Bosna’da “tecavüzcüsüne aşık olan bir kadın!”
- GİRİŞ23.10.2010 10:48
- GÜNCELLEME23.10.2010 10:48
Aylardır Oscar ödüllü Amerikalı oyuncu Angeline Jolie’nin ilk yönetmenlik denemesi olan ve Bosna’daki savaş yıllarında geçen bir aşk hikayesini konu alan filmin haberi medyanın gündeminde.
Macaristan’da çekimler devam ederken filmin Saraybosna ve Zenitsa kentlerindeki çekim izni iptal edilmişti.
Bosna yetkilileri sudan bahaneler göstererek çekim iznini iptal ettiğini söyledi ama işin ciddiyeti sonradan anlaşıldı.
Zira, asıl Boşnak kadınlar buna müsaade etmemişti.
Bosna/Hersek Federasyon Kültür Bakanlığını devreye girdi ve izin çıktı.
*
Efendim konu şu:
Tecavüz mağduru bir kadın, kendisine musallat olan bir Sırp askerine aşık oluyor…
Vişegrad kentinde, 1992 yılında liseye giden kızıyla birlikte tecavüze uğrayan ve bunun üzerine kurduğu dernekle 25 bine yakın tecavüz mağduru kadının ifadesini toplayarak Lahey’deki uluslararası savaş suçları mahkemesine sunan Bakire Haseçiç biraz kızgın.
Açıklamasında, filmin konusunun “tecavüzcüsüne aşık olan bir Boşnak kadının hikayesi” yerine “Bizim için sadece ‘toplama kampında aşk’ ifadesinin kullanılması yeterlidir” diyor.
Böyle bir şeyi kesinlikle kabul edemeyiz diyor Haseçiç…
“Günlerdir savaş mağduru kadınlar bizi arıyor ve yaşadıklarımızın asla böyle bir filmle yansıtılmayacağını söylüyorlar” diyor.
*
Kendilerine hala filmin senaryosunun içerinin verilmediğinden dert yanıyor.
Hatta Haseçiç endişeli.
Özetle diyor ki: “Toplama kampında aşk olamaz. Böyle bir olay, büyük bir yalan… Tarihimizin, yaşadığımız katliamın, soykırımın saptırılması olur. Toplama kampında aşkı/ sevgiyi, ancak çocuğunuz için hissedersiniz.
Onu kurtarmak için her şeyinizi verirsiniz. Böyle bir hikayeyle tekrar savaş kurbanlarına hakaret ediliyor. Bu hepimizin, Müslümanların küçük düşürülmesi olur. Her şeyin arkasında dururuz, ama bir kurbanın tecavüzcüsün aşık olabileceğini kesinlikle kabul edemeyiz.” (Basın)
*
Haseçiç ekliyor:
“Lütfen Jolie’ye sorun; boynuna bıçak dayatılarak tecavüze uğramak aşk mı oluyor?” diye.
Evet, Bosna/Hersek’te yayın yapan medya kuruluşları Jolie’nin filmini çoktandır tartışıyor.
*
Hollywood yıllardır Hitler’in Yahudi katliamını işleye işleye bitiremedi. Kimi macera filmlerine konu oldu, kimi katliam konulu filmlere.
Hollandalı film yönetmeni Paul Verhoeven’in son “Black Book” filmi de taptaze fırından çıkan bir Yahudi propaganda filmlerinden. Benzer sahneler orada da var. Yahudi kadının başına gelmeyen kalmıyor. Neredeyse bütün erkek karakterlerle gayr/ı ahlaki bir durum içine giriyor.
*
Jolie’nin unuttuğu bir şey var. Filmi “insani” boyutuyla ele alırkan, “din”i boyutunu teğet geçiyor.
Batılı bir kadın bakışı ile Doğulu bir kadının bakışı arasındaki farkı bilmiyor.
Batı toplumu ile Doğu toplumunu birbirinden ayıran en belirgin özellik, kuşku yok ki iki toplumun insana bakışı ve onu yeniden yorumlama biçimidir. Batıda “aydınlar” insana “insanın kurdu” olarak bakar.
Birey olarak vicdana dayanan muhasebelerde en acımasız ölçüler kullanılarak insaniyet tanımlamaları yapar.
Batı insanında “merhameti” ağızların kirli sakızı olarak algılanır. Bu sebeple ki Batı toplumlarının hafızalarında, dünya tarih sahnesinde yer alan en büyük katliam, soykırım ve insanlık suçları kara bir leke gibi durur.
*
Ya Doğu toplumları? İnsanı bir “değer” olarak algılar ve ilişkilerini de bu mantık silsilesi içinde gerçekleştirir.
Doğu, aşkın vatanıdır, insan haytının en önemli kaynağı olan dini kaynaklara bile bakıldığında aradaki fark kendini hissettirir.
Batının inandığı “Kitabı Mukaddes” seçilmiş bir ırkın varlığından bahsederken, doğulunun “Mukaddes kitabı” insan ve aşk teması işlenir. Kur’an ne güzel bir örnektir.
*
Doğu ile Batı arasındaki farkı anlatmamızdaki kasıt, farklı dinlerde olduğumuzu ifade edebilmek içindir.
Dolayısıyla başka bir dine mensup olan birinin “Müslüman bir kadını” anlayabilmesi, yaşadıklarını kavrayabilmesi zordur. Haseçiç bize bunu anlatmaya çalışıyor aslında.
Davut Şahin
Yorumlar7