Kırmızı Kitap ve ötesi
- GİRİŞ04.07.2010 12:01
- GÜNCELLEME04.07.2010 12:01
Dış ve iç tehdit algılaması değişiyor.
İç tehdit(!): kamuoyunda tanınan cemaatler, “irticai faaliyet” kapsamından çıkarılacak…mış.
Dış tehdit: “komşularla sıfır sorun” çerçevesinde, İran, Yunanistan öncelikli tehdit olmayacak…mış.
*
Yeni Asya Gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, CNNTürk’ten İrfan Değirmenci’nin (Açıkça) sorularını cevaplandırdı, kalın harflerle “Demokrasinin gereği yerine geliyor” dedi.
Bir sonraki gün de NTV’de Çiğdem Anat’ın konuğuydu Kutlular. Orada da “cemaatlerin zaten iç tehdit olmadığını vurguladı. Tarikatların da bu ülkenin bin yıllık bir gerçeği olduğunu da…
Fethullah Gülen hareketi üzerinde çok konuşuldu. Özellikle Haldun Solmaztürk’ün, “Cemaatlerle bizzat mücadele edildi. Ben 40 yıldır onları izliyorum” demesi bu güne kadar “asker”in ne iş yaptığını ortaya koyuyor… Daha sonraki sözlerinde ise, “Maalesef onlar kazandı!” ifadesi bir gerçeğin göstergesi gibiydi.
TV 8’de de eş zamanlı Kırmızı kitap masaya yatırıldı. Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni teknik bir dille anlattı.
*
Bu açıkoturumlarda her zaman aynı taktik uygulanır. Programcılar karşıt fikre sahip olanlar için “orantısız konuk” kullanır ve tartıştırır. Yani 1’e karşı 10 kişi… Olsun, hakikat birdir, tegayyür etmez. Bir kişi bile doğruyu söylese, on kişiye bedeldir.
*
Devlet bunca yıldır “irticai” faaliyet diye izlediği cemaat ve tarikatlara karşı takındığı tavrı değiştiriyor. Bu “tarihi” gelişmeyi dipnot olarak kaydetmeli.
Peki, ceamaat ve tarikat yapılanmaları kendi iç bünyelerinde bulunan i iç ve dış tehdit algılamasını değiştirecek mi?
İç yapılanmada yaşanan aksaklıklar mesaya yatırılıp, tadilat noktasına gidecek mi? Dış tehdit olarak algıladığı unsurlar bu gün hangi aşamada?
Dışa karşı hamaset, içe karşı yumruk politikası güden bu yapılanmalar kendini ne zaman güncelleyecek?
*
Devletin attığı adım çok önemli.. Çünkü yıllardır cemaat ve tarikatlerin içine sızdırılan köstebekler vazifelerini buna göre şekillendiriyordu. Kimi cemaati bölerek, kimi tarikat mensuplarını “marjinal” hale getirerek “iç tehdit” algısını yönlendiriyordu. Hatırlayın Mahmut Efendi’nin damadı Hızır Hoca namaz kılarken katledildi. Bir “kalkışma” bekleniyordu, ancak istedikeri gibi olmadı ve sağduyu galip geldi.
Bediüzzaman Hazretleri’nin Risale-i Nur telif ettiği ve “Yıldız sarayına değişmem” dediği Çam Dağı’ndaki “katran ağacı” da bu dönemde yani Ramazan ayı’nda köküyle birlikte kesildi. Amaç belliydi, Nurcular ayaklanacak ve devletten bunun hesabını soracaktı. Olmadı. Risale-i Nur okuyan tek bir talebe buna tenezzül etmedi. Devlet yaptığı ile kaldı.
*
Devlet korkularından arınmalı. “İç tehdit” algılamasında atılan adım, henüz başlangıç… Devlet “sosyal devletin” gereği olarak, eşitliği, sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla diğer adımların atılmasını bir vatandaş olarak istemek hakkımız.
Davut Şahin - Haber 7
davutsahinn@gmail.com
Yorumlar2