Dindarlık eleştirisinin aristokratik cenahı!

  • GİRİŞ09.12.2011 09:48
  • GÜNCELLEME09.12.2011 09:48

Bir aristokrat söylemidir gidiyor. Efendim ben menfaat için dindar değilim... Aslında bunun temelinde Kemalizm var. Gizli bir kemalizm var, bu aristokratik önermenin içinde.

Çünkü bütün Kemalist din eleştirilerinde menfaat kavramı merkezi bir öneme sahip. Kemalist din yaklaşımına göre şeyhler, ulema, hocalar vs. hep menfaat için dini kullandılar. Medreseler ve tekkelerde din, bir çıkar aracıydı. Bu tutum, geri kalmamızın temel nedenidir. Dini sömürerek, kullanarak menfaat sağlayanlar yüzünden geri kaldık. Bu nedenle kemalist din algısında en büyük sömürücülerin başında klasik dini aktörler gelir. 

Dinin menfaat için kullanıldığı varsayımıyla hareket eden kemalizm, anayasa da din sitismarı ilkesini yerleştirdi. Laikliğe bakın! Din için dini koruyup kollama hareketi! Müslümanlaraı, Müslümanlığın menfaat temelinde yorumlanarak uygulanmasını engelleyen bir siyasal otorite.

Reşat Nuri Güntekin’in Yeşil Gece adlı romanı, 1936 yılında bu yaklaşım için verilmiş bir sipariş. Yeşik Gece’yi sevgili edebiyatçı dostum Muhittin Doğan bana önermişti. Bir doktora öğrencisiyken okumuştum. Cumhuriyet ideolojisinin dine “menfaat” bağlamında yaklaşarak eleştiriler getiren eneteresan bir metin. İstanbul’da medrese okumayı terk ederek, muallim mektebine geçen ve sonra kurtarıcılığa soyunan bir öğretmenin hikâyesinden yola çıkılıyor. Öğretmenin algısında medresedeki hocalar ya rüşvetçi, ya namus düşmanı ya miskin... Ortak özellikleri dini çıkarları için istismar edenler. Tam bir kemalist güzellemesi. Elbette gelenek din taşlaması.

Son zamanlarda aristokrat bazı şahsiyetler de “boğaz kulelerin”’de ben dini menfaat için yaşamıyorum ya da dindarlar kentleşerek dini siyaset için kullanmaktan kurtulabilirler diyorlar. Kent dindarlığına ulaşmayan bu dindarlar, köylü bilinçleriyle Boğaz’a salya sümük şehvetler içinde yöneliyorlar güya. Dini kullanarak menfaat sağlamaya çalışıyorlar.

Bir arsitokrasi iftirasıdır bu! Yerinden olmaktan korkan, dinin devrimci/değişimci gücünden yararlanarak üst sınıfları yerinden etmeye yönelen alt ve orta sınıfların hareketliliğinden panikleme tutumudur açıkçası. Cebinde parası olmayan bir aileden gelen ve kentte tutunmak için bütün çabasıyla çalışan, okuyan, gece-gündüz efor sarf eden birisine lütfen dinden de yararlanmayın, yoksa yerimizden olacağız deme hakkı yok hiç kimsenin.

Menfaat, menfaattir. İster dinden sağla, ister dinsizlikten. Sorgulanması gereken bu!

Dinsel sembollerden arınık bir biçimde menfaat olunca iyi de dindarlıkla olunca kötü mü?

Acaba bu aristokratlarımız, biz sonradan kent görmelere “kent dindarlığı” salık verirken, bütün farklı iktidar dönemlerine rağmen nasıl oluyorda menfaatlerini stabil tutabiliyorlar?

Acaba filozof, derviş ve kültürlü müslümanlık önermeleri yapılırken doğmatik bir mantıkla, kendileri filozof ya da bir kaç estrüman çalmayı biliyorlar da bizim mi haberimiz yok?

Boğaz kulesinde ya da Nişantaşı kulesinde kalkıp kimse dindarlara akıl vermesin!

Vereceklerse onlar da gelip Fatih’te bizimle otursunlar ya da berabar Sultanahmet ve Fatih’e takılıp kent dindarlığı arayışında bulunalım.

Menfaatsiz bir dünya nasıl olabilir onu bulmaya çalışalım?

Doç. Dr. Ergün Yıldırım - Haber 7
drergun@hotmail.com

Yorumlar1

  • erol kekeç 12 yıl önce Şikayet Et
    FARKLI BAKABİLMEK GEREKMEZ Mİ?. Yazının giriş cümlesindeki ifade,ilgimi çekti ondan dolayı bu eleştiriyi yapmak zorunda hissettim kendimi.Dinsel sembollerden arınık bir biçimde menfaat olunca iyi de, dindarlıkla olunca kötü mü?Bu ifade doğru anlamlamlar taşımadığını düşünüyorum,menfaatler hangi kesimden olursa olsun,kendi çıkarlarını düşünen herkes iyi kavramı ile değilde kötü kavramı ile anlatılsaydı daha anlamlı olurdu kanısındayım...yazının formatı ile bu ifade uyuşmuyor bir hatırlatayım dedim...slm Erol kekeç
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat