Birinci Muğla Paşasının hikayesi
- GİRİŞ07.11.2011 07:27
- GÜNCELLEME07.11.2011 07:27
“...Kirvem hallarımı aynı böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki” (Ahmed Arif)
(Başlık her ne kadar ismi Muğla ile müsemma bir başka paşayı akla getiriyorsa da bu onun hikayesi değildir. Hatta onun hikayesi aşağıda okuyacaklarınız kadar masum(!) bile değildir.)
30 Temmuz 1943 yılında Van ili Özalp ilçesi İran sınırında Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın emriyle 33 köylü kurşuna dizilir. Ahmet Arif’in 33 Kurşun isimli şiirinden dolayı 33 Kurşun Vakası olarak anılan katliamın sebebi bir süre önce Özalp ilçesinde yaşanan bir kaçakçılık hadisesidir.
Yüklü sayıda koyunu bölge kaçakçılığını koordine eden ve bundan nemalanan Özalp kaymakamı (Hilmi Tuncel) nca çalınan İranlı bir aşiret reisi misilleme olarak adamlarıyla bölge köyleri basıp bulabildiği kadar koyunu sınırın öbür tarafına kaçırır. Olayı kaçakçılıktan çıkarıp bir memleket meselesi haline getirmek kurnazlığıyla kaymakam Ankara’ya
“Rus askerleri Türkiye sınırını geçti, içeriden de destek gördü “ mealinde ibretlik bir telgraf çeker. Konuyla ilgili olduğunu iddia ettiği bütün herkesi de tutuklar. Özet geçiyorum, tutuklanan kişi sayısı 40. Bunların 5’i savcılığa sevk edilir, kalanları
“suçsuz” diye serbest bırakılır. Ancak Ankara’dan gönderilen 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Mustafa Muğlalı Van’a geldiğinde serbest bırakılan “kaçakçıların” tekrar tutuklanması talimatını verir. Ankara’ya dönmeden önce de başta Özalp Kaymakamı olmak üzere yetkililere “bu 33 kişinin İran sınırından kaçakçılığın nasıl yapıldığına dair önemli bilgilere sahip olduklarını, bunların sınıra götürülüp önemli geçiş noktalarını göstermelerinin sağlanması gerektiğini” söyler. Bir de ardında –ilerde kendini yakacak- yazılı bir emir bırakır:
“... köylülerin her an kaçma ihtimali olduğu varsayılarak silah kullanmak üzere askerin tedbirli davranması” şeklinde.
İki yedek subayın komutasındaki askerler bir şafak vakti sınırda 33 köylüyü infaz ederler. Üstü hemen kapatılan katliam, zaten karışık olan bölge politikaları ve özellikle Türkiye ve İran’a rağmen 1946’ da kurulan Kürt Mahabat Cumhuriyeti’nin ülke içinde yarattığı tepkiler sebebiyle bir türlü gündeme getirilemez.
1949 yılında DP’nin baskılarıyla açılan soruşturma neticesinde Orgenaral Mustafa Muğlalı idama mahkum olur ancak Askeri Yargıtay cezayı iyi halden (!) 20 yıl hapis şeklinde hafifletir. Ordunun, hükümetin ve astlarının kendisine ihanet ettiğini her fırsatta çevresindekilere ifade etmekten çekinmeyen Muğlalı Paşa ikinci yargılamayı göremeden mapusluk hayatının ilk yılında bilinenin aksine hapishanede değil hastanede ölür.
1988 yılında Mustafa Muğlalı’nın kemikleri Edirnekapı Şehitliği’nden Ankara’daki Devlet Mezarlığına taşınır ve 1997 de bütün rütbeleriyle itibari iade edilir. 2004 yılında da Özalp’teki Jandarma sınır taburunun ismi Orgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası şeklinde değiştirilir. Bu esnada Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’dur. Aslında bu son olay “eceli gelen zihniyetin cami duvarına işemesi” olarak kabul edilebilir.
Yoğun kamuoyu baskısı ve hakkını vermek lazım Kemal Kılıçdaroğlu’ nun talebi üzerine Erdoğan 2010’da dönemin Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’e bu ismin değiştirilmesi için talimat verir.
Sonrası malum: Bir kaç gün önce söz konusu tabela değiştirildi. Artık o askeri birliğin adı: Şehit Astsubay Erkan Durukan Kışlası.
Bayramlık ağzınızın tadını fazla kaçırmadan yazının kalan bölümü için sadece bir kaç soru sormakla yetineceğim:
Peki zaman aşımına uğramasaydı TBMM tarafından 33 Kurşun Olayı ile birebir ilişkili bulunduğu için yargılanacak olan siyasi lider kimdi?
İsmet İnönü.
Peki Mustafa Muğlalı mahkemede “ölüm emrini kim verdi” sorusunu cevaplarken kimin ismini itiraf etti?
Kendisinin.
Peki Mustafa Muğlalı’ya hapiste kendisine bakma sözünü kim verdi?
Vehbi Koç
Peki 1943’te tutuklanan ve ”asıl suçlular” diye Van’da yargılanın 5 köylü için mahkemeden çıkan karar neydi?
Beraat.
Peki 33 mazlum köylünün “KURBAN edilmeden” önceki son istekleri neydi?
Toplu halde 2 rekat namaz.
Haydi hayırlı bayramlar. Kaldıysa bir tadı tabii ki.
Dr. Hamid AYDIN
hamidaydin@gmail.com
twitter.com/hamidaydin
Yorumlar3