Türkiye'nin yükselen sektörü turizm

  • GİRİŞ04.08.2014 09:18
  • GÜNCELLEME05.08.2014 09:15

Turizm gelirinin yüzde 78,9’u yabancı ziyaretçilerden, yüzde 21,1’i ise yurt dışında ikamet eden vatandaş ziyaretçilerden elde edildi. Geçen  yıl 39.226.226 kişi Türkiye’yi ziyaret etti ve bu ziyaretçiler kişi başına ortalama 824 dolar harcama yaptı.

Turizm sektöründeki yükseliş trendi bu yılda devam etti ve Ocak, Şubat ve Mart aylarından oluşan I. çeyrekte turizm geliri bir önceki yılın aynı çeyreğine göre % 3,4 artarak yaklaşık 4 808 836 bin dolar oldu. Turizm geliri Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında ise %7,9 artarak 8 975 976 bin dolar oldu. 2014 yılının 1. Çeyreğinde turist sayısı % 6,1 oranında artarak 5.065.759’a yükseldi, 2. çeyrekte ise 10.967.100 turist ülkemizi ziyaret etti.

TURİZM, EKONOMİLERİN LOKOMOTİF SEKTÖRÜ

Uzun vadeli turizm projeksiyonlarına göre turizmin büyüme potansiyelinin devam edeceği tahmin edilmekte ve Dünya Turizm Örgütü UNWTO’un tahminlerine göre 1995-2020 yılları arasında yıllık ortalama % 4.1 oranında büyüme öngörülmektedir. Gelişimini hızlandıran turizm sektörü 2020 yılında  1.600 milyon turist ve 2.000 milyar dolar turizm geliri hedefliyor. Bir diğer uluslararası kuruluş olan Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTTC)’nin tahminlerine göre ise 2009-2018 yılları arasında turizm ve seyahat sektörünün yıllık ortalama % 4,4 oranında büyümesi öngörülmekte; küresel milli gelirin % 10,5’ini sektörün oluşturacağı tahmin edilmektedir.

Elde edilen veriler ve turizm sektörünün geleceğine ilişkin yapılan tahminlerin tamamı sektörün büyüme potansiyelini ortaya koymaktadır. Bu nedenle turizm geçmişteki gibi ulusal ekonomilerin yan sektörü olmaktan çıkmakta, hızla ülkelerin ekonomisinde temel rol oynamaktadır.

TÜRKİYE’NİN 2023 YILINDA 63 MİLYON TURİST, 86 MİLYAR DOLAR DIŞ TURİZM GELİRİ HAYAL DEĞİL

2020 yılında Türk turizminin dünya turizm gelirlerinden alacağı payın yüzde 2.8’e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu durumda 2020 yılında 50 milyar dolarlık dış turizm geliri elde edilebilecek. Türkiye Turizm Stratejisi 2023 belgesinde belirtildiği üzere, Türkiye uzun vadeli bir turizm stratejisine sahiptir ve bu stratejinin ana hedefi 2023 yılında dünyanın en çok turist çeken ve en fazla turizm geliri elde eden ilk 5 ülkesinden biri olmaktır. Türkiye’de iç turizm pazarından 20 milyon kişinin yararlanması hedeflenmektedir.

Türkiye Turizm Stratejisi–2023 Belgesi’nde belirlenen stratejik yaklaşımlar çerçevesinde yapılacak çalışmaların tamamlanması, geliştirilmesi öngörülen bölgelerdeki altyapı ve konaklama ihtiyaçlarının karşılanması durumunda, 2023 yılında 63 milyon turist, 86 milyar dolar dış turizm geliri ve turist başına yaklaşık 1350 dolar harcamaya ulaşılması öngörülmektedir. Bu hedefler turizm sektöründeki mevcut ekonomik büyüklüğün yaklaşık iki katına çıkması demektir ki bu hedefler gerçekleşirse turizm temel sektör olacak.

TURİZM, EKONOMİK VE SOSYAL KALKINMANIN LOKOMOTİFİ

Turizm sektörüne yönelik hedefler esas alındığında ülkedeki refah ve gelişmişlik dengesizliklerini azaltmaya yönelik güçlü bir potansiyeli var, ancak mevcut potansiyel bugüne kadar yeterince kullanılamadı.

Türkiye’deki turizm potansiyelinin sadece ekonomik kalkınmaya değil, sosyal kalkınmaya da katkı sunacak potansiyeli mevcut ve turizm sektörü refahın yükseltilmesinde, Türkiye’nin kalkınmasında giderek daha fazla rol oynamaktadır. Bu etkiyi artırmak için daha hızlı büyüme, daha fazla istihdam, daha yüksek rekabet gücü ve daha yüksek turizm geliri elde etmek amacıyla daha yoğun çaba harcanmasına ihtiyaç var. Bu bağlamda yatırım, teşvik, altyapı, çevre, yasal düzenlemeler, tanıtım, pazarlama, işletme, eğitim, kalite ve nitelikli istihdam kilit öneme sahip.

21. yüzyılın en önemli sektörlerinden olan turizme uzun vadeli bakmak, çevre kirlenmesinden, yapılaşmaya kadar her türlü olumsuz etkileri dikkate alarak politikalar oluşturmak zorundayız. Aksi taktirde ucuz turist diyarı olmaktan ve turizm kirlenmesinden kurtulamayacağız.

TURİZM, BÖLGESEL KALKINMANIN İSTİHDAM KAYNAĞI

Turizm, ulusal gelir dağılımında denge unsuru olup, endüstri merkezleri dışında kalan bölgelerin kalkınmasına katkıda bulunan etkili bir istihdam kaynağıdır. Ülkemizdeki gelir dağılımının iyileştirilmesinde turizm ekonomisinden daha fazla yararlanılmalı, turizm faaliyetlerinin yurt sathına yayılmasına yönelik stratejiler esas alınarak, sezon ve kıyılara hapis edilmiş mevcut yapı değiştirilmelidir.  

Bu amaçla oluşturulmak istenen yeni destinasyonların hızla aktif hale gelmesi için daha yoğun çaba göstermeye ihtiyaç var. Turizmi güneş, deniz ve kum üçgenine hapseden anlayıştan uzaklaşmak gerekiyor. Dört mevsim ve yedi bölgede turizm hedefi ülkemizin hem ekonomik hem de istihdam sorununun çözümünde kilit önemdedir.

TURİZMDE YENİ TRENDLER

Amerikan Tur Operatörleri Birliği (USTOA), Amerikan Seyahat Acenteleri Birliği (TIA) ve Dünya Turizm Örgütü (WTO) işbirliğinde gerçekleştirilen, Almanya ile ABD’de yayınlanan önemli turizm endüstrisi yayınlarını tarayarak yapılan “Turizmde Yeni Trendler” konulu araştırmanın sonuçlarına göre, turizmde çevre, sosyal sorumluluk, sessizlik, yavaşlık ve kısa tatiller gibi yeni kavramlar öne çıkıyor ve turizm stratejileri de bu trendlere uygun hazırlanıyor.

Ülkemizin önemli turizm potansiyeli henüz atıl halde ancak turizmde yaşanan gelişmelerin turizmin geleceğini tehdit edecek düzeyde olumsuzluklar içerdiği de bir gerçek. Bu vesileyle bir kez daha uyarmak gerekiyor. Turizm yatırımlarında çevreyi esas almayan, doğal güzelliği bozan ve tehdit eden, sahilleri yağmalayan, beton yığınlarını turizm yatırımı olarak dayatan resmi ve özel anlayışları terk etme zamanı gelmiştir.

Antalya, Muğla, Aydın ve İzmir’in kıyı kesimlerinde deniz-kum-güneşten oluşan kitle turizmine yönelik tatil turizmi doygunluk noktasında. Bu nedenle, bu alanlarda; turistleri otelden çıkararak ikincil harcamaları artıracak, mevcut tesislerin 12 ay çalışmasını sağlayacak, turizm bölgesi açısından kıyı turizminin yanı sıra marka oluşumunu sağlayacak etkinlikler özendirilerek, turizm strateji planına uygun istihdam politikası oluşturmak esas alınmalıdır.

Kirlenmez denilen denizler, okyanuslar kirlendi. Azalmaz denilen dereler, çaylar, akar sular ve ırmaklar kuruma noktasına geldi. Hoyratça kullandığımız çevre artık bizi tehdit ediyor. Yaşanan doğal felaketler aslında doğanın tehdidinden çok bizim doğaya yönelik tehditlerimizin sonucudur.

Doğayı tehdit eden turizme “hayır”, doğayla bütünleşen turizme “evet”.

Doç. Dr. Sayım Yorgun – Ekotrent
sayimyorgun@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat