Gazze’ye verilen tepkilerdeki self-oryantalizm

  • GİRİŞ30.12.2023 09:46
  • GÜNCELLEME30.12.2023 09:46

Bir önceki yazımda İslam’ın kendisine yeni bir insan bakiyesi aradığı ile ilgili iddiaların duygusal ve tepkisel bir yaklaşımdan ibaret olduğunu belirtmiştim.

Son günlerde farklı mecralarda çokça tekrarlanan bu söylemin temelinde, Gazze’de olanları İslam dünyasının durduramamasının nedenlerini rasyonel bir şekilde anlamlandıramamak yatıyor.

Bunun da ötesinde İslam toplumlarını ve kendimizi aşağılamaya dayalı bu tepkinin buram buram bir oto-oryantalizm koktuğunu söylemek istiyorum.

Malumunuz oryantalizm düşüncesinin temelinde İslam toplumlarının Batı karşısında atıl ve uyuşmuş olduğu, sivil toplumunun yetersiz olduğu ve bundan dolayı ortaya anlamlı bir düşünce ve aksiyon koyamadığı iddiası yatıyor.

Bu iddia maalesef İslam toplumları ve Müslüman entelektüellerin çoğu tarafından da kabul edilmiş durumda. Yani kendimize bakarken bir Batılı gibi ve Batılı gözünden bakmaya maalesef alıştırıldık. İslam dünyasında oldukça yaygın olan bu tavra oto-oryantalizm deniyor.

Hâlbuki ben İslam dünyasına baktığım zaman hem fikirsel düzlemde hem de sahada ciddi bir direniş görüyorum.

Gazze‘deki direnişi yücelterek İslam dünyası ya da Türkiye’yi yerin dibine batıranlar afili bir kaç cümle kurmuş olmak ve Müslümanların öz güvenini zedelemekten başka ne kazanıyorlar?

15 Temmuz darbe girişimi karşısında verilen tepkiyi hepimiz hatırlayalım. Amerika’nın kuklalarının kullandığı tankların önüne yatan gençlerimiz, kadınlarımız, yaşlılarımız, zenginimiz, fakirimiz aynı direniş ruhunun Türkiye’de de çok canlı olduğunu bize gösterdi.

Bunun da ötesinde Türkiye’nin ve Türk toplumunun, son on yılda Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde verdiği mücadele ve ödediği bedeller sonucu ulaştığı bağımsızlık seviyesi sayesinde İslam dünyası da dâhil olmak üzere neredeyse tüm dünya susarken İsrail karşısında açıktan bir tavır almasının mümkün olduğunu görmemiz lazım.

1990’lı yıllarda, hava sahasında İsrailli pilotların tatbikat yaptığı bir ülkeden bugün kendi ayakları üzerinde duran ve İsrail’in katliamlarını ve soykırımını devlet başkanı düzeyinde dünyaya duyuran ve İsrail’in uluslararası arenada kurmuş olduğu söylem tekelini kıran bir ülke durumuna gelmek az buz bir başarı değildir.

İslam coğrafyasının geri kalanında Türkiye’deki gibi bir bağımsızlık seviyesine ulaşılmaması için hangi darbelerin, komploların ve askerî işgal girişimlerinin devreye sokulduğunu hepimiz biliyoruz. Bu girişimler karşısında ortaya koyulan direniş ve ödenen bedeller de herkesin malumu.

Bundan dolayı kendimize haksızlık yapmayalım ve bu kendimizi aşağılamaya dayalı, hiçbir işe yaramayan self-oryantalist söylemi bir kenara bırakalım.

Bizim ihtiyacımız, altı dolu bir öz güven ve olan biteni rasyonel olarak anlamlandırmak. İslam dünyasının ve medeniyetinin yüzyıllardır süren problemlerinin kısa ve çabuk çözümlerinin olmadığını da anlamamız lazım. Bundan dolayı öz güven ve sabırla büyük emeklerin ve gayretlerin ortaya koyulmasından başka bir çözüm yolu yok.

Doç. Dr. Enes Bayraklı / Diriliş Postası

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat