Türkiye Deniz Mekansal Planlaması Haritası’nın Uluslararası Tescili

  • GİRİŞ19.08.2025 09:31
  • GÜNCELLEME20.08.2025 09:52

Deniz Mekansal Planlama (DMP), devletlerin deniz yetki alanları içerisinde çeşitli ekonomik, çevresel ve sosyal faaliyetlerin uyumlu, sürdürülebilir ve stratejik biçimde yönetilmesini sağlayan bütüncül bir planlama aracıdır. Bu yaklaşım, yalnızca deniz kaynaklarının kullanımını düzenlemekle kalmaz, aynı zamanda deniz çevresinin korunmasını, kıyı alanlarıyla olan etkileşimin denetlenmesini ve deniz güvenliğinin güçlendirilmesini de hedefler.

DMP kavramı, karasal mekânsal planlamanın ilkelerine benzer biçimde deniz alanlarının yönetimine uygulanmasıyla şekillenmiştir. Ancak denizlerin karmaşık doğası, çok katmanlı kullanımları ve uluslararası hukuk çerçevesinde tanımlanmış farklı egemenlik düzeyleri, bu planlamayı daha hassas ve çok aktörlü hale getirir. Bu nedenle DMP, hem ulusal mevzuat hem de uluslararası deniz hukuku ilkeleriyle doğrudan ilişkilidir.

Bu bağlamda, DMP'nin hukuki temelleri büyük ölçüde 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS - UNCLOS) ile çizilmiştir. Söz konusu sözleşme, devletlerin kendi kıta sahanlıklarında, münhasır ekonomik bölgelerinde ve karasularında çeşitli hak ve yükümlülüklere sahip olduğunu belirtmektedir. DMP ise bu hakların bilimsel veriler, çevresel hassasiyetler ve sektörel ihtiyaçlar temelinde somut haritalar ve karar mekanizmaları aracılığıyla organize edilmesini sağlar.

Uluslararası alanda DMP’nin kurumsal boyutunu şekillendiren en önemli yapı ise UNESCO Hükûmetlerarası Oşinografi Komisyonu (IOC) öncülüğünde başlatılan MSPGlobal Girişimidir. MSPGlobal, üye devletlere kendi deniz yetki alanlarını planlamaları için teknik rehberlik ve veri paylaşımı sunmakta; aynı zamanda yayımlanan planların uluslararası platformda görünürlüğünü artırmaktadır. Türkiye’nin hazırladığı DMP haritasının bu platforma entegre edilmesi ve IOC-UNESCO tarafından tanınması, yalnızca teknik bir başarı değil; aynı zamanda deniz egemenliği haklarının bilimsel planlama yoluyla uluslararası sistem içinde tescil edilmesi anlamına gelir.

Bu çerçevede DMP, günümüz denizcilik anlayışında yalnızca çevresel sürdürülebilirliğin değil; jeopolitik vizyonun, ekonomik kalkınmanın ve egemenlik stratejisinin de bir parçası haline gelmiştir. Planlama sayesinde denizlerdeki enerji altyapıları, balıkçılık sahaları, ulaştırma rotaları, koruma bölgeleri ve askeri alanlar gibi farklı kullanımlar arasında çatışmasız bir yapı kurulması hedeflenmektedir. Bu yaklaşım, yalnızca devletlerarası meselelerde değil, aynı zamanda ulusal ölçekte idari koordinasyonun sağlanmasında da kritik bir rol üstlenmektedir.

TÜRKİYE DMP HARİTASININ OLUŞUMU: KURUMLAR, SÜREÇ VE YÖNTEM

Türkiye’nin ilk ulusal Deniz Mekansal Planlama (DMP) haritası, yalnızca teknik bir planlama faaliyeti değil, aynı zamanda devletin denizel egemenlik anlayışını ve jeopolitik vizyonunu yansıtan stratejik bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu kapsamlı sürecin merkezinde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı kararıyla ulusal düzeyde deniz hukuku araştırmaları yapmakla yetkilendirilmiş olan Ankara Üniversitesi bünyesindeki Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM) yer almıştır. DEHUKAM, bu süreci yalnızca akademik bir çerçevede değil, devletin yüksek çıkarlarını gözeten bir koordinasyon modeliyle yürütmüştür.

Planlama çalışmaları, çok aktörlü bir yapı içinde ilerlemiştir. Başta T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olmak üzere; Tarım ve Orman Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve diğer ilgili kamu kurumları ile bilimsel araştırma merkezleri sürece entegre edilmiştir. Bu kurumlar, sahip oldukları teknik veri, saha bilgisi ve sektörel uzmanlıklar doğrultusunda planın şekillenmesine katkı sağlamıştır. Böylece DMP haritası, merkeziyetçi bir dayatma değil, çok katmanlı bir katılım sürecinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Sürecin teknik temeli ise Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve uydu tabanlı analiz tekniklerine dayandırılmıştır. Türkiye’nin deniz yetki alanlarındaki mevcut faaliyetler (balıkçılık, deniz taşımacılığı, enerji altyapıları vb.) ile potansiyel kullanım alanları (yenilenebilir enerji, koruma alanları, turizm gibi) karşılaştırmalı olarak analiz edilmiş, çakışma riski taşıyan bölgeler tespit edilmiştir. Böylece denizdeki farklı faaliyetlerin birbirini engellemeden sürdürülebilir biçimde yürütülmesini amaçlayan mekânsal düzenlemeler önerilmiştir.

Ayrıca bu planlama çalışması, çevresel duyarlılık açısından da dikkatle yürütülmüştür. Deniz ekosistemlerinin korunması amacıyla biyolojik çeşitlilik açısından hassas bölgeler belirlenmiş ve bu bölgeler için özel koruma stratejileri geliştirilmiştir. Planın sadece ekonomik faaliyetlere değil, aynı zamanda doğal deniz varlıklarının sürdürülebilirliğine de öncelik vermesi, Türkiye’nin uluslararası çevresel taahhütleriyle de uyumlu bir çerçeve sunduğunu göstermektedir.

Veri tabanı desteği açısından ise TÜBİTAK MAM, Harita Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü gibi kurumlardan sağlanan detaylı veri setleri entegre edilerek kapsamlı bir dijital planlama altyapısı oluşturulmuştur. Bu verilerin işlenmesiyle oluşturulan Türkiye DMP haritası, bilgiye dayalı karar alma süreçlerine hizmet eden modern bir yönetim aracına dönüşmüştür.

Türkiye'nin Deniz Mekansal Planlama Haritası; deniz alanlarının sadece birer doğal kaynak deposu değil, aynı zamanda jeopolitik varlıklar olarak değerlendirilmesi gerektiği anlayışının bir ürünüdür. Bu harita, Türkiye’nin deniz egemenliğine ilişkin haklarını bilimsel, hukuki ve kurumsal bir düzleme taşıyarak, sadece iç politikada değil, uluslararası alanda da güçlü bir zemin oluşturmaktadır.

IOC-UNESCO TARAFINDAN TESCİL EDİLEN HARİTANIN ULUSLARARASI AĞA ENTEGRASYONU

Türkiye tarafından hazırlanan Deniz Mekansal Planlama (DMP) haritasının 2025 yılı itibarıyla IOC-UNESCO tarafından resmen tescil edilerek MSPGlobal platformuna dahil edilmesi, Türkiye’nin deniz yetki alanlarına dair uluslararası görünürlüğü açısından tarihî bir gelişmedir. Bu tescil süreci, yalnızca teknik bir kabul anlamı taşımamakta; aynı zamanda Türkiye’nin denizlerdeki planlı ve bilimsel yönetim yaklaşımının küresel düzeyde tanınması anlamına gelmektedir.

IOC-UNESCO, Birleşmiş Milletler sistemi içinde deniz bilimleri ve oşinografi konularında yetkili olan kuruluştur. MSPGlobal inisiyatifi ise, üye devletlerin kendi deniz yetki alanlarında sürdürülebilir, entegre ve çok paydaşlı mekansal planlamalar üretmesini teşvik eden bir platformdur. Bu platformda yer alan her ülkenin planları, hem teknik uygunluk hem de uluslararası deniz hukuku ilkeleri bağlamında değerlendirilmekte; nihayetinde MSPGlobal veri tabanına entegre edilmektedir. Türkiye’nin bu ağa dâhil edilmesi, ülkenin yalnızca kendi karasuları ve münhasır ekonomik bölgesi üzerindeki planlama kapasitesini değil, aynı zamanda uluslararası meşruiyet arayışını da kurumsal zemine taşıdığını göstermektedir.

DMP haritasının MSPGlobal üzerinden tüm dünyaya açık bir veri seti hâline getirilmesi, Türkiye'nin Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’deki egemenlik iddialarını destekleyen stratejik bir enformasyon enstrümanına dönüşmesini sağlamıştır. Özellikle deniz yetki alanları konusunda yaşanan ihtilaflarda, harita üzerinden yapılan planlamaların bilimsel ve hukuki bir temele dayanması, jeopolitik pozisyonunu güçlendiren bir araç niteliği taşımaktadır. Bu sayede, Türkiye’nin kendi deniz alanlarını yalnızca sahiplenmekle kalmayıp, onları uluslararası normlara uygun şekilde yönettiği yönündeki tezleri daha da somutluk kazanmıştır.

Bu gelişme, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ve gelişmiş kıyı devletlerinin uzun süredir uygulamakta olduğu bir yöntemle Türkiye’nin aynı düzleme geldiğini göstermesi açısından da önemlidir. AB’nin Deniz Mekansal Planlama Direktifi (2014/89/EU) çerçevesinde oluşturulan planlar, MSPGlobal’da yıllardır yer almakta ve bu durum kıta Avrupası denizcilik politikalarının görünürlüğünü artırmaktadır. Türkiye’nin aynı platformda yer alması, kıyıdaş ülkelerle diplomatik ve bilimsel bir eşitlik zemini oluşturmakta ve deniz yetki alanı tartışmalarında elini güçlendirmektedir.

Ayrıca bu entegrasyon, Türkiye’nin mavi ekonomi stratejisi çerçevesinde uluslararası yatırım, iş birliği ve teknoloji transferi fırsatlarını da artırmaktadır. MSPGlobal veritabanında yer alan bir plan, aynı zamanda çevresel duyarlılığa, enerji altyapılarına, ulaştırma koridorlarına ve biyolojik çeşitliliğe dair şeffaf bir görünüm sunduğu için, Türkiye’ye yönelen uluslararası ilgiyi de teşvik etmektedir. Bu bağlamda harita, yalnızca bir planlama aracı değil; aynı zamanda jeoekonomik etkileşimi besleyen bir diplomasi kanalı hâline gelmiştir.

TÜRKİYE’NİN DMP HARİTASI VE MAVİ VATAN DOKTRİNİ: STRATEJİK VE SEMBOLİK ANLAM

Türkiye’nin Deniz Mekansal Planlama (DMP) haritasının ulusal ve uluslararası düzeyde tescil edilmesi, sadece bir planlama çalışmasının başarıyla tamamlanması olarak değil; aynı zamanda “Mavi Vatan” doktrininin kurumsal ve hukuki zemine oturtulması yönünde atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir. Mavi Vatan, Türkiye’nin deniz yetki alanlarına dair tarihî, coğrafi ve hukuki haklarının korunması ve savunulması esasına dayanan bütüncül bir stratejidir. Ancak bu stratejinin yalnızca askeri ya da jeopolitik bir söylem olmaktan çıkarılıp, uluslararası hukuk, bilimsel veri ve planlama disipliniyle desteklenmesi, doktrinin uluslararası sistemde daha güçlü bir karşılık bulmasını mümkün kılmaktadır.

Bu bağlamda DMP haritası, Mavi Vatan’ın soyut bir jeopolitik ideal değil, somut bir kamu politikası hâline dönüştüğünün göstergesidir. Türkiye, deniz yetki alanlarını yalnızca savunulması gereken sınırlar olarak değil, aynı zamanda yönetilmesi, planlanması ve sürdürülebilir biçimde kullanılması gereken kamusal alanlar olarak ele almıştır. Bu dönüşüm, özellikle deniz hukuku alanında çalışan kurumlar, çevre politikaları geliştiriciler ve enerji sektörü açısından büyük önem arz etmektedir. Çünkü bu sayede, deniz alanları üzerindeki egemenlik sadece askeri varlıkla değil, veriye dayalı, planlı ve şeffaf yönetişim pratikleriyle pekiştirilmektedir.

Stratejik açıdan bakıldığında, DMP haritası Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz gibi yüksek gerilim potansiyeli taşıyan bölgelerde barışçıl ama kararlı bir duruş sergilemesini sağlamaktadır. Özellikle deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusundaki uluslararası tartışmalarda, DMP haritası Türkiye’nin sahip olduğu alanlar üzerinde aktif yönetim yetkisini ve kapasitesini belgeleyen teknik bir argüman işlevi görmektedir. Böylece Türkiye, deniz yetki alanlarına ilişkin uluslararası müzakerelere, sadece hak iddia eden değil, bu hakları planlayan ve yöneten bir aktör olarak katılma zemini elde etmektedir.

Sembolik açıdan ise DMP haritasının yayımlanması ve UNESCO nezdinde tanınması, Türkiye’nin modern cumhuriyet tarihindeki en somut deniz vizyonu belgelerinden biri olarak değerlendirilebilir. Bu harita, Mavi Vatan’ın teorik çerçevesine bir “harita” kimliği kazandırmış; kavramı soyut savunma reflekslerinden çıkarıp ulusal veri tabanlarına, idari mevzuata ve uluslararası platformlara taşımıştır. Böylece Mavi Vatan artık yalnızca deniz kuvvetlerinin değil; aynı zamanda mühendislerin, bilim insanlarının, diplomatların ve çevre uzmanlarının da ortaklaştığı çok boyutlu bir devlet politikası hâline gelmiştir.

Cihad İslam Yılmaz / Haber7

Yorumlar1

  • Yusuf yıldız 1 gün önce Şikayet Et
    Tebrikler.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat