'Emeritus' Şerif Mardin'den durum tebiti
- GİRİŞ17.09.2010 14:12
- GÜNCELLEME17.09.2010 14:12
Bu arada yeni bir “titr” öğrendik, “Emeritus”… Yani emekli profesör.
Emeritus Mardin, aynı zamanda “mahalle baskısı” kavramının da mucidi.
Sorulara kendince cevap verdi derken “net” ifadelerden kaçındı.
*
Aldığım notlardan satır başlarına bakalım:
“Profisie bir demokrasi kavramı. Yani ‘harim-i ismete’ dokunmamak. Refarandum bir mahremiyete girdiği mesajını aldım. Ama bu hükümetin bir suçu değil.”
“Taraf tutmak diye bir şey olmaz. Taraf tutmak yanlış… Profisie’yi ihlal ediyor.”
“Yüzde 42 önemli bir rakam. Çünkü 50’ye yaklaşıyor. Yüzde 58’de önemli. Ama 58, 68 değil. 50’ye doğru gidiyor demektir. 42’nin sosyal tabanı var. Buradan nasıl parti aidiyetini çıkarıyorlar anlamıyorum.”
*
“Atatürk’ün satranç tahtası bir dinamizm getirdi. Grup grup kimliklerin kendi kendine görmeleri haline getirdi. Bu büyük bir değişimin operasyonuydu. Osmanlı İmparatorluğunda siyaset oyunu yok, kendi kimliğini anlama operasyonu vardı.”
*
“Kemalizm gibi isimleri kullanmayalım. İsimler zaman içinde konulur, Atatürkçülüğün dinamiğini yeniden koymak lazım. Profesörce söylüyorum bunları.”
“Mufazakar insan ‘tutucu’dur. Yani bir takım şeyleri tutmak ister. Sahil kesiminin mufazakar olduğunu sanmıyorum.”
*
“Demokrat Parti’nin sosyal kökeni, Ak Parti’nin sosyal kökeni başka başka yerlerden geliyor. Yanlış bir referans. Yaptığı iş bakımından AKP’nin ‘aferin’ denecek işleri var. Sosyal yapı önemli. Menderes’in çiftliğinin sosyal yapısıyla AK Parti’nin kurucusunun sosyal yapısı farklı.”
*
“Her parti tek bir görüşün partisi olmuyor. Etrafta dolaşan bir takım fikirlerin birden oluşmasından meydana gelir. Her parti tek bir görüşün partisi olmuyor. Mufazakarlar ilerici adım adabilir.”
*
“Beni umutlandıran şey: Türkiye’de cumhuriyet rejiminin eğitim yoluyla meydana getirmiş olduğu değişiklir ve o değişikliğin dinamiği… Benim çok desteklediğim bir şey kızların okuma kampanyası. Bir değiri, kapalı iktisadi rejimden açık bir rejime geçilmesi. Bunun da iyisi var, kötüsü var. Açık iktisadi rejim, talan ve rant meselesini getirdi. Küçümsenmemeli.”
*
“Açılım ve kürt sorununda kuşkulu ve ümitliyim. ‘Sulh’ane bir şekilde sonucu varacağını ümid ediyorum. Şimdiki anayasadan kuvvet alan siyaset –hükümet demiyorum- bu noktada tedbir almaya başlamalı. Açılım bir çok şeyi ima ediyor. Ama onun dışında ‘durduralamayan bir hareket’i düşünmek ve onun ne olduğunu anlamaya çalışmak siyasetin işidir.”
*
“Çözümün kendisi kolay değil, çok zorlanacaklar. Milliyetçilik var, cemaatçilik var. Aralarında bayağı mesafe var.”
*
“Mahalle Baskısının, değişim dinamiği içinde yavaş yavaş değiştiğine inanıyorum. 50 yıl önce Anadoluda yapılan bir nikahta, herkes o çiftin etrafında toplanır, o evde oturur onlara ‘ne oldu, oldu mu?’ diye sorardı. Türkiye’de artık böyle şeyler olmuyor.”
*
“Niye hep ‘o’ kazanıyor derseniz. Tek bir cevabı yok. Karışık bir konu. Hem sınıf meselesi var hem de muahafazakarlığın getirdiği geleneksellik var. Elbette karizmasının kültürel kökenleriyle karışan bir tarafı var. Yalnız karizması derken bir kelime üzerinde durmuş oluruz. Çocukluğundan beri çok iyi bildiği bir karışımı var. Şahsiyet ve kültür meselesi… Dindar kesim, belirli bir sınıftan gelen… bunlar hepsi kesişen öğeler. Mahalle baskısının içinde onu yapılandıran, meydana getiren alt bölümler var. Hem sınıf , hem kültür, hem din bunların hepsinin iç içe geçen bir bütün meydana getirdiğini ve hep onun için kazandığını düşünüyorum. Karşısındaki neden kaybediyor, kendisi kazandığı için kaybediyor. Karşısındakiler bu karışımı anlamadığı için kaybediyorlar. Bu karışımla iş yapamadıkları için… Başbakan bütün bu öğelerin birleştiği yerden geliyor, o yüzden kazanıyor. Karşısındakiler böyle bir karışımın Türkiyenin kültürü olduğunu hiçbir zaman anlamadı. Tekli izahını yaptılar.”
*
“Deniz Baykal: CHP’de bazı kimseler vardır ki, kültür kökenini çok iyi anlıyordu. Onun için kazandılar. Turan Güneş hem Türkiye’nin kültürünü izah etmeye çalıştığım kültür birikimini çok iyi bilen, hem de Paris’te doktorasını yapmış biri. Bunların ikisini birleştirecek olan kimse çıkmadı. Baykal böyle biri değil. Başkanlık iddia edenler böyle kimseler olmayabilir. Turan güneş’in elit kültürü üzerinde duran gücü Halk Partisi’nde çok az kimsede gördüm.”
*
Prof. Dr. Şerif Mardin’in söyledikleri bunlardı. Mardin’i dinlerken Türkiye’de bilimin acıklı durumunu da göz önüne getirdim.
Mesela Türkiye Bilimler Akademisi, Şerif Mardin’i üyeliğe kabul etmemişti.
Neden?
Mardin’in Bediüzzaman hakkında yaptığı çalışmaydı. TÜBA Başkanı Yücel Kanbolat, Mardin’i “taraf”lı davrandığı, Bediüzzaman Said Nursi’yi “parlattığı” gerekçesiyle TÜBA üyeliğine almadıklarını söylemişti.
Mardin’in bilim kariyerinde bir eksiklik oldu mu? Kuşkusuz hayır. Ama TÜBA’nın “bilimselliği” ciddi manada itibar kaybına neden oldu.
*
“Mardin farklı sosyal bilimin kavramlarını ve modellerini Türkiye’de tabu kabul edilen alana, din olgusuna uyarlamış biridir” diyor Mümtaz’er Türköne.
Nitekim Mardin’in “Bediüzzaman Said Nursi Olayı” eseri doğrudan “din önderi” olarak değil, Said Nursi üzerinden Türk toplumunu ve yaşadığı dönüşümü anlaması amaçlanmıştır. Başka bir bilimsel model varsa gösterin. Bu yüzden Mardin, TÜBA’nın arkaplanında duran “hegemonya”nın yüzünden adeta uzun yıllar ABD’ye mahkum edilmişti…
*
“Emeritus Şerif Mardin”in bundan sonra söyleyeceği ve özellikle sosyal bilimler alanındaki fikirleri ülkemize “ışık” tutacaktır diye düşünüyorum.
Davut Şahin - Haber 7
davutsahinn@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol