Yabandan ve yabancıdan dost olmaz mirim!

  • GİRİŞ30.01.2023 09:39
  • GÜNCELLEME31.01.2023 10:26

Bir öğretmenin, bir mühendisin, bir doktorun, bir adliye memurunun.. sadece meslek bilgilerine bağlı kalması, çevresinde bir fikir atmosferi oluşturamaması veya var olan bir fikir muhitine katılmaması, onun hayattan koptuğunu gösterir. Hayattan kopan insanların hayata verebilecekleri de pek bir şey yoktur. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

            Bir öğretmen, çocuğun sadece beşeri ihtiyaçlarını karşılayabilecek bilgi ve fikre sahipse, onun ruh dünyasından haberdar değilse, o, çocuğu eğitmiş olmaz; belki de azgınlaştırır.

            Bir doktor, insan vücudunun görüntüsünden, anatomisinden başka onun derinliğine,  ruhuna inemiyorsa, vücudundaki mikropları öldürerek sağlam, daha güçlü; fakat toplum kanseri bir tipin ortaya çıkmasına engel olamaz. Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz.

            Cumhuriyet’le birlikte bir toplum tamamen değiştirilmeye çalışıldı. Batı uygarlığına monte etmek adına din algısı, kültürü, gelenekleri; inanç ve kabulleri yok sayıldı. Bugünkü kavgaların temelinde, uzunca yıllar yaşanan medeniyet kopukluğu yatmaktadır, diyebiliriz.

            Yapılan şeylerin hiçbiri orijinal değildi, tamamen Batı kopyasıydı. Taklit belki dikkat çeker; fakat başkalarını hayran bırakamaz. Taklitçinin evrensel bir mesajı olmadığından, dünya insanları onu kaale almazlar. Evrensel eserler, kendi dinamiklerinden yola koyularak, bütün insanlığın ortak paydasını yakalayan özgünlüğe ve özgürlüğe sahip olmakla ortaya çıkar. Bir toplumun bütünüyle ve kökleriyle birlikte değişmesi imkânsızdır. “On yılda on milyon genç yaratmak” avuntusuyla toplumun değiştiğini sanmak akla aykırıdır.

            O dönemi içten yaşayan ve tam bir “Kemalist” olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Ankara” adlı romanı bir belgesel niteliğindedir; çünkü romanda anlatılanlar, sonraki hayatlarda hep yaşanan şeyler olmuştur.

            Çok kısaca değinirsek;

            Roman 1934 yılında yayımlanmış. Ankara hükümetinin idareyi ele geçirişini ve Cumhuriyet idaresinin ilk on yılını anlattığı bir eserdir.

            Roman üç bölümden oluşmaktadır. Romanın başkarakteri Selma Hanım ve diğer yardımcı karakterlerin yaşadıkları üç dönem ve ekseni üzerinden anlatılmıştır. Cumhuriyet sonrası oluşmaya başlayan çıkar ilişkileri şeklinde düzenlenmiştir. Roman, savaş ve “kurtuluş” dönemlerinde yurdu için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan bazı politikacıların ve subayların yeni idare oluşur oluşmaz, rant peşinde koşmaları başlamaları ele alınmaktadır. Bürokrat, Subay ve sanatçı üç tiple evlenen Selma Hanım, ilk iki tiplemelerde aradığını bulamaz; çünkü bunlar kendi menfaatleri için vatanı, milleti hiçe sayanlardır. Sanatçıyla evliliğinde ise hayaller kurarak geleceğe açılır.

            Yakup Kadri “Politika’da Kırk Beş Yıl” adlı eserinde, İsmet İnönü ve dönemini şiddetle eleştirir. Bu aynı zamanda Selma Hanım’ın sanatçıyla kurduğu hayatının da çok kötü neticelendiğini göstermesi açısından dikkate değerdir. Sonuç, her aşamada başarısızlık ve mutsuzluk! Ruhuna dokunulmayan insanların olağan halleri!..

            Her kriz bir yeni oluşumun habercisidir; kalp krizinin ölüm habercisi olduğu gibi. Ölüm habercisidir, fakat yeni bir hayatın da başlangıcıdır aynı zamanda; öte âlemin. Siyasi veya ekonomik krizler; düşünde ve fikir krizleri, eskinin ve orijinal olmayanın da artık devam etmeyeceğinin bir işareti olsa gerektir. Osmanlı’nın krizi Cumhuriyet’i doğurmuştu; bakalım Cumhuriyet’in krizi neyi doğuracaktır? İlahi olmayan hiçbir sistem lâyüs’el değildir çünkü.

            İnsanlar yıldızlarda, gezegenlerde koloniler kurmaya çalışırlarken, yerel düşünce ve fikirlerle, beşeri yapılanmalarla ayakta durabileceklerini sanıyorlarsa, aldanıyorlar. İnsan, gezegenleri ve yıldızları, galaksileri ve tüm âlemi yaratan Allah’a kul olmadıkça nereye, hangi deliğe sınırsa sığınsın, hangi fikri ilah edinirse edinsin, “Din Günü”nde bunun hesabını vereceğini unutmamalıdır.

            Ruhumun şifreleriyle örtüşmeyen hiçbir fikir, düşünce ve sistem beni sahili selamete çıkaramaz. Bir telefon bile şifrelerine dokunmadan açılmazken, benim ruhumun şifrelerine dokunmayan, üstelik onu kapatmak için elinden geleni yapan her şey bana yabancıdır.         Yabandan ve yabancıdan dost olmaz mirim!

                        D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

Yorumlar7

  • Bülent duman 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun senden
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • seraceddin emre 1 yıl önce Şikayet Et
    biz kıblesi belli ,yüzümüzü nereye çevireceğimiz belliyken adamlar bize yeni suni kıbleler çıkardılar.ırmak yatağını buldu ağabey bentleri yıka yıka HAKK'A dönüyoruz,şükür MEVLA'ya
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Çapula çırpa 1 yıl önce Şikayet Et
    Anlat kızım Melahat dayı anlat
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Zekeriye Karabulut 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun ruhun şifrelerine vurgu yapmanız çok güzel olmuş hocam.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Necmettin Yavaşi 1 yıl önce Şikayet Et
    Yüreğinize sağlık kıymetli hocam bugünkü savcılarımızın sebebini açıklayan ve gelecekte kurulacak medeniyette nelere dikkat edilmesi gerektiğinin şifrelerini veren güzel bir yazı. Yüreğinize sağlık.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat