Nöbetçi İmam
- GİRİŞ14.03.2011 07:05
- GÜNCELLEME14.03.2011 07:05
Telefonumun ana ekran menüsünden bu sabah ‘’Maarif Takvimi’’ ni açtığımda bugünün Türkiye Diyanet Vakfı’nın kuruluş yıldönümü olduğunu okudum.
-Ah ! dedim, bugün Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş yıldönümü olsa yazacağım yazı ile ne de güzel örtüşecekti. Kısmet... Kendisi ile değil vakfı ile yetineceğiz.
Aile imamlığı uygulamasını başlatalı beri DİB dillerden düşmez oldu. Hani şimdiye dek doğru düzgün bir icraatını duymadığımızdan garibimize gitti. Gerçi imamlar evimize gelmeye başlamadan önce DİB imamları eğitmeye dönük bir ‘’ imam imamı’’ uygulaması başlatsa daha iyi olacaktı ama bir bildikleri vardır herhalde.
Öyle yazının sonunda bir mesaj vererek meseleyi uzatacak değilim. İsteyen şu yazacağım cümleyi yazının ana fikri olarak kabul edip devamını okumayabilir :
Oldum olası DİB’na gıcığım.
Bu mudur ? Evet budur? Vatandaşa diyanetiyle ilgili uğradığı zulümden ötürü bir tek açıklama ile destek olmadığından ve kendini sadece devletin dininden sorumlu gibi görmesinden ötürü DİB ve bütün uygulamalarına gıcığım. Hal böyleyken evimize imam göndermeleri uygulaması bende ancak alay konusu olabilir. Temelde özellikle bir çocuğun dini eğitimi ebeveynlerinden değil, bir uzmandan almasının ziyadesiyle yararlı olacağına eminim. Amenna. Ancak DİB’ nın hamuruyla yoğrulmuş bir imamın bu ehliyete sahip olmayacağından da eminim.
Babam Babnirli Mele Abdullah Diyanet’te görevli bir imamdı. Bundan okuyucu
‘’- Ohoo doktor imama doymuş şimdi de istemem diyor ‘’ sonucunu çıkarmasın.
Ancak Diyanet’in uygulamaya koymaya çalıştığı ile Babnirli Mele Abdullah’ ın yaptığı imamlık arasında çok ciddi farklar var. Çünkü Babnirli Mele Abdullah’ın kendi aile fertleri veya hocalarının vefatları haricinde bir eve Kur’an okumaya gittiğine tanık olmadım. Babnirli Mele Abdullah’ ın hiç bir eve mevlüt okumaya gittiğini duymadım. Babası hariç hiç bir cenazeyi yıkadığını görmedim. Babnirli Mele Abdullah’ın aile büyükleri hariç hiç bir eve bayram ziyaretine bile gittiğini hatırlamıyorum. Çünkü herkes ona gelirdi. Camisi ve evi insanlara açıktı. Biri görüşme talep ettiğinde vakit namazlarından birine davet eder, namaz sonrası camide, medresedeki odasında misafirleri ağırlar, dertlerini dinler, sorularını yanıtlar, sorunlarını çözerdi. Hiç bir Cuma Diyanet’in yolladığı ‘’standart’’ Cuma hutbesini okumadı. Vaktini kitaplarını ve köşe yazılarını yazmaya, okumaya, talebe yetiştirmeye ve iyiliğe adadı. Hasılı o sadece bir imam değil bir din adamıydı. Şimdi DİB bunların tümünü imamların gidip vatandaşın evinde yapmasını istiyor. Ee ne olacak budan sonra? İmamlar ‘’performansa dayalı prim sistemi’’ ne mi geçecek.
Yapılan her ev ziyareti için 10 puan
Vakit namazlarına ikna 5 puan
Cuma namazına ikna 15 puan
Kurban kesmeye teşvik 50 puan
Hacca ikna etmek 100 puan
O değil de mahallenin Diyanetin İmamı evleri dolaşmaya çıktığında Facebook ve Twitter’ dan birbirine haber yollayarak örgütlenmesinden korkuyorum. O kadar da korkmayın canım. Örgütlenip Mısır halkı gibi sokaklara dökülmelerini kastetmiyorum. Hani bir birlerini uyarıp ‘’imama kapıyı açmamak’’ gibi şirin bir eylem yaparlar olsa olsa. Diyanet’in kendine çeki düzen vermesi adına fena mı olur?
Bana gelince, evet dindar bir insanım şüphesiz ama dedim ya böyle bir uygulama bende kültür farkı gibi karşılık bulur. Zira kültür farkıyla uzlaşılmaz, ya dalga geçilir ya vaz. İstemem öyle Diyanet İmamı falan. Hasan Kıyafet’ in Komunist İmam’ının bile anlatacakları daha ilgi çekici olur.
Ama illa bir imam gelecekse Babnirli Mele Abdullah veya talebelerinden biri ilk tercihim. Onlar da: ‘’-Yok uzak senin orası, gelemeyiz öyle her hafta ‘’ derlerse geriye beni mutlu edecek bir tek seçenek kalıyor, o da : İmam Çağdaş. Antep’li ünlü kebapçı. Her geldiğinde elinde bir tepsi de Antep Baklavası getirse , Diyanet’in bu uygulaması belki o zaman tadından yenecek duruma gelir .
En azından benim için.
Dr. Hamid Aydın - Haber 7
hamidaydin@gmail.com
Yorumlar11