Leman çukuru

  • GİRİŞ04.07.2025 09:42
  • GÜNCELLEME04.07.2025 09:42

Türkiye, yüzyıllardır dinî duyarlılıkla yoğrulmuş, medeniyet birikimini büyük ölçüde İslamî değerlerle inşa etmiş bir milletin yurdudur. Bu coğrafyada Hz. Muhammed’e duyulan muhabbet, yalnızca bir inanç meselesi değil; aynı zamanda edebiyatla, sanatla, gündelik hayatla iç içe geçmiş bir gönül bağlılığıdır. Bu nedenle, O’nun isminin geçtiği yerlerde sesler kısılır, kalpler yumuşar, başlar eğilir. Türk milleti için Peygamber Efendimiz, sadece bir tarihsel figür değil, bir ahlak, bir rahmet ve bir edep timsalidir.

Ne var ki, Leman dergisinde yayımlanan bir karikatür, bu derin manevi bağa karşı yapılmış çok ciddi bir tahriktir. “Muhammed” ismiyle betimlenen figürün mizah kılıfı altında resmedilmesi, halkın büyük bir kesiminde infial yaratmış, protestoların sokaklara taştığı, devlet kurumlarının ise soruşturma başlattığı bir krize dönüşmüştür. Üstelik ana muhalefet partisi yetkililerinin bu dergiye sahip çıkması, yalnızca dinî bir saygısızlık olarak değil, toplumsal barışı tehdit eden ve siyaseten derin kırılmalara yol açabilecek bir duruş olarak değerlendirilmiştir.

İSLAM’DA PEYGAMBER TASVİRİ VE GELENEKSEL DURUŞ

İslam, kelimenin tam anlamıyla bir hürmet dinidir. Bu hürmet, yalnızca Allah’a yöneltilen bir ibadet biçimi olarak değil; aynı zamanda peygamberlere, kitaplara, kutsal değerlere ve hatta toplumsal adaba yönelik bir saygı ahlakıdır. Bu anlamda Hz. Muhammed’e yönelik sevgi ve hürmet, İslam inancının merkezinde yer alır. 

İslam tarihi boyunca, özellikle suret yasağı, sadece teolojik bir kaygının sonucu değil, aynı zamanda insan ruhunu koruma ve onu şekilden çok manaya yönlendirme iradesinin bir tezahürü olmuştur. Hz. Muhammed’in tasvir edilmemesi gerektiği anlayışı, salt bir sanat kısıtı değil; O’nun şahsiyetine yönelen edepsizliğin önünü almak, kutsal olanla dünyevî olanı birbirinden ayırmak içindir. İslam medeniyetinde bu yüzden Peygamber tasvirlerinden bilinçli bir şekilde kaçınılmış; O’nun mesajı sözle, ahlakla ve yaşayışla aktarılmıştır.

Osmanlı’dan günümüze, Türk halkı da bu gelenekten ayrılmamış; Peygamber’e dair en küçük bir ima ya da benzetmeyi dahi saygısızlık kabul etmiştir. Özellikle halk arasında kullanılan tabirlerle, mesela “Efendimiz” ya da “Sallallahu Aleyhi ve Sellem” ifadeleriyle O’na duyulan sevgi ve saygı her daim dile getirilmiştir. Bu nedenle herhangi bir mecra ya da kişi, Hz. Muhammed’i tasvir etmeye, hele hele onu mizah konusu yapmaya cüret ettiğinde, bu yalnızca tepkisel bir refleks değil; tarihî hafızaya, vicdana ve imana karşı yapılmış bir saygısızlık olarak görülür.

Batı’da ifade özgürlüğü kalkanıyla meşrulaştırılmaya çalışılan bu tür yaklaşımlar, Türkiye gibi manevi değerleri yüksek toplumlarda karşılık bulamaz. Çünkü bu millet için inanç, sadece bireysel bir tercih değil; bir kimliktir, bir var oluş biçimidir. O kimliğe dokunmak, milletin sinir uçlarına dokunmakla eşdeğerdir.

Leman dergisinin söz konusu karikatürü, tam da bu geleneksel çizgiyi hiçe sayarak büyük bir toplumsal kırılmaya sebep olmuş; mizah adı altında, bin yılı aşkın süredir korunan bir edep anlayışına kastetmiştir. Bu yüzden, bu olay sadece bir karikatür krizi değil; geleneğin saygınlığı ile modernliğin hoyratlığı arasında yaşanan bir çatışmadır.

MİZAH VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ: SINIR NEREDEDİR?

Modern hukuk sistemleri ve demokratik değerler, ifade özgürlüğünü toplumların temel haklarından biri olarak tanımlar. Ancak bu özgürlük, ne sınırsızdır ne de mutlak. Özellikle çok inançlı, kültürel olarak derin köklere sahip toplumlarda, ifade özgürlüğü ile toplumsal sorumluluk arasında hassas bir denge gözetilmesi zaruridir. Zira ifade hakkının korunması kadar, insanların kutsal saydıkları değerlere hakaret edilmemesi de bir toplumsal barış ilkesidir.

Leman dergisinin karikatürü bağlamında tartışılması gereken mesele de budur: "Mizahın sınırı nerede başlar, kutsala dokunmak nereye kadar mazur görülebilir?"

Tarih boyunca mizah, yöneticileri eleştirmek, sosyal çarpıklıkları görünür kılmak, halkın sesi olmak gibi işlevler üstlenmiştir. Ancak bu işlevi üstlenirken hiçbir zaman kutsallara saldırmak gibi bir hakka sahip olmamıştır. İfade özgürlüğü, inançlara dokunma, onları alaya alma ya da karalama özgürlüğü değildir. Çünkü ifade özgürlüğü, başkasının onuruna, inancına, kimliğine saldırıya dönüştüğünde artık bir hak değil, bir ihlale dönüşür.

Bu noktada Batı ile İslam dünyası arasında derin bir yaklaşım farkı gözlemlenir. Batı’da dinin kamusal hayattan çekilmesiyle kutsalların yerini çoğu zaman ideolojiler almış, dinî hassasiyetler sanatsal ifade uğruna feda edilebilir görülmüştür. Oysa İslam dünyasında, özellikle Türkiye gibi geleneğiyle yaşayan toplumlarda, inanç sadece kişisel bir alan değil; kolektif hafızanın, toplumsal aidiyetin ve ahlaki ölçünün temelidir. Dolayısıyla burada kutsala yapılan saygısızlık, yalnızca bir bireyin inancına değil, toplumun ortak kimliğine yapılan bir saldırı olarak algılanır.

Leman’ın karikatürü bu anlamda yalnızca "rahatsız edici" değil; doğrudan halkın büyük bir kesiminin kutsalına yönelik aşağılayıcı bir tutum sergilemiştir. Bu, mizahın sınırlarını çizen etik ilkelerin açıkça çiğnenmesidir. Üstelik bunu “ifade özgürlüğü” kisvesi altında meşrulaştırmak, hem inanç sahiplerine hakareti makul göstermek hem de toplumsal duyarlılığı kriminalize etmek anlamına gelir.

Burada hatırlanması gereken şudur: Hiçbir özgürlük, başkasının kutsalına hakaret hakkı doğurmaz. Toplumun inançları ve değerleri üzerinde yükselen bir ifade biçimi, özgürlük değil, sorumsuzluktur.

Toplumu bir arada tutan değerlerin böylesi saldırılarla zedelenmesi, ifade özgürlüğü alanını genişletmek yerine daraltır. Çünkü her hak, sorumlulukla anlam kazanır. Bu sorumluluk, özellikle kamuya seslenen, gündem oluşturan, kitlesel erişime sahip mecra ve sanatçılar için daha büyüktür. Leman örneğinde bu sorumluluk bilinci rafa kaldırılmış; mizah, kutsala saldırı aracı hâline getirilmiştir.

TOPLUMSAL BARIŞ AÇISINDAN OLAYIN ANALİZİ

Bir milletin en değerli hazinesi; doğal kaynakları, ordusu ya da teknolojisi değil, iç huzurudur. O iç huzur, farklılıkların bir arada yaşayabildiği; saygının, ölçünün, nezaketin var olduğu bir sosyal dengeyle mümkündür. Bu dengeyi ayakta tutan en temel sütunlardan biri de toplumun ortak değerlerine gösterilen hürmettir. Zira bir toplumu yıkmak için bombalara ihtiyaç yoktur; yeter ki o toplumun inançları aşağılansın, kutsallarıyla alay edilsin ve ortak vicdanı yok sayılarak kitlelerin ruh kökleri sarsılsın.

Leman dergisinin karikatürü bu anlamda sadece bireysel bir saygısızlık değil, toplumsal barışı hedef alan bir kırılma hamlesi olmuştur. Bu olayın ardından Türkiye’nin dört bir yanında hissedilen öfke dalgası, sadece dini bir hassasiyetin değil, bir toplumun benliğine yönelmiş aşağılanmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İnançla yoğrulmuş bir halkın gözünde, bu tür hakaretler sadece dine değil, kendi varlığına yapılmış bir saldırı gibidir. Çünkü İslam, Türk toplumunun yalnızca dini değil; kültürü, tarihi, hatta siyasetiyle iç içe geçmiş bir yaşam biçimidir.

Bu bağlamda karikatür, sadece bireylerin vicdanını değil; farklı inançlara sahip insanları bir arada yaşatan toplumsal sözleşmeyi de dinamitlemiştir. Herkesin kendi inancında özgür olduğu bir toplumda, karşılıklı saygının çiğnenmesi; birlikte yaşama arzusunu zayıflatır, kutuplaşmayı körükler, provokasyonların önünü açar. Bu da yalnızca Müslümanları değil, ülkenin tamamını ilgilendiren bir güvenlik ve huzur meselesine dönüşür.

Dahası, siyasetin meseleye yaklaşımı, toplumsal barışın yönünü belirleyen önemli bir faktördür. Bu olayda ana muhalefet partisi yöneticilerinin, halkın açıkça rahatsızlık duyduğu bir içeriği savunur nitelikte açıklamalar yapması, yalnızca siyasal körlüğün değil, toplumsal gerçekliğe yabancılaşmanın da ifadesidir. Bu tür çıkışlar, halkla siyaset arasında zaten zayıflamış olan güven bağını daha da yıpratmakta, toplumun temsil edildiğine dair inancını zedelemektedir.

CHARLIE HEBDO’NUN MİRASI

Leman dergisinin yayımladığı karikatür, yalnızca yerel bir ahlak tartışmasını değil, aynı zamanda küresel bir gerilimin yerli bir yansımasını gündeme taşımıştır. Zira bu tür provokatif karikatürler, geçmişte Fransa merkezli Charlie Hebdo dergisi örneğinde olduğu gibi, İslam dünyasında infial yaratmış, büyük krizleri tetiklemiştir. Bugün Türkiye’de yaşanan Leman vakası, ister istemez bu uluslararası örnekle karşılaştırılmakta; kamuoyunda “Charlie Hebdo’nun misyonu Türkiye’ye mi transfer ediliyor?” sorusunu gündeme getirmektedir.

Charlie Hebdo, 2006’dan itibaren Hz. Muhammed’e ilişkin karikatürleri yayımlayarak, “sekülerlik” ve “ifade özgürlüğü” kavramlarını bir tür kutsallara meydan okuma aracına dönüştürmüştür. Oysa bu özgürlük söylemi, yalnızca Müslüman kutsallarına yönelmiş, Hristiyanlık, Yahudilik veya laiklik karşıtı bir mizah neredeyse hiç görülmemiştir. Bu çifte standart, İslam dünyasında haklı bir öfkeye sebep olmuş; ifade özgürlüğünün bir kılıf, İslamofobik ajandanın ise gerçek motivasyon olduğu kanaatini pekiştirmiştir.

Türkiye’nin bu gibi örneklerden ayrılan yönü ise, dinin toplumsal dokudaki ağırlığıdır. Batı Avrupa’da din kamusal hayattan büyük ölçüde dışlanmışken, Türkiye’de İslam hâlâ hem bireysel hem toplumsal kimliğin merkezinde yer alır. Bu nedenle Leman’ın karikatürü, sadece bir yayın değil; toplumun kültürel varlığına karşı yapılmış bir hamle olarak okunur. Leman’ın "laik mizah" anlayışını bu derece kutsallara yönlendirmesi, Türkiye’nin sosyal yapısına aykırı bir çizgiyi temsil eder.

Bu bağlamda Leman’ın Charlie Hebdo ile benzeşmesi, sadece içerikte değil, dil ve zihniyet düzeyinde de dikkat çekmektedir. Her iki yayın da dini hassasiyetleri kışkırtma pahasına ses getirmeyi, provokatif içeriği "ifade özgürlüğü" kisvesiyle sunmayı tercih etmiştir. Çünkü bu tür yayınlar, halkın sinir uçlarını hedef alarak onu kutuplaştırmakta, toplumsal fay hatlarını tetikleyen medya mühendisliğinin bir parçası gibi davranmaktadır.
 

Cihad İslam YILMAZ

 

Yorumlar5

  • BURHANEDDİNRABBANİ 1 gün önce Şikayet Et
    Eyyy kötü tutkularını atmış RUHUNU faziletlerle donatmış en GÜZEL İNSAN ALLAH CC.senden sende ALLAH CC.DAN hoşnut ve RAZI olarak ALLAH CC.dön,HOŞNUT ve RAZI olduğu HAS kulları arasına katılıp FİRDEVİS CENNETİNE(CENNETİN EN ÜST VE ORTA YERİNE)giriniz,KUTSAL DEĞERLERİNİ,AZİZ MİLLETİNİ HER ŞEYİN ÜZERİNDE SEVEN AZİZ VATAN ve MİLLETİNİN HAS evladı AĞABEYİM.SELAM VE DUALARIMLA ALLAH A EMANET OLUNUZ
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Kamil 1 gün önce Şikayet Et
    desene fonlanmak vatan sevgisinden sayılsın...
    Cevapla
  • Bursalı 1 gün önce Şikayet Et
    MUHAMMED ismi zaten çoktan ayaklar altına alındı....alkolik adamlar bile çocuğuna bu ismi veriyor.....
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Muhammed Mazhar 1 gün önce Şikayet Et
    Ülkemizde Sivas, Malatya, Çorum vs olayları bir kıvılcımla başlamadı mı? Bir sürü günahsız suçsuz insan ölmedi mi? Muhalefetin ve yandaşlarının bu olaya yaklaşımı anlaşılır gibi değil. Artık bu cennet mekan ülkede bu tür provokasyonlara çanak tutulmamalıdır. Vesselam...........
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Veysel Mert 1 gün önce Şikayet Et
    Vatansever müslümanların başlattığı, İslâm düşmanı Lemon u savunan CHPkk kanalları olan Halt TV, Sözcüx ve Telex1 kanallarını siliyoruz kampanyası ile bu sözde kanalları sildim ve yakınlarıma sildirdim.
    Cevapla Toplam 8 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat