Ukrayna’nın SİHA Tabanlı Operasyonu

  • GİRİŞ24.06.2025 08:58
  • GÜNCELLEME24.06.2025 08:58

Sovyetler Birliği'nin “derinlikte savunma” stratejisi, Nazi Almanyası’na karşı kazanılan zaferin arkasındaki en önemli unsurlardan biriydi. Bu mirası devralan Rusya Federasyonu da, coğrafi genişliğini bir avantaj ve güvenlik tamponu olarak görerek kendi topraklarının merkezini saldırılara karşı ulaşılmaz kılmak üzerine bir askeri zihniyet geliştirmişti. Ancak Ukrayna’nın 1 Haziranda gerçekleştirdiği saldırı, tam da bu zihniyeti hedef almış ve onun çözülmeye başladığını göstermiştir.

Operasyonun İcra Şekli: SİHA Tabanlı Stratejik Taarruzun Evrimi

3.500 kilometrelik bir derinliğe yapılan saldırı, sadece mesafe anlamında değil, kavramsal olarak da “dokunulmazlık” algısının parçalanmasıdır. Savaşın sıcak cephesinden binlerce kilometre ötede, hiçbir savunma sisteminin ciddi tehdit beklemediği üslerin hedef alınması, Rus stratejisinde köklü bir travma yaratmıştır. Murmansk’tan Belaya’ya uzanan bu stratejik çizgi, sadece hava araçlarının değil; aynı zamanda Rusya’nın gözetleme, kontrol, nükleer caydırıcılık ve stratejik yönlendirme kapasitesinin omurgasını oluşturmaktadır. Bu omurganın Ukrayna gibi göreli olarak daha zayıf bir ülke tarafından hedef alınabilmesi, yalnızca askeri değil, sembolik bir yıkımdır.

Saldırının gerçekleştiği üslerden biri, Sibirya’nın derinliklerinde yer alan Belaya Hava Üssü’dür. Bu üssün hedef alınması, Rusya'nın doğu hava savunma ağının ve stratejik bombardıman kabiliyetinin merkezine yapılan bir darbedir. Diğeri ise Kuzey Kutup Dairesi içerisinde, Norveç sınırına yakın Murmansk bölgesindedir; burası hem NATO'ya karşı ileri gözlem noktasını temsil etmekte, hem de Kuzey Filosunun hava unsurlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu coğrafyaların ortak noktası ise, bugüne dek hiçbir düşmanın ulaşamadığı ya da ulaşacağı düşünülmeyen “iç güvenli bölge”ler olarak kabul edilmeleridir.

Bu saldırının icra biçimi, modern savaş sanatının geldiği noktayı çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Burada mesele sadece bir hedefin vurulması değil, bu hedefe nasıl ulaşıldığıdır. Ukrayna’nın kullandığı yöntemler, konvansiyonel çatışmanın ötesine geçen, düşük maliyetli ama yüksek etki gücüne sahip hibrit bir harp anlayışının ürünüdür. Bu operasyon, yalnızca kinetik değil, aynı zamanda bilişsel, elektronik ve istihbari katmanların eşgüdüm içinde kullanıldığı çok boyutlu bir stratejik senaryonun parçası olarak okunmalıdır.

Rusya’nın iç bölgelerine gerçekleştirilen bu taarruzda kullanılan SİHA’lar, Rus topraklarına çok önceden, dikkat çekmeyecek şekilde sokulmuş; sivil taşımacılık maskesiyle kamyon kasalarına yerleştirilmiş özel ahşap konteynerlerde gizlenmişti. Bu konteynerlerin uzaktan kumandayla açılarak SİHA’ların havalandırıldığı bilgisi, yalnızca askeri planlama açısından değil, düşman topraklarında sızma, konuşlanma ve bekleme yeteneği açısından da olağanüstü bir başarıyı yansıtmaktadır.

Bu düzeyde bir operasyonel derinlik, yalnızca teknik bir kapasiteyle değil, yüksek çözünürlüklü istihbaratla, sabırla yürütülen lojistik planlamayla ve güçlü bir siber destekle mümkün olabilir. Her şeyden önemlisi, bu denli sofistike bir operasyonun başarıyla sonuçlanması için, zamanlama, hedef tespiti, sinyal güvenliği ve düşmanın radar sistemlerini geçersiz kılacak elektronik harp tekniklerinin birlikte kurgulanması gerekir. Saldırının boyutuna ve sonuçlarına bakıldığında, Ukrayna’nın bu alandaki kabiliyetlerinin yalnızca geliştiği değil, evrildiği de açıktır.

Saldırının şekli ve yöntemi bize şunu da söylüyor: Modern savaş, artık tankların ya da tümenlerin karşı karşıya gelmesinden ibaret değil. Savaş, şimdi konteynerlerde saklanan SİHA’larla, satıh altı istihbarat ağlarıyla, GPS simülasyonlarıyla, ve komuta-kontrol sistemlerine sızan zarif yazılımlarla yapılıyor. Hedefin ne kadar uzakta olduğu değil, ona hangi iradeyle ve hangi niyetle yüründüğü belirleyici hale geliyor.

Vurulan Hedeflerin Stratejik Anlamı

Bir savaşta hedef alınan unsurlar, saldırganın niyetini ve vizyonunu açıkça ortaya koyar. Ukrayna’nın bu derin taarruzunda seçilen hedefler, yalnızca askeri platformlar değil, aynı zamanda Rusya’nın stratejik sinir sistemidir. Vurulan uçaklar arasında A-50 Erken İhbar ve Komuta Kontrol Uçağı, TU-95 ve TU-22M3 gibi stratejik bombardıman platformlarının bulunması, bu saldırının sıradan bir hava harekâtı değil, doğrudan Rusya’nın nükleer caydırıcılık ve komuta mimarisine yöneltilmiş bir meydan okuma olduğunu gösterir.

A-50 “Mainstay” olarak bilinen erken ihbar ve kontrol uçağı, hava savaşlarının yönetiminde kilit rol oynayan bir platformdur. NATO’nun AWACS sistemine benzer biçimde çalışan bu uçak, hem hava sahasının 360 derece radar gözetimini sağlamakta hem de hava muharebesi sırasında avcı uçaklarına hedef atama ve yönlendirme görevini yürütmektedir. Bu sistemin devre dışı bırakılması, yalnızca belirli bir bölgedeki hava kontrol kapasitesini değil, aynı zamanda kriz zamanlarında yürütülecek hava operasyonlarının merkez sinir sistemini de felç eder. A-50’nin kaybı, Rusya’nın kendi hava sahasında bile görme ve yönlendirme kabiliyetinin ciddi biçimde zayıfladığını gösterir.

Öte yandan TU-95 “Bear” ve TU-22M3 “Backfire” gibi platformlar, Rusya'nın uzun menzilli stratejik bombardıman kapasitesinin bel kemiğidir. Bu uçaklar, nükleer ya da konvansiyonel başlıklı seyir füzeleri taşıyabilir ve Moskova'nın caydırıcı gücünün hava boyutunu temsil eder. Bu uçaklar yalnızca silah taşıyan araçlar değildir; aynı zamanda stratejik mesajların da taşıyıcılarıdır. Bir ülkenin böyle platformları kaybetmesi, yalnızca mühimmat ya da uçak değil, stratejik tehdit kapasitesi kaybı anlamına gelir. Yani Ukrayna, bu saldırıyla sadece Rusya’nın savunmasını delmemiş, aynı zamanda onun saldırı kabiliyetini de hedef almıştır.

Dahası, bu uçakların bulunduğu üslerin hedef alınması, yalnızca araçları değil, onları kullanan sistemleri de kapsar. Yer destek ekipmanları, radar merkezleri, yer kontrol birimleri, bakım hangarları gibi altyapılar da saldırının doğrudan ya da dolaylı etkisi altına girmiştir. Bu durum, operasyonun geçici değil, kalıcı etki yaratmayı amaçladığını düşündürür. Hedef alınan sadece uçaklar değil; bir bütün olarak Rusya’nın stratejik hava gücüdür.

Savaşın psikolojik ve diplomatik boyutlarını etkileyecek kadar güçlü bir mesajdır. Rusya’nın iç kamuoyunda, savunmanın artık mutlak olmadığı, iktidarın askeri dokunulmazlığı kaybettiği gibi duyguların yayılması mümkündür.

Bu bağlamda saldırı, yalnızca bir askeri zayıflığın ortaya konulması değil, aynı zamanda bir doktrinel sarsıntının yaşanmasıdır. Stratejik bombardıman uçaklarının artık “savaş dışı kalabildiği” bir gerçeklik, hem Rusya’nın askeri aklında hem de küresel stratejik planlamalarda yeni sayfalar açacaktır. Nükleer caydırıcılık bile artık mutlak bir dokunulmazlık içinde değildir. Teknoloji, irade ve doğru zamanlama birleştiğinde, en zorlu hedefler bile artık savunmasız hale gelebilir.

Bu olay, Rusya'nın Pearl Harbor’udur. 1941'de Japonya'nın Pearl Harbor saldırısı, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı'na fiilen girmesini tetikleyen bir şok dalgası yaratmıştı. Bugün de Rusya, kendi topraklarının “güvenli” ve “ulaşılmaz” kabul edilen iç bölgelerinde yaşadığı bu ani ve yıkıcı saldırıyla benzer bir zihinsel sarsıntı içinde.

 

Yorumlar2

  • Ahmet 14 saat önce Şikayet Et
    Ukrayna Nato desteği olmasa bunu yapamaz. Ukrayna'nın böyle istihbarat gücü yok
    Cevapla
  • Kemalettin 16 saat önce Şikayet Et
    tebrikler yorumunuz tam yerinde
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat