Döviz kurunda cevap arayan sorular

  • GİRİŞ03.08.2011 12:05
  • GÜNCELLEME03.08.2011 12:05

Geçtiğimiz hafta doların fiyatının hızla yükselmesi ile piyasalarda bir panik havası yaşandı. Tabii öncesinde ardı ardına yerli ve yabancı kaynaklı bildiriler bunda önemli rol oynadı. Fakat gerek ABD nin kredi tavanına getirdiği ayar, gerekse de hükümet kaynaklı rahatlatıcı açıklamalar ve daha önemlisi Merkez Bankasının müdahalesi ile doların ateşi söndü diyebiliriz.

En son geçen hafta Çarşamba günü Başbakanın doların makul bir seviyede dengeyi bulacağı mealindeki açıklaması herkesi iyice rahatlatmış oldu.

Anlaşıldı ki, döviz çıpası uygulamıyoruz desek de, serbest piyasada döviz fiyatının belirlendiğini iddia etsek de hükümetin doların 1.65-1.70 psikolojik sınırını geçmesine tahammülü yok gibi görünüyor.

 Kendilerine göre haklı sebepleri var tabii.  Ama meseleye farklı bir açıdan bakmak gerekiyor. 

-          Nedir bu doların fiyatının yükselmesinden dolayı yaşanan panik?

-          Kimler bu işten kar sağlar, kimler zarar eder?

-          Doların bugünkü olması gereken rakam nedir?

 

Şimdi bu sorulara birlikte cevap arayalım.

Ülkede doların yükselmesi birçok dengeyi yerinden oynatabilir nitelikte. Çünkü özel sektörün ciddi sayılabilecek dolar borcu var. MB’nın yayınladığı rakamlara göre 2011 yılı Mayıs ayı sonunda özel sektörün yurt dışından kullandığı kredilerin toplamı yaklaşık 150 milyar dolar. Toplam dış kredilerin yine yaklaşık 63 milyar doları banka ve finans kuruluşlarının, 87 milyar doları özel şirketlerin borcu olarak kayıtlarda yer alıyor.

MB “Finansal kesim dışındaki firmaların varlık ve yükümlülükleri” adı altında özel sektör şirketlerin döviz borç ve varlıkları hakkında da rakamlar yayınlamaktadır. Ancak bu konuda yayınlanan son bilgi 2010 yılı sonuna aittir. O tarihte finansal kesim dışındaki firmaların  yurt dışından kullandıkları döviz kredileri toplamı 81 milyar dolardı. 2010 yılı sonunda şirketlerimizin döviz borçları 181 milyar dolar, döviz varlıkları 86 milyar dolardı. Dolayısıyla şirketlerimizin döviz açıkları 94 milyar dolara ulaşmıştı. Hemen belirtelim, döviz açığına döviz riski denilmesinin nedeni döviz fiyatı artınca borcun TL karşılığı da artmasıdır. Yani, eğer bir şirketin döviz gelir gideri dengede değil ise, şirket TL ile gelir sağlıyor, döviz ile borçlanıyor ise, döviz fiyatı artınca, borcun TL karşılığı da artıyor. Şirket durup dururken risk altına giriyor. Şirketlerin döviz borçlarının temelde 3 kaynağı vardır:

  1. Yurtiçindeki bankalardan döviz kredisi kullanırlar. Nitekim, 2010 Yılı sonunda bu tür borçları 81 milyar dolardı.
  2. Yurtdışındaki bankalardan döviz kredisi kullanırlar. Bu rakam da 2010 yılı sonu itibari ile 81 milyar dolar idi.
  3. İthalat yaptıkları yabancı satıcılara borçlanırlar. Bu rakam da 2010 yılı sonunda 18 milyar dolar kadardı.

Bunlar  2010 yılı sonunda finanssal kesim dışlındaki özel firmaların 181 milyar dolarlık toplam döviz yükümlülüğünü oluşturuyor.

Borçlarına karşılık şirketlerin döviz varlıkları da var tabiiki.

-          Şirketlerimizin bankalarda 2010 sonunda döviz birikimi yaklaşık 62 milyar dolar civarı.

-          Şirketlerimizin yurt dışında 12 milyar doları aşan yatırımları olduğunu biliyoruz.

-          İhracat yaptıkları yabancılardan alacakları toplamı 11 milyar dolara yakın.

-          Yabancı para  ile işlem gören 1 milyar dolar kadar menkul kıymetlere sahipler.

Bunlar da 86 milyar dolarlık toplam döviz varlığının kaynağını oluşturuyor. 181 milyar dolarlık borçtan, 86 milyar dolarlık varlık çıkarılınca bulunan 94 milyar dolarlık farka, özel şirketlerin döviz açığı deniliyor. Bu açık, cari açıktan ayrı değerlendirilmesi gereken ve kendine özel dinamikleri olan bir durum ihtiva ediyor. Şöyle ki, özel sektörün ve finans sektörünün bir rakım refleksleri çok farklı olabiliyor.

Üretim tabanlı bakış açısı ile kurlardaki bir değişiklik üretimi ciddi oranda etkileyebiliyor. Finans ve bankacılık sektöründe ise bu etkileşim çok daha keskin çizgilerle oluyor. Döviz kurlarında ya da faiz oranlarında bırakın değişimi beklenti olması halinde bile taşlar ciddi şekilde yerinden oynuyor. Bu nedenle meseleye bu açıdan bakmak gerekiyor. Özel sektörün dolar borcu önemli. Dolayısıyla doların yükselişi zaten boırcu yüksek olan özel sektörü daha da borçlandıracak. Bu da içerideki dengeleri bozacak.

Bu nedenle dövizin yükselmesi özel sektörün zararına gibi gözüküyor.

Fakat, bir yandan da ucuz dövizin yerli üretimi bitirdiği, ihracata ciddi anlamda ket vurduğu, firmalarımızın dışarıda rekabet edemedikleri eleştirileri de geliyor. Haksız da sayılmazlar.

Ülkenin iç talebinin ithalata dayalı bir yapıya bürünmesi, üretim tabanlı bir ekonomi modeli olmaması bu şekilde bir ikileme neden oluyor. Özel sektör borcumuz fazla aman döviz yükselmesin diyor aynı zamanda da ucuz döviz nedeni ile ihracat yapamamaktan şikayet ediyorlar.

Bize göre dolar halen daha olması gereken yerde değil, uzun vadede 1.70 psikolojik sınırının üstüne çıkması uygun olabilir.

Ama bu bir kaç gün içinde hızlı birşekilde değil, uzun vadede olması gereken birşeydir.

Dr. Murat Çemberci - Haber 7
ogeday88@hotmail.com

Yorumlar2

  • Sarcan 13 yıl önce Şikayet Et
    Faizleri sıfırlasınlar ...... Döviz de altın da, Tl. de serbest piyasa mekanizması gereği olacağı yeri bulur. Faiz ile serbest piyasa terazisinin topuzu ile oynamasınlar yeter....
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Fırat Haspolat 13 yıl önce Şikayet Et
    Keriz Silkeleme. Dövizin TL karşısında değerlenmesine sebep olan spekülatörler 2 mesaj veriyor. 1- Merkez faizleri yükseltsin, 2-İMKB'de panikleyen yatırımcı yok pahasına senetleri satsın ve dövize yönelsin. Siz siz olun paranız varsa İMKB'ye yönelin.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat