Sultan Ahmet Camii Müze Yapalım!

  • GİRİŞ15.08.2011 08:59
  • GÜNCELLEME15.08.2011 08:59

2001 yılında Londra’daki Saint Poul Katedralini gezince hayretler içinde kalmıştım. Tepesine yüzlerce merdiven basamağını dolandıktan sonra bütün Londra ayaklarımın altında kalmıştı. Ama beni hayrete düşüren bu kuşbakışı manzarası değildi. Katoliklerin bu en büyük mabedinin içindeki manzaraydı. İçinde çeşitli turistik eşyalar satılıyordu, insanlar oturup kahve içiyordu ve turistler fütursuzca dolaşıp duruyordu. Kilise, kiliseden öte bir mağaza, bir dinlenme, yeme içme ve dolaşma yeri olmuştu. Küçük bir kenarı da ibadete açıktı. Aslında kilise, kapitalizmin muhasarasıyla fethedilmişti! Din, köşede ezik büzük görünmez ve biçare bir eda içindeydi kendi varlığında.

Dün akşam Sultan Ahmet Camisini ve civarını gezince bunlar geldi aklıma. Gençliğimizde duvar diplerinde ve Derviş çay bahçesinde arkadaşlarla çay içip memleket ve Müslümanlık için konuştuğumuz o ortam yok olmuştu. Günter Seufert, Hakan Yavuz, Edibe Sözen, Kürşad Demirci, Mucip Han gibi( şimdi her biri dünyanın ünlü üniversitelerinde yada araştırma merkezlerinde araştırmacı) entelektüeller ve bilim adamları henüz doktoralarını yapma heyecanıyla konuşuyorlardı. Burhan Metin, Ahmet Faruk Yanardağ ile de dergi çıkarmak için konuşmalar ve görüşmeler yapıyorduk. Ramazan akşamları ve günlerinde Sultan Ahmet Camii avlusunda kurulan kitapçılar, fuar vardı. Entelektüellik, bilgi, iman ve ibadetin beraber kanatlandığını hissederek içten içe seviniyordum. Sultan Ahmet, benim için dünyanın merkeziydi. Doktora öğrencisiydim, kitapların peşinde koşuyordum ve ülkem için siyasal kaygılar taşıyordum. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümü derslerinden çıkarken Çorlulu Ali Paşa Medresesine, daha sonra İLESAMA atıyorduk kendimizi. Divan yolundan Sultan Ahmet’e doğru yürüdüğümde ve entelektüel çabalar içinde olan arkadaşlarımla karşılaştığımda dünyanın en mesut adamı olma heyecanıyla içim içime sığmıyordu. Sonra Cağaloğlu, Kitap Dergisi, Birikim dergisi ve Dergah…İsmail Kara’nın vakarlı ilmi yardımları… Bütün bu Sultan Ahmet dünyası benim için sivil bir üniversiteydi. İstanbul sosyolojiden çıkınca hep burada nefesleniyordum. Şimdi üniversitelerde, bürokraside, gazetelerde ve siyasette yer alan ve bu semttin tartışmalarından yetişerek geçen bir çok arkadaşım var. Hepsi aslıda bu Sultan Ahmet Üniversitesinde yetiştiler. Ben ise buradan kopamadım hala. Daha fazla yakın olmak ve yine burada zamanımı demlemek için Başakşehirden Fındıkzadeye taşıdım evimi.

Dün akşam Sultan Ahmetten Beyazıta ve oradan da Fatihe yürüyünce büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Uzun süre İstanbul dışında kaldığım için Sultan Ahmet Ramazanlarından uzak kalmıştım. Görünmeyen Sultan Ahmet Üniversitesinde yeller esiyordu. Osmanlının son yüzyılın yozlaşan direkler arası ramazan eğlenceleri absürt pratiklerinden yararlanılarak tam manasıyla koca bir aptallık ortaya konmuştu! Yığınlar, içip yemeler, müzik fasılları, camii duvarlarına yapılmış gecekondu restoranlar, Derviş çay bahçesinde müzik eşliğinde kırıtan döngeçler..! Mevleviliği aşağılayan ve camiye bunu nazire yaparak son mucit döngeçler! Döner bıçaklarının gıcırtıları, çaycı ve sucuların naraları, dondurmacıların çıngırak sesleri, kalabalık yığınların uğultuları altı minareden yükselen ezan sesleriyle beraber korkunç bir harmonisizliği yansıtıyordu. Bunlarla dolaşıp duran turistler… Camiden Fatihe yürüdüğümde dört-beş yerde ulu orta müzik fasıllarıyla karşılaştım. Ramazan ibadetin, ruhaniyetin, sükunetin, aşkınla(metafizikle) buluşmanın ve dünyevi olanı bir süreliğine geriye çekmenin zamanı/ayı olmaktan çıkmıştı. Yığınlar, yemekler, eğlenceler, satıcı şakırtıları…CHP belediyeleriyle beraber bu eğlenceler kadınlı-göbekli fasıllara dönüşürse muhafazakar siyasetçilerin nasıl bir itirazı olur diye çok merak ediyorum?

Dehşete kapıldım. Depremin ayak sesleri mi dedim kendi kendime. Acaba, Rahman bunlarla bizleri imtihanına daha fazla mı yaklaştırmak istiyor?

Sultan Ahmet eğlencenin, pabların, yemek yemelerin ve yığınların mekanına dönüşüyor. Bu mekansal kültürel değişim nedeniyle Sultan Ahmet Camiinde yalın bir Müslüman olarak bütün ruhaniyet hazzımızı kaybederek matematiksel ibadetler yapıyoruz. Bu nedenle Sultan Ahmet Camii de ruhaniyetini geri çekiyor. İçe çekilerek Müslümanlar arasından uzaklara gidiyor. Gün geçtikçe bir müzeye dönüşüyor. Turistlerin içinde pervasızca dolaşıp durduğu bir müze…Belki de onun varlığına bedel olarak verilen Ayasofya Müzesine yaklaşıyor. Sultan Ahmet semti, Taksimleşiyor. Pablarıyla, starbaklarıyla, açık saçık kültürel pervasızlığıyla…

Doç. Dr. Ergün Yıldırım - Haber 7
drergun@hotmail.com

Yorumlar5

  • hakan tamokur 12 yıl önce Şikayet Et
    Daha dün iftarda Sultanahmetteydim. hiçbir rezillik göremedim. Bilakis açıkhavada çocuklarıyla gelen aileler, antik küçük tiyatroda canlı karagöz gösterisi, müsait heryerde oturup iftar yapan insanlar, caminin yakınına kurulan ahşap dükkanlarda telkari, sedefkar, şerbet, macun, hat yazıları, el işlemeleri gibi (kapitalizme hizmet etmek şöyle dursun, kapitalizmden en büyük zararı gören) geleneksel sanat ve yiyecek dükkancıkları var. Hem yazar, hem de "sanırım"lı yorum yapan yoran yorumcular yapılanı iyice görüp öyle hüküm versinler. Kitap fuarı da 10-15 dakika yürüdüğünüzde Beyazıt camiinde, hem de her zaman faal olan Sultanahmet yerine orada açılması da oraya canlılık veren ayrı bir isabet.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Eren Dumuş 12 yıl önce Şikayet Et
    taktik hep aynı. camileri müze yapalım, müzeye dönüşmüş kiliseleride ayinlere ibadetlere açalım. ramazanda kuran okumayalım hep ilahiler dinleyelim!!!' eğer dikkatinizi çektiyse artık iftardan önce kuran değil, ilahiler okunuyor tefler çalınıyor'' bu öneridemi okyanus ötesinden???
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Mustafa Karaca 12 yıl önce Şikayet Et
    Yazara katılıyorum.. Son yıllarda Sultanahmet'te olan bitenler maalesef rezilce!!! Ramazan'la en ufak bir bağlantısı bile olamaz!!! eskiden kitap fuarı vardı, sanırım şimdi o da yok!!! onun yerini sucuk ekmek aldı sanırım!!! özetle Ramazan'da Sultanahmet'te yaşananlar, çemiş kültürüne doğru son sürat gittiğimizin işareti gibi maalesef...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • hakan tamokur 12 yıl önce Şikayet Et
    Yanlış teşhis. Yazarın hasretle andığı unsurlar fuar hariç bugün de mevcut, fuar da çok yakında devam ediyor zaten. Bunlara ilaveten Sultanahmet'i başka yönlerden canlandıran ilave şeyler var. Gezmek, yiyip içmek, makul şekilde eğlenmek de hayatın ayrılmaz bir parçası olduğuna göre bu tepki manasız. Yazar eski devirlerde caminin her türlü sosyal etkinliğin merkezi olduğunu, çarşıların vs. camilerin etrafında oluştuğunu unutmuş veya bilmiyor görünüyor.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Ahmet Geldi 12 yıl önce Şikayet Et
    Başlık yanlış değil mi?. "Sultan Ahmet Camii Müze Yapalım!" değil de "Sultan Ahmet Camii'ni Müze Yapalım!" olmalı sanırım. Yani...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat