkışlayıcısı da Murdoch…
Son tavırları üzerine Columbia Journalism Review’den Ryan Chittum’un da sigortaları attı: ‘’Fox News medya organı değil, propaganda aracı kardeşim’’ diyor ‘’Murdoch demokrasiyi tehdit ediyor’’ başlıklı çok önemli analizinde…
Murdoch zannedildiğinin aksine aslen Amerikalı değil. Hatta Amerika’ya geldiği yer olan İngiltereli de değil. Doğduğu yere kadar izini sürecem ama önce madem koşu yolum açık, mevzuyu Okyanusun karşı tarafına İngiltere’ye doğru süreyim.
İngiltere medya dünyası da bugünlerde Murdoch’la yatıp kalkıyor. O kadar yattılar şimdi nasıl kalkmasınlar ki… Ülke yazılı basın tirajının yüzde 40’ını bu adam kontrol ediyor. Televizyonlarda da ciddi ağırlığı var. Ve bir de geçtiğimiz haftalarda ülkenin yaklaşık 10 milyon abonesiyle en büyük kablo ağı olan BSkyB’nin tamamını da almaya kalkınca, geri kalan medya organları kendine karşı birleşmek zorunda kaldı. BBC, Guardian, Telegraph, Mirror, Daily Mail vs birleşip Ticaret Bakanına mektup gönderip 'Demokrasi tehlikede, satışı durdur' dediler. Sağcı Daly Mail ve Telegraph’ı solcu Guardian ile her zaman aynı mücadelede göremezsiniz, keyfini çıkarın. Murdoch’un bu kablo şirketinin zaten halen yüzde 39’una sahip olduğunu da ekleyeyim, çeşit olsun...
Peki Murdoch bu cüreti nerden buluyor? Elbette Britanya Başbakanı David Cameron’dan. Tutucu lider Cameron’un 5-6 ay önce başbakan seçilmesi, Murdoch’ın medya imparatorluğunun manipülatif yayınlarıyla mümkün olmuştu. Daha 2008 yılında o dönemde aday adayı olan Cameron, Murdoch’un özel yatında davetlere katılıyor, Murdoch’un damadı Matthew Freud’un sağladığı özel uçaklarla geziyordu. Şimdi anladınız mı, Cumhuriyetçi aday adaylarının koştuğu yeri?
Murdoch, Tony Blair’in de kankasıydı. İngiliz Observer gazetesinin kaydettiğine göre, Blair’in o dönemdeki iletişim koordinatörü yardımcısı Lance Price, ‘’Murdoch kabinenin 24’ncü üyesiydi. Bakanlar Kurulu toplantısında olmazdı ancak varlığını hep hissederdik’’ diyor ve ekliyor: ‘’10 Numara’da 3 adamın ne düşündüğü dikkate alınmadan tek bir önemli karar alındığı vaki değil: Gordon Brown, John Prescott ve Rupert Murdoch’’.
Yeni Cameron hükümetinde de çok farklı değil. Cameron’un basın koordinatörü Andy Coulson, Murdoch adına işleri yürüten kişi. Coulson, Murdoch’un tabloid gazetesi News of The World editörü iken, Kraliyet ailesi üyeleri dahil ülkedeki yüzlerce önemli kişinin telefon mesajlarını hackleyerek dinlediği ortaya çıktığı halde, Blair’in koruması sayesinde başına bir iş gelmemişti.
Paul Krugman, ‘’Eğer medya baronuysanız, yüksek mevkilerde arkadaşlarınız olması iyidir. Bu yüksekliklerde en işinize yarayacak olanlarsa, sizin sayenizde oraya çıktığını bilen, herşeyi size borçlu olduğunu bilenlerdir’’ diyor.
Okyanuslar geçtiniz yoruldunuz biliyorum ama İngiltere’ye gelmişken bir de Çanakkale’ye gidelim. Şaşıranlarınız olabilir ama bütün bu medya hikayesinin başladığı yer Çanakkale.
Çanakkale'den Wall Street'e uzanan medya krallığı
Çanakkale savaşının sürdüğü 1915 yazında Gelibolu Yarımadasına gelen Avustralyalı genç bir savaş muhabiri, tablonun hiç de İngiliz ve Avustralyalı diğer gazetecilerin yansıttığı gibi işgal orduları lehine olmadığını öğrenir. Eylül ayında savaş bölgesinden Londra'ya ulaştığında ilk işi, bugün Avustralya'da Çanakkale Savaşı ile ilgili en değerli belgelerden biri kabul edilen ve 'The Gallipoli Letter (Gelibolu Mektubu)' adıyla anılan 8 bin kelimelik ünlü mektubu kaleme almak olur. Avustralya Başbakanına yazılan bu özel uyarı mektubu, başbakan tarafından İngiliz meslektaşına iletilince, İngilizlerin ve Anzak ordusunun Çanakkale'den çekilmesi süreci başlar. Mektubu yazan ve sonradan "Sir" ünvanı alan Keith Arthur Murdoch adlı gazeteci, bu mektupla mesleğinde tanınan bir isim haline gelir.
Sir Keith Murdoch, 11 Mart 1931 günü Avustralya'da dünyaya gelen esas oğlanın yani Çanakkale'de başlayıp, Wall Street'e ulaşan, yüzyılın en görkemli medya serüvenlerinden birinin asıl kahramanı Rupert Murdoch'un babasıdır.
Murdoch'un medya serüveni, 1952 yılında babasının ölümüyle başladı. Oxford Üniversitesinde politika, felsefe ve ekonomi eğitimini tamamlayan Murdoch, memleketi Avustralya'ya dönerek ilk medya girişimlerini başlattı. Aldığı küçük gazeteleri "bulvar gazeteciliği" tarzında yayıncılıkla büyüterek 10 yıl içinde Avustralya'nın en önde gelen medya patronlarından birine dönüşen Murdoch, 1968 yılında İngiliz medya piyasasına girdi. 1969 yılında bugün günlük tirajı 3 milyon civarında olan ünlü İngiliz bulvar gazetesi The Sun'ı kurdu. 1980 yılında medya imparatorluğunun çatısı olan ve bütün yayın organlarını bünyesinde topladığı News Corporation şirketini kuran Murdoch, 1981 yılında ise dünyanın en eski gazetelerinden biri olan 215 yıllık The Times gazetesini satın aldı. Murdoch, 80'li yıllar boyunca İngiltere Başbakanı Margareth Thatcher'a, 90’lı yıllar boyunca ise Tony Blair'e destek oldu. İkilinin yakınlığı ve sıklıkla gerçekleştirdikleri özel toplantılar, İngiliz iç politikasının 90'lı yıllar boyunca sıklıkla tartıştığı konularındandı.
Fox Tv için ABD vatandaşı oldu
Rupert Murdoch, dünyanın en büyük medya pazarı olan ABD'ye kayıtsız kalamazdı tabii ki.. 1973 yılında San Antonio Express gazetesini satın alarak ABD piyasasına girdi. Hemen ardından süpermarketlerde satılan magazin dedikodu dergisi Star'ı yayınlamaya başlayan Murdoch, 1976 yılında, ABD'nin kurucu babalarından Alexander Hamilton tarafından 1801 yılında kurulan ve ülkenin en eski gazetelerinden biri olan New York Post'u satın aldı. Ronald Reagan'la yakın arkadaş olan Rupert Murdoch ve şirketi News Corporation sürekli Cumhuriyetçi Partiyi destekledi.
ABD yasaları, ülkede tv sahibi olabilmek için ABD vatandaşlığı şartını öngördüğü için Murdoch, 1985 yılında ABD vatandaşlığına geçti. "20th Century Fox" adlı ünlü film şirketini satın alan Murdoch, Fox Network'u kurdu. 1996 yılında ise 24 saat yayın yapan Fox News adlı haber kanalı yayına başladı.
İngiltere'de Sky Channel adlı tv kanalını ve Today adlı gazeteyi de satın alan Murdoch, ABD'de ise Triangle Yayıncılığı satın alarak, ülkenin en büyük dergi grubunun sahibi haline geldi.
Medya imparatorluğunu büyüttükçe gözüne kestirdiği TV ve gazeteleri satın almakta zorlanmayan Rupert Murdoch'un belki de alırken en çok zorlandığı yayın gubu, Wall Street Journal gazetesini de çıkaran Dow Jones&Company oldu. 2007 Ağusto ayında 5.6 milyar dolara gazeteyi ve şirketi alan Rupert Murdoch'un hedefi New York Times’ı alt etmek. Daha gazeteyi aldığı günlerde "bulvar gazeteciliği" tutkusunu WSJ'ye de bulaştıracağı yolundaki söylentilere, "WSJ, üçüncü sayfasını kızlara ayırırsa, kızların yüksek lisans yapmış olduklarından emin olacağız" diye şaka yollu karşılık vermişti. ‘’Editoryal kadrodan tek beklentim adımı doğru yazmaları’’ diyerek de önemli bir kişisel sorununa dikkat çekmişti.
News Corporation, 1993 yılında da Hong Kong merkezli Çin televizyonu Star TV'yi de satın alarak Uzakdoğuya açıldı. Murdoch, 1999 yılında 32 yıllık ikinci karısından boşandıktan 17 gün sonra, işbu Star Tv'nin Çin asıllı 30 yaşındaki başkan yardımcısı Wendi Deng ile evlendi.
Türkiye'ye de ilgi duyan Murdoch'un, Türkiye piyasasına girmesi Kamera Reklam adlı şirketin yüzde 60'ını satın almasıyla başladı. News Corporation, Ahmet Ertegün ortaklığıyla TGRT televizyonunu da satın alarak adını Fox Tv olarak değiştirdi.
Harper Collins adlı yayıneviyle kitap yayıncılığında etkili olan şirket, 2005 yılında da "mysapce" adlı internet sitesini 580 milyon dolara satın aldı. Bugün New York merkezli News Corporation adlı dev medya imparatorluğunun dünya üzerinde, 70'e yakın televizyonu, 170'in üzerinde gazete ve dergisinin yanı sıra film ve reklam şirketleri, spor kulüpleri, internet siteleri var. 2006 rakamlarıyla 55 milyar dolar malvarlığı olduğu belirtilen News Corporation'ın yıllık cirosu ise 24 milyar dolar.
79 yaşındaki Murdoch'ın 38 yaşındaki oğlu James Murdoch, ağabeyi Lachlan Murdoch'un News Corporation yönetiminden 2005 yılındaki sürpriz istifasının ardından grubun veliahtı olarak görülüyor.
Fanatizm ve kumarın kesişim kümesi
Murdoch'ın gerek Avustralya'daki gerekse de İngiltere'deki okul arkadaşlarının çoğunun aklında kalan en belirgin özelliği ise, kumar tutkusu. Murdoch, birinin din adamı diğerinin kumar tutkunu olduğunu ifade ettiği iki dedesinin de özelliklerini kişiliğinde birleştirir adeta. Sonraki yıllarında da devam eden kumar tutkusunu, yatırım yaparken risk almada kullanan Murdoch, sahibi olduğu yayınların püriten muhafazakarlığıyla da diğer dedesinin yolundan gider.
Bugünlerde de bir yandan Sarah Palin’den Newt Gingrich’e kadar birçok Cumhuriyetçiye para yatırarak önemli bir yatırım yapıyor. 2 Kasım’dan itibaren Temsilciler Meclisinde çok sayıda kendisine borçlu insan olacak. Büyük ihtimal Cumhuriyetçi çoğunluklu olacak Temsilciler Meclisi üzerinden Obama ile keskin bir savaşa girecek. Kumarbaz dedesinden tevarüs ettiği hislerle girdiği bu savaşın en büyük silahı da Murdoch’un diğer dedesinden tevarüs ettiği dinci tutuculuğu olacak. Obama’yı ‘’gayri Hıristiyan, gayri Amerikan ya da Hitler gibi biri’’ diye damgalayan yayınların nerdeyse tamamı Murdoch’a bağlı kaynaklardan yayılıyor. Zemin ve hava savaşa son derece müsait. İlginç bir mücadele olacak.
Ne diyelim, iyi olan kazansın!
Cemal Demir - Haber 7
cemaldemir111@gmail.com
Yorumlar4