Bir medeniyet tasavvuru olarak Sıfır Atık

  • GİRİŞ14.11.2025 09:35
  • GÜNCELLEME14.11.2025 09:35

Sıfır Atık Modeli’nin ortaya çıkışı, Türkiye’nin çevre politikalarında uzun yıllar eksikliği hissedilen bütüncül ve değer temelli bir dönüşüm ihtiyacına cevap olarak şekillenmiştir. Bu modelin mimarisinde yer alan isimlerin başında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan yer alır. Emine Erdoğan’ın çevresel duyarlılığı yalnızca bireysel bir hassasiyetin ötesinde, devlet aklıyla ve kamu gücüyle uyumlu bir şekilde stratejik bir vizyona dönüştürülmüştür. 2017 yılında başlatılan bu girişim, çevre politikasının ilk kez bir etik çerçeveyle, kültürel kökleriyle ve yönetsel uygulamalarıyla bir araya getirildiği bir dönüm noktasıdır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu süreçte yürütücü kurum olarak belirlenmiş; Sıfır Atık yaklaşımının kamu binalarından başlayarak yaygınlaştırılması sağlanmıştır. İlk uygulama alanları, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TBMM binası ve Bakanlık merkez binaları olmuştur. Bu tercih, modelin sadece teorik bir öneri değil, en üst yönetim kademelerinden başlayarak tabana doğru genişleyen bir pratik olduğunu göstermesi bakımından manidardır.

Bu dönemde geliştirilen stratejik belgeler, çevre yönetiminin geleneksel “kirlilikle mücadele” perspektifinden çıkıp “kaynakların korunması ve yeniden kazanımı” anlayışına yöneldiğini ortaya koymuştur. Sıfır Atık Yönetmeliği’nin çıkarılması (2019), ulusal eylem planlarının hazırlanması ve il bazında stratejilerin teşvik edilmesiyle, uygulama sadece kampanya düzeyinde kalmamış; mevzuat ve kurumsal yapı ile de desteklenmiştir.

Bu süreç aynı zamanda Türkiye'nin çevre siyasetinde yerel yönetimlerin ve kamu kurumlarının kapasitesinin artırıldığı bir dönemi de temsil eder. Belediyeler, okullar, hastaneler ve AVM’ler gibi birçok kurum ve mekânda atığın kaynağında ayrıştırılması uygulaması zorunlu hale getirilmiş, bu da modelin yaygınlaştırılmasında itici bir güç olmuştur. Ayrıca özel sektörün bu sürece katılımını teşvik, eğitim programları ve ödül sistemleri sayesinde Sıfır Atık, yalnızca bir kamu politikası değil; toplumsal bir seferberliğe dönüşmüştür.

Emine Erdoğan’ın 2018 yılında BM nezdinde başlattığı diplomatik temaslar, Türkiye’nin bu modeli sadece ulusal ölçekte değil, küresel ölçekte de görünür ve etkili kılma hedefini yansıtır. Nitekim 2022 yılında BM Genel Kurulu tarafından 30 Mart’ın “Uluslararası Sıfır Atık Günü” olarak ilan edilmesi, bu stratejik vizyonun diplomatik meyvelerinden biri olarak değerlendirilebilir.

Sıfır Atık Modeli’nin ortaya çıkışı, teknik bir çevre politikası üretiminden ziyade; değer temelli, siyasi meşruiyeti güçlü ve stratejik vizyonla desteklenen bir çevre medeniyetinin ilk adımı olarak okunmalıdır. Türkiye, bu modelle yalnızca atıkla mücadele etmeyi değil, aynı zamanda çevreye dair yeni bir zihniyeti kurumsallaştırmayı ve bunu yerelden küresele taşımayı hedeflemiştir.

Sıfır Atık’ın Felsefi ve Mimari Temeli

Sıfır Atık Modeli'nin başarısı, sadece atığın teknik olarak ayrıştırılmasında değil, onun ardındaki düşünce sistematiğinde gizlidir. Bu model, insanın doğa ile kurduğu ilişkiyi yeniden tanımlama ve toplumu israftan uzak, ölçülü bir yaşam felsefesine yönlendirme çabasıdır. Modern dünyanın dayattığı “tüket, at, yenisini al” mantığına karşı, Türkiye’nin sıfır atık modeli, geleneksel kadim değerlerle çağdaş çevre bilincini buluşturan özgün bir yaklaşım sunar.

Bu bağlamda modelin felsefi arka planı, yalnızca çevre koruma hedefiyle sınırlı kalmaz. İsrafın haram kabul edildiği bir medeniyet anlayışından beslenen bu paradigma, kanaatkârlık, sadelik, tevazu ve sorumluluk ilkeleriyle iç içedir. 

Sıfır Atık felsefesi aynı zamanda "doğal döngünün devamlılığı" ilkesine dayanır. Doğada atık yoktur; her şey bir başka sürecin girdisidir. Bu anlayış, döngüsel ekonominin temelini oluşturur. Türkiye’nin sıfır atık modeli, bu yaklaşımı merkeze alarak atıkların bir sorun değil, birer kaynak olarak ele alınmasını teşvik eder. Bu dönüşüm yalnızca çevresel değil, ekonomik anlamda da büyük bir değişimi beraberinde getirir: Yeni iş alanları, atık ekonomisi, sosyal girişimler ve sürdürülebilir kalkınma perspektifi.

Modelin bir diğer dikkat çekici yönü ise mimari ve mekânsal tasarıma olan etkisidir. Sıfır Atık, yalnızca tüketim alışkanlıklarını değil, fiziksel yaşam alanlarımızın da yeniden kurgulanmasını zorunlu kılar. Özellikle kamu binaları, okullar, AVM’ler ve konut projelerinde geri kazanım istasyonları, ayrıştırma noktaları, akıllı konteyner sistemleri ve bilinçlendirici tasarım öğeleri, sıfır atığın mekanla buluşmasını sağlar. Bu, mimaride sadece estetik değil, etik bir yaklaşımın da temsilidir.

Bu anlamda Sıfır Atık, yalnızca atık yönetiminin değil, aynı zamanda şehir planlamasının, mimarinin ve tasarımın da yeni bir etik zemin üzerine oturtulmasıdır. “Atıksız şehir” kavramı artık bir ütopya değil, planlı ve entegre adımlarla ulaşılabilir bir gelecek vizyonu olarak kabul görmektedir.

Kurumsallaşma: Sıfır Atık Vakfı ve Küresel Genişleme

Bir kamu politikasının sürdürülebilirliği, çoğu zaman onun kurumsallaşma kapasitesiyle doğru orantılıdır. Sıfır Atık Modeli, ilk yıllarında sahada gösterdiği hızlı yayılımın ardından, orta ve uzun vadede etkinliğini koruyacak bir yapıya kavuşturulması amacıyla kurumsal bir çatıya ihtiyaç duymuştur. Bu ihtiyaç, 2023 yılında hayata geçirilen Sıfır Atık Vakfı ile karşılık bulmuştur. Vakıf, yalnızca bir sivil toplum aktörü değil; aynı zamanda Türkiye’nin çevresel vizyonunu yerelden küresele taşıyacak stratejik bir yapı olarak tasarlanmıştır.

Sıfır Atık Vakfı’nın misyonu, çevre bilincini toplumun tüm katmanlarına yaymak, sıfır atık uygulamalarını desteklemek, yerel yönetimlerle ve özel sektörle iş birliği kurmak ve uluslararası ağlar oluşturmak olarak belirlenmiştir. Vakıf bu yönüyle hem toplumsal farkındalığı artıran eğitim ve teşvik programları yürütmekte hem de yerel uygulamaların merkezi bir vizyonla uyumlu hale gelmesine katkı sağlamaktadır. Özellikle gençlik projeleri, kadın kooperatifleri, belediyelere yönelik kapasite artırımı çalışmaları ve gönüllülük temelli organizasyonlar, modelin tabana yayılmasında vakfın kritik rolünü ortaya koymaktadır.

Sıfır Atık Vakfı, 2024 itibarıyla 45’i aşkın ülke ile iletişim ve iş birliği halindedir. Afrika, Orta Asya ve Balkanlar gibi coğrafyalarda Türkiye’nin bilgi birikimi paylaşılmakta; yerel aktörlere danışmanlık, eğitim ve teknik destek sağlanmaktadır. Ayrıca dijitalleşme çağında sürdürülebilirliği pekiştirmek adına, vakıf tarafından geliştirilen yapay zekâ temelli veri izleme ve karar destek sistemleri (örneğin Zero Waste GPT platformları), çevre yönetimini daha şeffaf ve katılımcı hâle getirmektedir.

Bu küresel açılım yalnızca çevresel bir modelin yaygınlaşmasını değil, aynı zamanda Türkiye’nin kalkınma politikaları ile “insani diplomasiyi” nasıl entegre ettiğini de göstermektedir. Özellikle iklim krizinin eşitsiz etkiler ürettiği dünyada, Türkiye’nin düşük gelirli ve iklim kırılganlığı yüksek ülkelerle dayanışma içerisinde olması, Sıfır Atık modeline aynı zamanda bir adalet boyutu kazandırmaktadır.

Başarı Göstergeleri ve Somut Kazanımlar

Sıfır Atık Modeli’nin başarısını değerlendirirken yalnızca söylemsel ve vizyoner yönleriyle değil, aynı zamanda somut çıktılarıyla da incelenmesi gerekir. Bu model, sadece bir çevre politikasına değil; aynı zamanda ekonomik, sosyal ve teknolojik etkilere sahip çok katmanlı bir dönüşüm stratejisine karşılık gelir. Özellikle 2017 yılından itibaren sistematik olarak uygulanan politikaların etkisi, çevresel kazanımlardan ekonomik kalkınma göstergelerine kadar geniş bir yelpazeye yayılmıştır.

En dikkat çekici göstergelerden biri, geri kazanım oranlarındaki artış olmuştur. 2017 yılında %13 düzeyinde olan geri kazanım oranı, 2023 yılı itibarıyla %27 seviyesine yükselmiştir. Bu artış, sadece teknik bir başarı değil; aynı zamanda toplumsal farkındalık, kurumsal dönüşüm ve altyapı yatırımlarının bir sentezidir. Her bir yüzde puanlık artışın, milyonlarca ton atığın ekonomiye geri kazandırılması anlamına geldiği düşünüldüğünde, bunun yalnızca çevresel değil, stratejik bir ekonomik değer ürettiği açıktır.

Bu kazanımlar, doğal kaynakların korunması açısından da kritik sonuçlar doğurmuştur. Uygulamalar sayesinde: Yaklaşık 650 milyon metreküp su tasarrufu sağlanmış, 2 milyon tona yakın sera gazı salımı önlenmiş, 210 milyon ağaç kesilmekten kurtarılmış, 42 milyar kWh’ye yakın enerji tasarrufu sağlanmıştır.

Bu veriler yalnızca nicel başarılar olarak değil, Türkiye’nin doğayla kurduğu ilişkinin yeniden inşa edilmesinde nasıl yol aldığını gösteren niteliksel işaretler olarak da okunmalıdır. Zira artık Türkiye, doğayı kalkınmaya feda eden değil, kalkınmayı doğa ile birlikte düşünen bir yaklaşımı benimsemektedir.

Ayrıca sıfır atık modelinin ekonomik kazanımları da göz ardı edilemez boyutlara ulaşmıştır. Geri dönüşüm sektöründe ortaya çıkan yeni iş kolları, özellikle genç girişimciler ve kadın kooperatifleri için istihdam ve üretim alanı yaratmıştır. Atık ayrıştırma, geri dönüştürülmüş ürün tasarımı, sürdürülebilir ambalaj teknolojileri ve karbon piyasaları gibi alanlarda binlerce kişi istihdam edilmiştir. Bu süreç, çevre politikalarının yalnızca ekolojik değil, kapsayıcı bir kalkınma politikası olduğunu da göstermiştir.

Küresel Politikada Türkiye’nin Yeri: Çevre Diplomasisi

Sıfır Atık Modeli, Türkiye’nin çevre politikalarını içselleştirmekle kalmamış; aynı zamanda uluslararası sistemde çevre diplomasisi aracılığıyla yeni bir rol tanımı kazanmasına da zemin hazırlamıştır. Özellikle son on yıl içinde iklim krizi, çevresel adaletsizlik ve kaynak savaşlarının artışı, çevre meselelerini artık yalnızca teknik alanlar olmaktan çıkarmış; yüksek siyasetin ve diplomatik rekabetin merkezine oturtmuştur. Türkiye, bu yeni konjonktürde Sıfır Atık modeli ile yeşil diplomasinin aktörlerinden biri hâline gelmiştir.

Bu bağlamda Türkiye’nin çevre diplomasisi, klasik anlamda doğa korumacı bir bakıştan ziyade, insan-merkezli, ahlaki temelli ve kalkınmayı dışlamayan bir çizgide ilerlemektedir. Sıfır Atık, bu anlayışın hem vitrini hem de taşıyıcısı olmuştur. Türkiye, artık çevre sorunlarını küresel güvenlik ve adalet perspektifiyle yorumlayan; bu yorumunu da diplomatik hamlelerle küresel sisteme sunan bir aktördür.

Cihad İslam YILMAZ

Yorumlar3

  • Adam 8 saat önce Şikayet Et
    Avrupa 20 senedır ben bılıyom var sıfır atık zaten her yerde mahallede markette.
    Cevapla
  • Kilçık 8 saat önce Şikayet Et
    Önce çöpü çöp kutusuna atmayı öğretecek öğretmen ve aile gerekli.Sokaklar çöpten geçilmiyor.Chp li belediyeler de işin cabası
    Cevapla
  • Naneky 9 saat önce Şikayet Et
    Yahu almanyada bir bos pet sise 0,25 euro yani 12,5 tl bizde degeri yok artik poset 10 tl bos sise pet 15 tl olmali boylece sokaklar temizlenir
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat