Yeni Ordoğu'yu kuran Türkiye'ye karşı İsrail
- GİRİŞ08.09.2011 10:20
- GÜNCELLEME08.09.2011 10:20
Palmer Raporu, BM’in uluslar arası meşruiyetini bir kez daha sorgular duruma getirmiştir. İsrail, uluslar arası lobi ve güç ilişkilerini diplomaside kullanarak yeniden insan haklarını hiçe sayacağını ortaya koymuştur. Raporda kullanılana ikircillikli dil ve İsrail’in aşırı güç kullanarak yaptığı katliam, olağan gösterilerek “dünya düzeninin” cari gayri meşruluğu bir kez daha insanlığa gösterilmiştir.
Burada asıl önemli olan Türkiye’nin adalet ve barış aktörü olarak dünya siyasetine seslenen yeni bir figür olmasıdır. Gazze ablukasını kırmak ve insani yardımı Filistinlilere ulaştırmak amacıyla, dünyanın bütün insani duyarlılığa sahip STK’larını sahiplenerek onların davasını BM’ye götürmesi ve sonra uluslar arası camiada savunması büyük bir “şahsiyetli dış politika” davranışıdır. Dünyanın farklı ülkelerinden katılan bütün yurttaşların haklarını İsrail karşısında savunma cesaretini göstererek dünyaya adalet ve barış konusunda ders vermektedir.
Kim ne derse desin, Türkiye’nin siyasal iradesi adalet ve barış adına yeni bir bölgesel kurucu paradigmanın pratiklerini sergilemektedir. Bu nedenle gerektiğinde bu değerler için İsrail’i karşısına alma cesaretini göstermekten çekinmemektedir. İran ve Suriye’yi eleştirmekte ve yeni Ortadoğu’yu inşa etmenin gerçekliğinde ısrar etmektedir.
İsrail, Suriye ve İran eski Ortadoğu içinde kalmak ve direnmek üzere aynı hatta yer almaları oldukça düşündürücüdür. Diktatörlükler, baskılar, aşırı silahlanmalar, katliamlar, uluslar arası insan hak ve adaletin çiğnenmesi…Post-Osmanlı coğrafyanın Orta doğusu delik deşik bir vaziyet almaktadır. Direnen eski siyasal rejimler protestolar, halk ayaklanmaları, isyanlar ve terör faaliyetleriyle yüz yüze kalıyorlar. Ekonomileri rüşvet ve yolsuzlukla tepe taklak bir vaziyet alamaya başlıyor. Üretim ve insani geçim yerine silah ve güvenlik temelli bir ekonomi politika ile yönetiliyorlar.
İsrail, eski Ortadoğu içinde var olmaya direniyor. Geçmişte Arap diktatörleriyle rekabet ve çatışma üzerine kurulu bir İsrail, dünya kamuoyunda hep meşruiyet kazandı. Çünkü Batı ve dünya kamuoyuna Arapların diktatörlükle yönetilen, gerici rejimler olduğunu göstererek kendisinin demokrat ve batılı bir devlet olarak haklılığını savundu. Ortadoğu rejimlerini güvensiz, barbar, diktatör ve batı karşıtı tehlikeli yapılar olarak lanse etti. Bunların önemli bir kısmı da gerçekti. Eski orta doğuda bu rejimlere direnen İslami hareketler de kısmen bu rejimlerin dilini kullandılar. Çatışmacı ve Batı karşıtı anti demokratik bir dile başvurdular. İsrail, bunları da dünya ve batı kamuoyunda işlevsizleştirerek “terörist İslamcı muhalefet” olarak gösterdi.
Türkiye, bu oyunu bozan siyasal girişimler ortaya koyuyor. Başbakan Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun pratize ettiği Ortadoğu bölge siyaseti, yeni Ortadoğu gerçekliğiyle bütünleşen ve yeni Türkiye’nin açılımlarının bölgesel varlığını ortaya koyan bir anlam taşımaktadır. Ak Parti, kendi varlığıyla Müslümanlıktan neşet eden, demokrat içerik taşıyan, Batı dünyası ile karşıtlığı aşarak ilişkiler geliştiren bir siyasal temsiliyet ortaya koydu. Bu yapısıyla İslam dünyasının yeni düzenine bir model sunmakta. Yeni Ortadoğu’nun modeli, Ak Parti’nin ortaya koyduğu bu varlıktır. İsrail ve köhne Arap rejimlerinin karşılıklı geliştirdikleri eski Ortadoğu modeli sarsılmaktadır. Arap Baharının anlamı budur. Bu sarsıntının yerine konacak yeni düzenin en büyük temsilcisi Türkiye olacaktır. Bu nedenle Obama yönetimi Türkiye’nin bu gerçekliğini görerek “model partner” olarak Türkiye’yi tanıdı.
İsrail, bu yeni Ortadoğu denkleminin lider ülkesi Türkiye’ye karşı direniyor. Aslında direnen İsrail devletinin statükocu cephesi. Varlığını güvenlik üzerinde kurgulayarak algılayan irade… Netanyahu bunu temsil ediyor. Cumhurbaşkanımız Gül, İsrail hükümetinin İsrail halkına karşı da yanlış hareket ettiğini söylemesi bunu ifade ediyor.
İsrail devleti, Türkiye’nin yeni Ortadoğu’daki öncülüğünü bloke eden çeşitli tutumlar içinde bulunan güçlerle el birliği ediyor. PKK terörünün yeniden canlanması, Kıbrıs meselesi, Suriye-Lübnan-Ürdün ve Irak ile geliştirilen ortaklaşa yapının engellenmesi…
Tarihin garip bir cilvesi olarak Suriye ve İsrail eski düzeni savunmakta aynı saflarda yer alıyorlar. Çünkü her iki yapı da varlığını çatışma, güvenlik ve hukuksuzluğa borçlu.
Doç. Dr. Ergün Yıldırım - Haber 7
drergun@hotmail.com
Yorumlar2