İsmiyle, medyanın başına bela oldu
- GİRİŞ14.05.2011 10:32
- GÜNCELLEME14.05.2011 10:32
Muammer Kaddafi varlığıyla NATO’nun başını ağrıtmaya devam ederken, Batı medyasını bir başka özel sorunla daha yoruyor.
ABC News’e göre Amerikan haber kaynakları, 1998 yılından beri Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin adı ve soyadını tam 112 değişik şekilde yazmışlar.
CSM editörlerinden Eoin O’Carroli’nin aktardığına göre de Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve Wall Street Journal, "Qadhafi", AP, CNN ve MSNBC "Moammar Gadhafi," New York Times "Muammar el-Qaddafi," Los Angeles Times "Moammar Kadafi", Reuters, Guardian ve BBC ise "Muammar Gaddafi" şeklinde yazıyor.
Cecil Adams’ın kaydettiğine göre ise, Amerikan dergilerinin her birinin de kendi ‘Kaddafi’si var! Buyrun: Kaddhafi (New York Review of Books), Qaddafi (New Republic), Gaddafi (Time), Kaddafi (Newsweek), Khadafy (Maclean's), Qadhafi (U.S. News & World Report), Qadaffi (Business Week) ve Gadaffi (World Press Review)...
Daha da ilginci ise bu dergi ve gazetelerin zaman içinde kendi Kaddafi deyişlerini bile değiştirmesi. Örneğin Business Week, 1973 yılında ‘’Qadafi’’ diye yazarken, daha sonraki yıllarda Qadaffi’ye geçmiş. Yazım kurallarına takıntısıyla bilinen New Yorker dergisi bile ‘’Khadafy’’ ile başlayıp, ‘’Qaddafi’’ ile bitirebilmiş.
Aynı sorunu Google arama motoru da yaşıyor. Google’da en çok ‘’Gaddafi’’ aratılmış, ardından, ‘’Kadafi’’ , ‘’Kaddafi’’ ve ‘’Qaddafi’’ geliyor. Al Jazeera English ise, "Muamar AlQadafi." diye yazıyor. Ancak Arap televizyonu El Cezire spikerleri konuşurken ‘’Al’’ takısını kullanmıyor. İronik şekilde New York Times televizyonu kullanıyor. Bizde medyanın Türkçe haberlerde ‘The New York Times’’, ‘’The Washington Post’’ gibi ‘’the’ ile yazması söylemesi de buna benziyor. ‘The’ İngilizce yazıp konuşuyorsanız kullanacağınız bir takı. Başka dilde yazıp konuşuyorsanız özel isimlerde kullanmanız gereksiz. ‘’The global’’ bir karışıklık işte.
Hiç şüphesiz Kaddafi’nin adının Arapça’da tek bir yazım şekli var. Ancak, Arapça isimler, Latin alfabesiyle birbirinden farklı şekillerde yazılabiliyor, bazı isimlerin İngilizce yüz ve hatta binlerce farklı yazılışı olabiliyor. Bunun en büyük mağduru ise Arap kökenli uçak yolcuları oluyor. 11 Eylül dünyasında Arap olmak gerçekten zor. Boşuna bir Amerikalı komedyen, ‘’Bin Ladin öldü kurtuldu. Onu gerçeketn cezalandırmak istiyorduysak, getirip sürekli Amerika içinde uçak yolculuğu yaptırmalıydık’’ demiyor.
Arapça isimlerin, Latince yazılışında otorite kabul edilecek bir kişi ya da kurum yok. Bu durumda biricik otorite de isim sahibin kendisi olmalı değil mi? İşte, Muammer Kaddafi de 1986 yılı Mayıs ayında kendisine mektup yazan Minnesotalı ortaokul öğrencilerine cevabi mektubunun altını, Latince "Moammar El-Gadhafi" şeklinde imzalamış. Peki Batı medyası isim sahibinin tartışmaya bu son noktayı koyan imzasını kale almış mı?
AP’nin ortaokul öğrencilerinin Kaddafi’den mektup almasıyla ilgili 1986 yılında servis ettiği haberin başlığı, "Second-Graders Get Letter From Khadafy" şeklindeymiş.
Komik bu Batı medyası, ne diyeyim...!
HAFTANIN KARŞILAŞMASI
Bir restoran iki Amerikan başkanına dar geldi
New York’un ünlü restoranlarından Gabriel’s oldukça tuhaf bir karşılaşmaya sahne oldu. Anlaşıldı ki bir restoran iki ABD Başkanına dar...
Pazartesi akşamı, Manhattan’da Columbus Circle yakınlarında 60’ncı Sokak içindeki restoranın önünde duran korumalı birkaç araçlık konvoydan ABD eski Başkanı George W. Bush indi. Hızla restorana giren Bush, restoranın bar kısmına kadar ilerleyip etrafına bakınınca acı gerçeği gördü. Kendinden önce Beyaz Saray’a yerleşen ABD Başkanı Bill Clinton, restorana da kendisinden önce gelmiş ve politik analist ve yorumcu James Carville ile yemek yiyordu.
Restorandaki diğer müşterilere göre, uzaktan Clinton’u görünce ne yapacağını şaşıran Bush, ‘girdiği yerden nasıl çıkacağını bilememe’ şöhretine uygun olarak, Clinton’a nezaket selamı vermeden gerisin geri çıkarak konvoyuyla uzaklaştı. Garsonlar ise Bush’un çıkarken kendilerine, ‘’Vazgeçtim eve gidiyorum. Vadedilmiş ülkeye geri dönüyorum.’’ diye şaka yaptığını söylüyor.
İki Başkanın, restorandaki plansız ve tuhaf karşılaşmalarından birkaç saat önce, İsviçreli küresel finans devi UBS tarafından Lincoln Center’da düzenlenen ve sadece özel davetlilerin katılabildiği, ‘Kuzey ve Güney Amerikanın servet yönetimi’ konulu panele konuşmacı olarak katıldıkları öğrenildi. Ne konuştularsa fena acıkmışlar...
HAFTANIN ŞEHRİ
Elbette ki Abbotabad... 1 Mayıs gecesi Bin Ladin’in Amerikan operasyonuyla öldürüldüğü bu garnizon şehri birkaç saat içinde dünyanın en çok anılan şehri oldu. Tabii ki şehir Pakistan’da olunca bizim medyada, şehrin isminin Urduca olduğu varsayımıyla Arapça, Farsça muhtemel telaffuzlara göre yazanlar oldu. Ancak bu kez şehrin adını doğru yazanlar Batı medyasıydı.
Çünkü şehrin ismindeki ‘Abbott’ bir Batılı generalin soyadı. Hindistan’ın İngiliz Kolonisi olduğu 19’ncu yüzyılda bugünkü Pakistan bölgesinden sorumlu İngiliz Tümgenerali James Abbott’tan alıyor adını şehir... Tam Türkçesi, ‘’Abbottşehir’’ oluyor yani...
Abbott, başarılı bir asker olabilir ama berbat bir şairdi. Ama işte askeri şefsen, berbat sanatının her zaman pahalı müşterisi oluyor. Abbott general, bu pek sevdiği şehirden ayrılmadan önce yaptığı konuşmada şehir için yazdığı şiiri de okur. Bugün şehrin ‘Lady Garden’ meydan parkında bir tablette bu şiir yazılı olarak hala duruyor.
Birkaç mısra da okuyayım da, emperyalist diye şiirine laf ettiğimiz düşünülmesin:
Hatırlarım buraya ilk geldiğim günü
Ve tatlı Abbottabad havasını ilk koklayışımı
Karla kaplı her tarafın, ağaçların
Bize sundukları parlak şovu
Bana bir rüya gibi göründü burası
Yalnız bir dere akarken uzaklara
Rüzgar adeta bizi selamlar gibi esiyordu
Ağaçların sallanışının uğultusuyla..
Bu berbat şiir 6 kıta daha devam ediyor. Ve,
‘’Bütün kalbimle veda ediyorum.
Hatıralarım asla aklımdan çıkıp gitmeyecek’’ diye bitiyor.
Tümgeneralin sonraki hayatından aklından bu şehir çıktı mı bilmiyoruz ama şehrin adı çoktan Ladinabad olarak anılmaya başlandı bile…
HAFTANIN ŞAKALARI
‘’Cumhuriyetçiler, Bin Ladin’in öldürülmesine o kadar mutlu oldular ki, nihayet Başkan Obama’ya Amerikan vatandaşlığı verdiler.’’ (David Letterman)
***
‘’Obama’nın kamuoyu desteği, Bin Ladin’in öldürüldüğü hafta zıplayarak yüzde 56’ya çıktı. Ki bu gösteriyor ki ağzıyla kuş tutsa geri kalan yüzde 44 Amerikalıdan destek görme ümidi yok’’ (Seth Meyer)
***
‘’Rush Limbaugh, ‘eğer Bush’un politikaları olmasaydı Obama asla Bin Ladin’i öldürme başarısı gösteremezdi’ diyor. Eksik söylemiş. Bush’un politikaları olmasaydı Obama başkan bile olamazdı.’’ (Jimmy Fallon)
***
‘’Başkan Obama’nın kamuoyu desteği geri düşmeye başladı bile. Çok kaypağız açık ki… Esas olarak başkana diyoruz ki, bugün bizim için kimi öldürdün..?’’ (Jimmy Kimmel)
HAFTANIN KÜPESİ
‘’Uzlaşmamak için, illa uzlaşmaz bir insan olmanız gerekmiyor’’ Barry Goldwater
Cemal Demir - Haber 7
cemaldemir111@gmail.com
Yorumlar4