Karl Marx haklı mıydı ?

  • GİRİŞ27.08.2011 09:26
  • GÜNCELLEME27.08.2011 09:26

Ekonomik, siyasi ve toplumsal anlamda, gerek ülkemiz gerekse de dünya zor bir sınav veriyor. Hemen hergün açıklanan ekonomik bir gelişme piyasalarda ciddi etkiler yaratmakta, yeni balonlar ortaya çıkmakta ve piyasalar sallanmaktadır.

Yanı başımızda yaşanan Arap Baharı yeni rejimler doğurmakta, 40 yıl önce kurulan sistemler ve yaratılan kahramanlar artık güncelliklerini yitirmekte yeni kahramanlar, sistemler aslında daha doğrusu sömürülecek yeni toplumlar yaratılmaktadır. Bir ekonomist gözü ile dünyanın her yerinde bir rant kavgasının başını alıp gittiğini görüyoruz.

Kıyasıya piyasa rekabeti ve beraberinde gelen finansal savaşlar, ülkelerin sunni krizler yaratarak diğer ülkelerin, hatta blokların kasalarını boşaltma çabaları, ekonomisi daraldı diye gücü yettiğine savaş açıp insan kanı ile ekonomisini canlandırmayı düşünecek kadar aşağılık olan devletler, kaynak kıtlığı sorunu ve yaşam kaynaklarına sahip olma adına ülkeler üzerinde oynanan oyunlar, sözüm ona özerklik talepleri...

Bütün bunlar aslında başta dünyada ve ülkemizde yaşanan olayların merkezinde bir rant savaşından başka birşey olmadığını bize gösteriyor. Ülke halklarının kaderleri kapitalist sistemin baş aktörlerinin açıklamalarına bağlanmış, ne zaman sömürüleceği, daha da fakirleşeceği günü bekliyor çaresizce.

Bugünlerde daha da derinleşen bu konular aklımıza iktisat tarihinde yaşanan ve günümüzde izdüşümlerini rahatlıkla görebildiğimiz olayları getiriyor.

1929 daki Büyük Buhran’ın temelinde Amerika’nın rant hastalığına yakalanmış kapitalist sistemi, ürettiğinden fazlasını tüketmiş, böylece sanal zenginlikler yaratmış ve bunun hesabını bütün dünyaya ödetmiştir.

Büyük Buhran, Keynesyen ekolün önemini ortaya çıkarmış ve ekonomiye devlet müdahalesinin gerekli olduğunu ve piyasa ekonomisinin bir yerde çark edeceği, dolayısıyla konrtol altına alınması gerektiği savunulmuştur. Daha sonra sistem tekrar rant ve hırsın kurbanı olmuş dünyada birbirini takip eden diğer krizler yaşanmıştır.

En son yaşanan 2008 krizinde de yine Amerika’nın yarattığı sanal zenginlik dünyanın başını ciddi anlamda ağırtmış, ekonomik sistemlerin geçerliliği tartışılmış ve yine akıllara “Keynesyen Ruh geri mi dönüyor ?” sorusu gelmiştir.

Oysa yapılan oldukça basittir: Birilerinin yediklerinin hesabını diğerleri ödemiştir. 2008 krizinde hesap ödetme konusunda Amerika biraz daha ileri gitmiş ve Avrupa’nın kasasını boşaltmıştır. Şuan yaşlı Avrupa’nın geldiği durum ortada. Avrupa’ya son darbeyi vururcasına ardı ardına borç stoğunun kaygı verici durumu ile ilgili açıklamalar da sürmektedir.

Burada dikkati çeken nokta, 80 yıl önce yaşanan gelişmelerin bugün yaşadığımız krizlerle birebir nedensellik bağı içinde olmasıdır.

Günümüz krizlerinde de, Büyük Bunalım da olduğu gibi insanlar ürettiklerinden fazlasını tüketme eğilimine girmişler, sermaye piyasalarında yapılan manipülasyonların sınırları  ortadan kalkmış ve üretim tabanı olmayan balon ekonomiler ortaya çıkmıştır. Merkezi otoriteyi yeren, hatta engelleyici bulan; “Piyasa Hazretleri”nin mutlak üstünlüğüne, dengeleyici ve rekabetçi yönüne işaret edenler, piyasanın serbestleşmesinin doğurduğu sonuçların bedelini ağır ödemişler, ödemeye de devam etmektedirler. Bugün de kapitalizmin temel mantığı olan yüksek kar (RANT) bu sonucu doğurmuş, üretim tabanı olmayan büyümeler balon etkisi yaratmıştır

Tam da bu noktada akıllara Karl Marx’ın “Sermayenin en büyük düşmanı, yine sermayedir” sözü gelmektedir. Bir gecede yüksek karlar hedefleyenler, bankacılık sistemini çökertircesine kredi çekerek sermaye piyasasına girme davranışlarını sürdürdükçe sermaye sermayenin en büyük düşmanı olarak kalacaktır. Dünya ekonomisi de kapitalist sistemin bir gereği olarak bu çalkantılar ve rant kavgası ile varolmaya devam edecek, birilerinin yediklerinin hesabını diğerleri ödeyecektir.

Dr. Murat Cemberci - Haber 7
Muratcemberci@unkar.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat