Karekter değişmez

  • GİRİŞ01.04.2021 08:58
  • GÜNCELLEME02.04.2021 08:48

            Yaratılan varlıklar içerisinde birbirinin aynı olan hiçbir varlık yoktur. Hiçbir şey tıpatıp eşit değildir. Ne yeryüzünde bulunan ağaçların yaprakları birbirinin aynıdır, ne de yağan kar taneleri. En küçük hayvanlardan en büyüklerine kadar birbirinin aynısı hayvan da yoktur. İnsan ise aynı konumda, yani farklı farklı yaratılışta; hem fiziken, hem de zihnen. Allah’ın yaratışta tekrarı yoktur.

            Bu durum maddi varlıklarda olduğu gibi, insan ahlâkında ve davranışlarında ve her türlü yapılarda böyledir.

            İnsanda davranış özelliğini gösteren en önemli kavram karakterdir. “Karakter; kişiyi ahlâk, duygu, bilgi ve davranış bakımından başkalarından ayıran niteliklerin bütünü, şahsiyet (kişilik). Bir şeyi diğerlerinden ayıran hâkim çizgi, ayırıcı nitelik, özellik.” (Kubbealtı lügati) gibi sözlüklerde tanımlaması yapılmıştır.

            Çok temel bir kavram olan karakter anlaşılmadan, tesbit edilmeden yapılacak olan her eylem sonuçsuz kalır. İnsanın yaratılış özelliği olan bu kavram değişmez, kanalize edilir.

            “De ki: Herkes kendi karakteri (yaratılışı) üzere hareket eder.” (İsra, 84)

            Peygamberimizin de konu üzerindeki sözleri açıklayıcıdır:

            “Eğer bir dağın yer değiştirdiğini duyarsanız inanınız; fakat bir insanın huyunu değiştirdiğini duyarsanız inanmayınız; çünkü o, yaratıldığı hal üzere olur.” (Ahmed b. Hanbel)

            “İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibi madenlere benzerler. Onların cahiliyet devrinde hayırlı olanları, dinin özünü kavramak şartıyla İslam’da da hayırlıdırlar…” (Buhari, Müslim)

            Bırakalım başka insanları eğitmeyi, kendimizi eğitmek için de kendi karakterimizi en ince noktasına kadar bilmek zorundayız. Fakat ne yazık ki, en az tanıdığımız insan kendimiziz. Kendimizi tanırsak gücümüzü ve yeteneklerimizi bilir, ona göre hareket ederiz. Bu durumda hayata anlam katarız, hayatın anlamını da daha sağlıklı öğrenmiş oluruz. Hayata anlam katamayan insanlar, hayatın anlamını bozarlar ve bunlara “bozguncu” denilir. “Nefsini bilen, Rabbini bilir.”

            Karakter yapısıyla insan, diğer tüm insanlardan farklıdır. Bu durumda diğer insanlardan farklı taraflarını tanımak ve ona göre davranmak zorundadır. Karakter yapısını tanıyamamış olanlar, başkalarını taklit etmekten kaçınamazlar, birer sığıntı olup çıkarlar. Zaafları nedir, duyguları nasıl kabarır ve siner; korkuları, ümitleri, beklentileri nelerdir? Bütün bu donanımını tanırsa ona göre davranış geliştirir. Mesela, zaafını tanıyan insan o yöne doğru pek hareket etmez; bilir ki, ona yanaşırsa kişiliğinden kaybedecektir. Diğer duygu birikimleri de aynı konumdadır.

            Halid b. Velid, kahraman, korkusuz bir karaktere sahipti. Böyle olduğu içindir ki, Uhud Savaşı’nda Müslümanlara zayiat vermişti. Müslüman olunca da aynı kahramanlığını gösterdi. Karakteri değişmedi, şerden hayra kanalize oldu.

            Hz. Ömer, cahiliye döneminde de adaletliydi. Cahiliye dinine uyarak küçücük kızını toprağa gömdü; herkesin yapabildiği bir iş değildi bu. Müslüman olunca da adaletiyle ünlü Hz. Ömer oldu. Aynı şekilde karakteri değişmedi, şerden hayra kanalize oldu.

            O halde bir eğitimci suçlayan değil, karşı tarafı tanıyan olmalıdır. Tanırsa, yönlendirici olur. Doktor gibi, hastalığını teşhis ettikten sonra ona uygun ilaç vermelidir.

            Konu çok derinlik arz ediyor ve eğitimin de temeli budur. Ama bu temele göre eğitim yapanlar var mıdır? Ben şahsen bilmiyorum. Dünyanın tanıdığı insan “nefs-i emmare”nin kulu durumundadır ve eğitim de bunun üzerine bina edilmiştir.

            Adil olmak için insanları tanımak zorunluluğu vardır. İnsan tanınmadan yapılacak olan davranışlar, insanın aleyhine gelişir. Bugün dünyada kendini “güçlü” görenler, güçsüzleri sömürüyorsa, hangi üniversiteyi bitirirse bitirsin, zalimdir, kendini tanımazdır.

            Tohum, toprak ve iklim ilişkisini biliyor, tohumu toprağa ekiyor ve ürün alıyoruz. İnsan hangi merhalelerden geçerek ve “insan” olduğu bilinmeden hareket ediliyorsa, zaten bunun kendisi zulümdür.

            Bahçedeki yabani meyveler aşılanırsa tat alır; fakat elma, elma olarak, armut da armut olarak kalır, değişmez. İnsan, Kur’an ile aşılanmadan nasıl kâmil olsun ve tat alsın?

            İnsanın tek karakter aynası vardır: Kur’an! Ve bu aynayı bize sunan Peygamber (AS). Bu aynaya bakıp hareket edilene kadar insanlar hem kendi nefislerinde, hem de evrensel âlemde zulümler yapacaklar ve yaşayacaklardır; çünkü bu kaçınılmaz bir yasadır. Ateş yakar, su söndürür.

D. Ali TAŞÇI

(dalitasci@hotmail.com)

Twitter: @DAliTasci

           

 

Yorumlar3

  • Bayram 3 yıl önce Şikayet Et
    Rabbim kaleminize kelaminiza güç kuvvet versin. Agziniza yüreğine sağlık sayın hocam.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • ali 3 yıl önce Şikayet Et
    kaleminize sağlık hocam.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • M.POLAT 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah sağlıklı ömürler versin hocam .
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat