Türkiye'nin de bir silikon vadisi olabilir mi?

  • GİRİŞ28.06.2013 09:02
  • GÜNCELLEME28.06.2013 09:02

Şehir merkezindeki otelime vardığımda yaptığım ilk işlerden birisi odamın manzarasını Instagram'dan çekip, sosyal ağlar üzerinden paylaşmak oldu.

Fotoğrafımı Facebook'ta gören eski bir dostum bana mesaj attı, meğer o da şehirdeymiş. Bu sayede bir kaç yıl sonra birbirimizi görme imkanı yakaladık.

Eğer bundan 10 sene önce bu şehre gelseydim, ancak filmli makinamla fotoğraf çekebilecek onu da Türkiye'ye döndüğümde bir fotoğrafçıda bastırabilecektim. Büyük ihtimalle o fotoğrafı görecek kişi sayısı da çok sınırlı olurdu.

Nereden nereye gelmişiz...

Aslında çok uzak zamanlar da değil, şunun şurası 2000'lerin başından bahsediyorum...

O yıllar bir çoğumuz için, dijital fotoğraf makinasının bir lüks, Wi-Fi internet bağlantısının bir ütopya, e-mail'in ise kartvizitlerde pek de yerinin olmadığı yıllardı… Sosyal medya kelimesi ise daha telaffuz bile edilmiyordu.

Sadece 10 yıl önceki hayatımızın, şimdi buğulu bir nostaljiye dönüşmesi dünyada değişen büyük dinamiklerin bir sonucu. İş yapma modelleri, haberleşme, eğitim, ticaret, yatırım ve yaşamımızın daha nice alanı müthiş bir değişimden geçiyor.

Mesela...

2012 yılında, 140 bin çalışanlı fotoğraf firması Kodak iflas koruma talebi için ABD hükümetine başvuru yaparken, sadece 13 çalışanlı dijital fotoğraf paylaşım platformu Instagram, Facebook  tarafından bir milyar dolara satın alıyordu.

İşte bu durum, üretim ekonomisinden bilgi ekonomisine geçmekte olduğumuzun en önemli örneği.

Yapılan araştırmalara göre ABD'de fiziki ürün üreten işlerde çalışan Amerikalıların nüfusa oranı 2. Dünya Savaşı döneminde %40 civarındayken bugün bu oran sadece %9'a düşmüş durumda.

Üretim, ucuz maliyetli Çin, Vietnam, Tayland vs. gibi ülkelere kayarken, Amerikalılar değer ve marka üreten alanlara yöneliyorlar.

Bir de internetin yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan “bedava” ekonomisi var.

Bugün kullandığımız neredeyse tüm popüler dijital servisler (sosyal ağlar, e-postalar, bloglar, resimler, videolar, uygulamalar vs.) bedava. Bu sayede daha çok insan bu servisleri kullanıyor.

“Bedava” olan Facebook dünyada bir milyar insana ulaşıyor. Bu bir milyar kişi her an “gönüllü” olarak içerik üretip muazzam bir veri tabanı oluşturuyor. Bu veri tabanı da pazarlama şirketleri, reklamcılar, ürün geliştiren şirketler hatta toplumun nabzını tutmak isteyen siyasetçiler için bir reklam alanı olarak sunuluyor. Bu muazzam veri kaynağını elinde tutan Facebook, yeni dünyanın önemli bir güç merkezi oluyor.

Peki neden Silikon Vadisi, San Francisco'da?

Bundan en önemli unsurlardan birisi San Francisco'da üst düzey eğitim veren üniversitelerin olması. Stanford, Berkeley gibi üniversiteler muazzam bir insan kaynağı oluşturuyor. Buradaki yetenekli öğrenciler, araştırma projelerinde görev alarak daha mezun olmadan iş bulma veya kendi işini kurma imkanı yakalıyor.

Diğer bir unsur ise San Francisco'nun liberal düşünce yapısına sahip bir eyalet olması.

19. yüzyıldaki “Altına Hücum” akımı ile dünyanın dört bir tarafından göçmen gelmesi şehrin liberal temellerini oluşturmuş. Kanunlara saygılı olunduğu sürece farklılıklar toplumdan dışlanmıyor, tam tersine özendiriliyor.

Dünyanın en büyük teknoloji şirketi Apple'ın sloganının “Think Different - Farklı Düşün” olduğunu hatırlamakta yarar var.

Bundan bir kaç yüzyıl önce Meksikalılara ait olan bu topraklarda hala bazı yerlerin adının İspanyolca olduğunu da not etmek gerek.

Örneğin Facebook'un merkezi Palo Alto, İspanyolca bir kelime ve “uzun çubuk” anlamına geliyor. Amerikalılar şehirdeki Santo Clara, Vallejo, Los Gatos, Los Altos kasabalarının isimlerini de İngilizce yapmayı düşünmemişler.

Liberal ve özgür yaşam biçimini ofislerde de görmek mümkün. Bu yeni teknoloji şirketlerinde insanlar sanki bir ev rahatlığında çalışıyorlar. Önemli olan sabah 9'da işe gelip 5'te gitmeniz değil, size verilen işi bitirmeniz ve yeni fikirler üretmeniz.

Orada olduğum süre içerisinde tanıma fırsatı bulduğum DISQUS şirketininin genç yönetim kurulu başkanının kendine ait bir odası bile yok! Ben ofisi ziyaret ettiğimde O, çalışanlarıyla birlikte mutfakta toplantı yapıyordu. Eğer ofisi gezdiren Türk yazılımcı arkadaşım Burak Yiğit Kaya beni uyarmasaydı onun bir patron olduğunu anlamam mümkün değildi.

Şirketin değerinin 20 milyon dolar olduğunu da ayrıca hatırlatmam da yarar var... 

Bu tip yatırımların yapılmasında eyaletin hukuki yapısını da unutmamak gerek. Yasalar yatırım yapanları teşvik edecek şekilde düzenlenmiş. Elinde parası olanla, fikri olan en kolay şekilde bir araya gelebiliyor.

Bu kısa gezi sonrasında düşüncem şudur ki; sadece bina yapmakla veya yabancı şirketlerin Türkiye'de ofis açmasını teşvik etmekle Türkiye'de bir Silikon Vadisi oluşturmak mümkün değil.

Silikon Vadisi'ni oluşturan dinamikler arasında; iberal yaşam kültürü, sonuç odaklı iş yapma biçimi, yatırımı teşvik eden hukuki yapı, vergi avantajı, uygun finansal sistem, açık ekonomi, yaşanabilir bir şehir ve kaliteli eğitim merkezlerinin varlığı var.

Şehrin bir bölgesine “Silikon Vadisi” diyerek olmuyormuş bu işler, onu gördüm... Çok çalışmak ve Silikon Vadisi'ni oluşturan derin kültürü anlamak gerek.

Deniz Ergürel - Haber 7

Blog: www.denizergurel.net

Twitter: @denizergurel

Mail: ergurel.deniz@gmail.com

Yorumlar1

  • hasan yılmaz 10 yıl önce Şikayet Et
    gerek yok silikona milikona. insanah yasaklıyacaz twiteri,faccebooku.sonra silikon bilindiği üzere estetik ameliyatlarda ismi zikredilen bir madde.genel ahlak aykırı düşebilir.öyle bir vadi olsa yavuz sultan selim vadisi falan olur
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat