Büyüler ve büyücüler

  • GİRİŞ19.02.2009 07:31
  • GÜNCELLEME19.02.2009 07:31

Mantıksal bir tutarlılığın dışına savrulmanın da; şairleri, ressamları, heykelcileri, mizahçıları emziren bir rüzgârı var.

Örneğin Yunus Emre’nin, ünlü mısraları gibi:
 Bindim erik dalına
 Anda yedim üzümü

* * *

“Gerçeküstücü” bir yaratıcılıkla, “şaşırtıcı bir tutarsızlığın” kurguladığı bir fıkra mizahı da, bazen el sıkışır.

* * *

Halk edebiyatında “mani” denilen dörtlüklere bakıldığında, “kafiye” hatırına benimsenmiş garip bir “anlamsızlığın” da, nasıl gergeflenmiş olduğu afallatır insanı.

* * *

İşte halk edebiyatından bir dörtlük:
İki çeşme yan yana
Su içtim kana kana
Seni doğuran ana
Olsun bana kaynana

* * *

Bir çeşit “büyü”ye de uzanan, “absürd” bir fıkra mizahına da, güzel bir örnek sunmaya çalışalım.

* * *

Eğer her sabah yastığımızın altında bir altın bulmak istiyorsanız; -sayılarının 5 milyona çıktığı iddia edilen işsizlerin kulakları çınlasın- ; yatağa girdiğinizde “3 Elham’la, 2 Rabbiyesir” okuyup gözlerinizi yumun ve asla lahana kapuskasıyla zeytinyağlı biber dolmasını düşünmeyin.

* * *

Önceki sabah Kütahya’nın, merkez üssü Simav ilçesi olan 5 şiddetinde bir depremle sarsılmasından sonra, Prof. Dr. Işıkara bir açıklama yaptı:
- Marmara depremi yaklaşıyor. 17 Nisan’a kadar 5 ve üzerinde bir veya iki deprem olursa şaşırmam.

* * *

Yaklaşan yerel seçimlerle çalkantılı kaynar kazanlara dönüşen siyasal partilerin içi ve sakıncalı bir kutuplaşmayı keskinleştiren liderlerin ağız dalaşlarıyla, birbirlerini suçlamaları; elbet de Prof. Dr. Işıkara’nın uyarısı üstünde asla odaklaşmayacak.

* * *

Gerçekleşecek bir İstanbul depreminden sonra da:
- Büyütmeye gerek yok, münferit bir hadise; dünyanın her yerinde oluyor böyle şeyler; denebilecek mi, denemeyecek mi?

* * *

Belki de bütün bunların nedenleri; “Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş uygarlık düzeyine” erişmek isterken, sadece “zabitan”ın dans ederek “ilerici” görünmesinin yeterli olmaması.

* * *

Şayet cumartesi akşamları “Mehmetçikler”, yani neferler de smokinler giyerek eşleriyle, orduevlerinin dinlenme tesislerinde valsler, tangolar, çaçalar oynasalardı; İstanbul depremi bu kadar ürkütücü olmayabilirdi.

* * *

Ne çare ki, “burjuva” imajıyla “çağdaşlık” görüntüsü; kışla ağırlıklı emirlerle “gerçek bir çağdaşlığa” dönüşemiyor ve “zihniyeti değiştirmek gerek” tartışmalarına neden oluyor.

* * *

21. yüzyılda, “konjonktür”ü kökünden değiştireceğe benzeyen “nano- teknoloji”ye uzanabilmenin ilk tohumları, “ortaçağ büyücüleri” tarafından da bir hayli sulanmış gibi.

* * *

16. yüzyılın düşünür ve iktisatçılarından, “Cumhuriyet” adlı anıtsal kitabın yazarı Jean Bodin, 1588’de de “Cadılarda Şeytansallık” adlı yapıtını yayımlamıştı.

* * *

“Cadılarda Şeytansallık” kitabı, insanın tüylerini diken diken eden korkunç büyü türleriyle doludur.
Özellikle gizli ayinlerde, küçük çocukların kurban edilmesiyle ilgili “kara büyü”lere dair yığınla bilgi vardır o kitapta.

* * *

Fransa’da, 14. Louis zamanında, saraydaki en etken kişilerin dahi büyücüler ve kara ayinlerle ilişkili olduğu ortaya çıkmıştı.
14. Louis, bu işin bir an önce örtbas edilmesini emretmişti.

* * *

O dönemler, eczacılıkla büyücülüğün, kimyagerlikle afsunculuğun, doktorlukla cadılığın birbirinden büsbütün de ayrılmadığı dönemlerdi.

* * *

Buna karşılık büyücülerle afsuncular da, kadınlı erkekli geniş bir örgüt ve dayanışma içindeydiler.
Büyü formülleri, aileden aileye miras kalıyor; bunların müşterileri de, yine aileden aileye, belli bir firmaya bağlanmış kuşaklar halinde sürüp gidiyordu.

* * *

Türkiye’de de yığınla büyü formülü vardır.
Bir kadınla bir erkeği, birbirinden ayırma büyüsü; 2 tahta kaşığın arkasına, ikisinin de adını yazarak, bir akşamüstü bir mezarlık kıyısına 2 kaşığı da sırt sırta dikmek ve:
- Onlar da bu kaşıklara dönsün inşallah diye, özel bir dua okumaktır.

* * *

Ölüm büyüsü, ölmesini istediğin kişinin simgesi olan bir sabuna, 41 iğne batırıp, sabunu bir kuyuya atmaktır; “bu sabun kuyuda nasıl eriyorsa, o da öyle erisin” temennisiyle...

* * *

Küresel ekonomik krizle, Türkiye’de de hızla yoğunlaşan işsizliğe; siyasal çatışmalar ve yaygınlaşan çalkantılar arasında, yaklaştığı söylenen Marmara depremi kaygısına, ne tür büyülerin çare olacağını bilemiyoruz.
Belki bilen birileri vardır.

* * *

Ve güncel politikamızı da özetleyen sürrealist bir dörtlük:
Madem çoban değildin
Arkandaki sürü ne
Beni aday yapmayan
Yüzükoyun sürüne

Çetin Altan - Milliyet
c.altan@bnet.net.tr

Yorumlar1

  • Musa Yücel COŞKUN 15 yıl önce Şikayet Et
    Yazık!!. Girmişsin 80 yaşına hala derdin Din İman bu ne bitmez düşmanlık. Cahil insanların hurafelerine yaptıkları saçmalıklara atıp tutarak dine zarar vermeye çalışıyorsun. Halkını küçük görme hastalığı ile halk edebiyatına saldırıyor aşağılıyorsun Allah islah etsin. Yazık..
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat