İnsani Diplomasi: AFAD
- GİRİŞ23.12.2025 08:19
- GÜNCELLEME23.12.2025 08:19
Türkiye, coğrafi konumu itibariyle tarih boyunca birçok doğal afete sahne olmuş; bu durum, devletin ve toplumun afetlere yönelik reflekslerini daima diri tutmuştur. Ancak afet yönetiminin yalnızca bir refleks meselesi değil, aynı zamanda kurumsal kapasite, planlama ve toplumsal dayanıklılık alanında süreklilik gerektiren bir devlet fonksiyonu olduğu, özellikle 1999 Marmara Depremi sonrasında daha net anlaşılmıştır. Bu kritik eşik, Türkiye’nin afet yönetimi anlayışında köklü bir paradigma değişiminin önünü açmıştır.
2009 yılında Başbakanlık'a bağlı olarak kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), bu dönüşümün kurumsal ifadesidir. AFAD’ın kuruluşuyla birlikte, daha önce farklı bakanlık ve kurumlar altında dağınık halde bulunan afetle ilgili yapılar tek çatı altında toplanmış; müdahale odaklı, parçalı ve reaktif yapıdan, bütünleşik, stratejik ve risk temelli bir afet yönetimi yaklaşımına geçilmiştir. Bu yönüyle AFAD, yalnızca yeni bir bürokratik yapı değil; Türkiye’nin kriz yönetimi anlayışında niteliksel bir sıçramanın adı olmuştur.
AFAD’ın dikkat çeken bir diğer yönü ise, küresel norm ve standartlara uyumlu yapısını, Türkiye'nin geleneksel değer dünyasıyla başarılı biçimde harmanlamasıdır. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışına dayanan bu yaklaşım, afetlere yalnızca teknik bir problem olarak değil, insan onurunu koruma sorumluluğu çerçevesinde yaklaşılmasını sağlar. Bu çerçevede AFAD, modern afet yönetiminin bilimsel araçlarını, toplumun kültürel kodları ve sosyal hafızası ile buluşturmuş, yerli ve milli bir afet yönetimi modeli inşa etmiştir.
Bugün AFAD, yalnızca afet sonrası müdahale ile sınırlı bir yapı değil; aynı zamanda afet öncesinde riskleri azaltma, toplumda afet bilinci oluşturma ve kapasite geliştirme faaliyetleriyle de bütüncül bir rol üstlenmektedir. Bu yapı, özellikle kriz çağında yaşayan bir dünya için örnek oluşturabilecek bütünsel bir afet yönetimi felsefesine işaret eder.
AFAD ve İnsani Diplomasi: Saha Tecrübesinin Uluslararası Diplomatik Yansımaları
21.yüzyılda devletlerarası ilişkiler yalnızca klasik diplomasi enstrümanlarıyla değil; insani yardım, kriz yönetimi ve afet müdahalesi gibi “vicdan diplomasisi” araçlarıyla da şekillenmektedir. Bu bağlamda, Türkiye'nin son yıllarda yükselen küresel profilinde AFAD’ın oynadığı rol, kamu diplomasisinin sessiz ama etkili bir bileşeni olarak dikkat çekmektedir. AFAD’ın uluslararası faaliyetleri, Türkiye’nin dış politikadaki insani duyarlılığının sahadaki en somut temsilidir.
AFAD, kuruluşundan bu yana sadece Türkiye sınırları içinde değil, dünyanın dört bir yanında doğal afet ve insani krizlere müdahale eden bir yapı haline gelmiştir. Pakistan'daki sel felaketlerinden Somali’deki kuraklığa, Arnavutluk’taki depremlerden Endonezya’daki tsunamilere kadar pek çok coğrafyada Türk arama-kurtarma ekiplerinin ve yardım konvoylarının varlığı, Türkiye’nin insani diplomasiye verdiği önemin sahadaki tezahürüdür. Bu yardımlar, yalnızca fiziksel ihtiyaçları karşılamakla kalmaz; aynı zamanda Türk devletinin şefkatli yüzünü, kriz içindeki halklarla buluşturur.
AFAD’ın yurt dışındaki müdahale biçimi, teknik yardımın ötesinde bir anlam taşır. Sahaya inen ekiplerin yerel halkla kurduğu güven temelli ilişkiler, Türkiye’nin yumuşak gücünü besleyen sosyal bağların oluşmasına zemin hazırlar. Özellikle kriz anlarında hızlı hareket edebilme yeteneği, bürokratik ataleti aşan pratik organizasyon yapısı ve profesyonel insan kaynağı, AFAD’ı birçok ülke için model alınan bir kurum haline getirmiştir.
Nitekim Türkiye, sadece yardım gönderen değil, aynı zamanda kapasite geliştirme desteği sunan bir ülke olarak da konumlanmaktadır. AFAD’ın farklı ülkelerin afet kurumlarına verdiği eğitimler, tatbikatlara katılımı ve teknik danışmanlık faaliyetleri, Türkiye'nin yalnızca kriz anında değil, kriz öncesinde ve sonrasında da uluslararası dayanışma üreten bir aktör olduğunu göstermektedir. Bu yönüyle AFAD, sadece “yardım eden el” değil; aynı zamanda “öğreten akıl”dır.
AFAD’ın Uluslararası Ağlardaki Yeri ve Diplomatik Açılımları
AFAD, Birleşmiş Milletler nezdinde tanınan ve saygı gören bir afet kurumu olarak, özellikle OCHA (Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi) ve INSARAG (Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu) gibi platformlarda aktif bir rol üstlenmektedir. Bu yapıların düzenlediği uluslararası tatbikatlar ve kapasite değerlendirme süreçlerinde Türkiye’yi temsil eden AFAD ekipleri, teknik yeterlilikleri kadar profesyonel kriz yönetimi anlayışıyla da öne çıkmaktadır.
Uluslararası ortaklıkların en önemli boyutlarından biri, kriz anında kurulan hızlı koordinasyon mekanizmalarıdır. AFAD, bu anlamda, yalnızca kendi ekiplerini sahaya gönderen değil; aynı zamanda diğer ülkelerle eşgüdüm içinde çalışan, veri paylaşımı yapan ve birlikte hareket edebilen bir kurum olarak dikkat çeker. Bu yaklaşım, Türkiye’nin uluslararası insani sistem içindeki güvenilirlik katsayısını artırmakta ve AFAD’ı küresel ölçekte aranan bir çözüm ortağı haline getirmektedir.
AFAD’ın yürüttüğü ikili ve çok taraflı iş birlikleri, kurumsal diplomasi açısından da oldukça stratejiktir. Balkanlar, Güney Asya, Afrika ve Orta Doğu gibi bölgelerdeki pek çok ülke ile imzalanan afet iş birliği protokolleri, Türkiye’nin yalnızca krizlere müdahale eden bir aktör değil; aynı zamanda krizlere hazırlık yapan bir lider ülke olarak konumlandığını göstermektedir. Bu protokoller, hem teknik eğitimlerin verilmesini hem de ortak tatbikatların yapılmasını mümkün kılarak, uzun vadeli diplomatik ilişkilerin kapısını aralamaktadır.
Ayrıca AFAD, afet yönetimi alanında teknolojik bilgi ve yazılım paylaşımı yoluyla da diplomatik etki alanını genişletmektedir. Türkiye’de geliştirilen afet bilgi sistemlerinin ve dijital haritalandırma araçlarının, başka ülkelerde kullanıma sunulması; teknik iş birliğini kültürel yakınlaşma ile birleştiren bir kamu diplomasisi örneği teşkil eder.
AFAD’ın Yumuşak Güç Üretiminde Kültürel Kodların Rolü
Kamu diplomasisinin başarısı, yalnızca teknik kapasiteye veya kurumsal etkinliğe dayanmaz; aynı zamanda o ülkenin tarihsel hafızasından, değer sisteminden ve kültürel kodlarından beslenerek şekillenir. Türkiye’nin kamu diplomasisindeki en etkili araçlardan biri hâline gelen AFAD da, yalnızca bir afet müdahale kurumu değil, aynı zamanda Türk milletinin tarihsel merhamet ve dayanışma kültürünün modern bir taşıyıcısıdır. Bu yönüyle AFAD, yumuşak güç üretiminde teknik başarının ötesinde ahlaki ve kültürel bir temsil rolü üstlenmektedir.
Türk-İslam medeniyeti, mazluma el uzatmayı, “komşusu açken tok yatmamayı”, infak ve yardımlaşmayı devlet-toplum ilişkilerinin temel unsuru olarak görür. Osmanlı vakıf geleneğinden bugünün sosyal politikalarına uzanan bu değerler dizgesi, AFAD’ın yardım pratiğinde hem yönlendirici hem de anlam yükleyici bir işleve sahiptir. Yardım, yalnızca ihtiyaç giderici bir araç değil; ilişki kurucu, güven tesis edici ve kalıcı bağlar inşa edici bir eylem olarak gerçekleştirilir.
Bu kültürel kodlar, özellikle yurt dışında yapılan yardım faaliyetlerinde güçlü bir etki üretir. Kriz anında gelen bir yardım ekibinin güler yüzü, merhamet yüklü yaklaşımı, karşı taraf için yalnızca fiziksel bir destek değil; moral, umut ve insani bağ anlamına gelir. Türkiye’nin birçok kriz bölgesinde “ilk gelen ve en son ayrılan ülke” olarak anılması, sadece lojistik bir başarının değil, bu değer merkezli yaklaşımın da bir sonucudur.
AFAD personelinin sahadaki tavrı, taşıdığı bayrağın anlamına uygun bir vakar ve hassasiyet taşır. Yardım edilen halkların diline, inancına, kültürüne saygılı tutumlar; Türkiye’nin dış politika hedeflerine dolaylı ama etkili bir destek sunar. Bu, klasik anlamda bir “politik söylem” değil; davranış düzeyinde gerçekleşen, derinlemesine işleyen bir kamu diplomasisi biçimidir. İnsanlar, AFAD’ın çadırlarını ve yardımlarını gördüklerinde yalnızca teknik bir yardım değil; vicdani ve ahlaki bir duruşla da karşılaşmış olurlar.
Ayrıca AFAD’ın yardım dili, “üstten bakan” ya da “şov yapan” bir üsluptan uzak, samimi ve eşitlikçi bir yaklaşıma sahiptir. Bu da Türkiye’nin geçmişten gelen adalet, merhamet ve dayanışma gibi değerlerinin evrensel bir dille yeniden üretilmesini sağlar. Yardımın kültürel boyutu, onu sadece ihtiyaç giderici bir araç olmaktan çıkarıp, “bir gönül köprüsü” haline getirir.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol