Türkiye'de iç siyasetin dönüşümü
- GİRİŞ13.08.2012 11:07
- GÜNCELLEME13.08.2012 11:07
Suriye ile bir gün dost, diğer gün düşman olunabileceğini, soğuk savaşın bir gün var, diğer gün yok olabileceğini, inancımızdan ya da ideolojimizden bir gün zarar diğer gün fayda görülebileceğini bilerek yol almak gerekiyor. Zira hiçbir şey sabit durmuyor, her şey değişiyor, dönüşüyor.
Şu an üzerinde konumlandığımız politik zemin olağanüstü kaygan ve belirsizliklerle dolu. Arap Baharı büyük bir demokratikleşme dalgası da yaratabilir, büyük bir istikrarsızlık ortamı da; küresel ekonomik kriz yeni pazarların ortaya çıkışıyla da sonuçlanabilir, toplu bir çöküş ortamıyla da; bölgesel çatışmalar içine yeni coğrafi alanların katıldığı büyük bir küresel savaşa da yol açabilir, kadim siyasi problemlerin halline de. Tek çözüm her durum için uygulamaya koyulabilecek alternatif modeller kurgulamak, esnemek, değişime adapte olabilmek.
Dışarıdaki değişimlere paralel olarak Türkiye'nin iç siyasetinde de bazı farklılaşmalar beklenebilir. Özellikle çevre ortamda büyüyen güvenlik riskine paralel olarak oy verme motivasyonunu belirleyen temel parametrelerde bir değişim söz konusu olabilir.
Özetle...
1- Türkiye'nin uzun yıllardır sürdürdüğü teröre karşı mücadele politikası, ilk defa bu denli sınırlar ötesine taşma riskini de içerisinde barındırmaya başlamış durumda. PKK'nın içerik ve taktik değişikliğinin bir sonucu olarak son dönemde Türkiye'nin teröre destek veren ülkeler çerçevesi güneydoğu sınır komşularının tamamını ve İran'ı da kapsar hale gelmiş durumda. Önümüzdeki dönemde bu konuda tırmanma olabileceğinden hareketle güvenlikçi söylemler daha popüler hale gelecektir. Bu durum bir yandan MHP'nin besleneceği bir damar yaratırken, diğer taraftan da AKP'nin kuruluşunda etkili olan liberal politikalardan giderek daha sağa doğru kaymasına meşruiyet sağlayacaktır. Geldiğimiz noktada geçmişte AKP'ye destek veren bazı kesimlerin eleştirilerine vesile olan, 'milliyetçi söyleme kayma' eğiliminin mantığı da bizatihi bu siyaset zemininden kaynaklanıyor. Başbakan Erdoğan ise ulusalcı duruşun gelişim potansiyelini gördüğünden, pre-emptive (önceden) bir strateji değişikliğiyle MHP'nin ve CHP'nin tabanından gelen eleştirilerin zeminini kaydırırken, kendisine de yeni bir oy havuzu açıyor.
Yazının devamı için tıklayın >>>>
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol