Itrî'yi bilmeyenin bayramı mübârek olmasın
- GİRİŞ30.08.2011 10:25
- GÜNCELLEME30.08.2011 10:25
Ahmet Turan Alkan, Light Oruç adlı bir yazı yazdı geçtiğimiz ay.
Ramazan ayında beş veya yıldızlı otellere ilticâ eden bir mü'min ile giriştiği sohbeti anlatıyordu.
Açık büfe self-servis iftar. Klimalı mescit. Otelin Ramazan için tuttuğu hoca ile akşam namazı. Yatsıya kadar çay, kahve, nargile. Tekbirler, tehliller, temcitler, ilâhîler ile terâvih. Sahura kadar oyun (konken, çanak, iskambil... çikolatasına, dondurmasına...) Aa, sahur vakti gelmiş bile! Sabah namazı. Haydi yatağa! Saat 16.00'da kalkış (ikindi kaçmasın). İftara kalmış birkaç saat. Gölgelik ferah bir yerde, ağaçlar altında dînî sohbet.
***
1990'lardan beri hâli vakti yerinde Müslümanlar arasında beş yıldızlı, açık büfe otellerde Ramazan tatili alışkanlığı yayılıyor. Her gece başka câmii'de teravih kılmak, sakal-ı şerif görmeye gitmek, iftar dâvetleri vermek falan gibi eski âdetler rağbetten düşüyor.
Bayramlarda güneye veya yurt dışına kaçmak da giderek bir an'ane halini alıyor. Gıcır gıcır bayramlıkları çekip büyükleri ziyâret etmek, şeker götürmek, ellerini öpmek, ev baklavasına yumulmak gibi şeyler hâtıra oluyor. Gidilen güney şehrinden, bacaklarda bayramlık niyetine mayo, gömlek niyetine göğüs kılları, akrabâlara telefon açılıyor veya mesaj atılıyor. Çocuklar bayram harçlığına hasret büyüyor.
***
Geçenlerde rüyama ak sakallı bir dede girdi.
'-Evlâdım, altyapı üstyapıyı belirler' dedi.
'-Ne demeye gelir bu sözlerin dedeciğim!' diye sordum. İzah etti:
'-Üretim ilişkileri, insanların düşüncelerini ve hayat tarzını şekillendirir. İktisadî yapımız neyse, onun belirlediği gibi inanır ve yaşarız, ey keçi sakallı oğulcağızım!'
****
Ramazan'ı ve bayramları, keyfi isteyenin Akdeniz kıyılarının lüks otellerinde geçirmesine hiç itirazım yok.
Dahası, eski âdetlerin değişmesini kaçınılmaz görüyorum. Bin sene evvelki gibi yaşamamız mümkün değil. Eskiden dünya nüfûsunun %99'u köylüyken bugün yüzlerlerce iş kolu, bin türlü profesyonel var. İş adamları, mühendisler, teknisyenler, turizmciler, sporcular, sağlıkçılar, öğretim üyeleri, üniversite talebeleri...
Günümüzün koşuştumayla dolu hayâtında, yorgunluktan bezmiş insanların, bayramların bir tatil fırsatı gibi görmeleri son derece anlaşılır değil mi?
****
İnançlar aynı kalsa da hayat tarzları değişiyor. İnançların yorumu değişiyor.
Gelenekler anlamını kaybediyor, pörsüyor.
****
Binyılların eskitemedeği, hattâ değerine değer kattığı tek bir şey var:
Sanat!
****
İnsanlar dinlerini yaşarken muazzem sanat eserleri yaratmışlar. Mâbetler, hâlâ şehirlerin en güzel yerleri. Hıristiyanlar mâbetleri resimler, heykeller süslemişler; bizde hat levhaları, çiniler... İnsanlar, sanatla, dînî hayatı estetize etmişler.
****
Hele müzik!
Süleymâniye'de Bayram Sabahı şiirinde Yahyâ Kemal şöyle der:
'Büyük Allah'ı anarken bir ağızdan herkes
'Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
'Yükselen bir nakarâtın büyüyen velvelesi,
'Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!'
Buradaki Tekbîr, hepimizin çok iyi bildiği, teravih namazlarında, bayram namazların, çocukları sünnet ederken, kurban keserken hep bir ağızdan söylediğimiz 'Allahu ekber, Allahu ekber, lâilâhe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahilhamd' nidâlarıdır.
Büyük bestekâr Itrî'nin segâh eseridir.
****
Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi, yani bizim Itrî diye bildiğimiz bestekâr, 1640-1712 yılları arasında İstanbul'da yaşadı.
Tekbîr'i ve salât-ı ümmiyye'si Osmanlı coğrafyasında, ibâdetlerin en lezzetli parçası haline geldi.
'Oruçlar light oldu, bayramların tadı kaçtı' diye yakarıp durmak nâfile.
Değişen iktisâdî ilişkiler (günümüzde buna kapitalizm diyoruz) karşısında hiçbir hayat, hiçbir gelenek direnemez.
Sadece sanat direnir.
Itrî'nin hatırlanmadığı Ramazanların da bayramların da tadı olmaz.
Bakın, şu da Yahya Kemal'den:
'Büyük Itrî'ye eskiler derler,
'Bizim öz mûsikîmizin pîri;
'O kadar halkı sevk edip yer yer,
'O şafak vaktinin cihangîri,
'Nice bayramların sabâhı erken,
'Göğü top sesleriyle gürlerken,
'Söylemiş saltanatlı Tekbîr'i.'
Dr. Oğuz Tan/ Haber 7
oguztan@gmail.com
Yorumlar4