İsrail'i Tayyip Erdoğan kurtaracak

  • GİRİŞ13.09.2011 09:34
  • GÜNCELLEME13.09.2011 09:34

1990'ların ortalarında, Refah Partisi'nde politika yapmakta olan Abdullah Gül, katıldığı bir televizyon programında, Ortadoğu'da barışı sağlamanın temel şartlarından birinin, İsrail devletinin varlığını kabullenmek olduğunu söylemişti.

Çok şaşırmıştım. Millî Görüşçüler ne zaman söze başlasalar siyonizmden, Yahudîlerin dünyaya yaptıkları kötülüklerden dem vururlardı. Her mel'anetin ardında Yahudî vardı onlara göre.

Abdullah Gül'ün barışa yönelik, Müslümanları da taviz vermeye çağıran yaklaşımı, bırakın Millî Görüşçüleri, Türkiye'de hiçbir kesimden duymaya alışık olmadığımız bir şeydi.

2002'de AK Parti ile tanıştığımızda Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül-Bülent Arınç troykasının (Abdüllatif Şener sonraları kafamızı karıştırdığı için onu burada zikretmeyebiliriz) 'Millî Görüş gömleğini çıkardık' demeleri; Erbakan'ın değil Menderes'in ve Özal'ın çizgisinde olduklarını söylemeleri bana hiç takıyye gibi gelmemişti.

Evet, AK Parti kadroları Demokrat Parti ve ANAP'a göre çok daha fazla İslamcı idi, çok daha fazla muhafazakârdı; ama muhafazakâr İslamcılardan da dünyaya açık, demokrat, laik bir anlayışın, ütopik değil pragmatik siyaset yapan bir ekibin çıkması kaçınılmazdı. AK Parti'nin Avrupa Birliği'ne girmemiz yönünde gösterdiği agresif çaba da, takıyye makıyye değildi.

İslamcı kökenli ama dünyalı-demokrat-laik bir hareketin Türkiye'de iktidara gelmesi batı dünyasını da heyecanlandırdı, ümitlendirdi. Almanya ve Fransa'nın dar görüşlü poltikacıları dışında neredeyse bütün dünya (Amerikası, İngilteresi, İspanyası, İtalyası...) İslam âlemiyle mutlaka ve mutlaka sulh yapmak gerektiğine, en kalıcı sulhun da Ak Parti fikriyatının egemen olduğu bir Ortadoğu ile olabileceğine inanıyorlardı.

Çünkü terör artık çarşıda pazarda ölüm saçıyordu ve teröristleri 'bir avuç eşkıya' olarak görmenin maksada asla hizmet etmediğini, her terörist hareketin ardında mağduriyete uğramış bir insan kitlesi bulunduğunu, bizden çok önce öğrenmişti batılılar.

Filistin meselesi sürdükçe sadece Ortadoğu'da değil dünyada da huzur rahat olmayacağını sağır sultan bile idrak edebiliyordu.

İsrail devletinin çoğu zaman devlet değil çete gibi hareket ettiğini, Amerika dışındaki batı zaten kabul ediyordu. İsrail hükümetlerinin zulümlerini, artık Amerika bile taşıyamaz hale gelmişti. İsrail'de sertçe 'Dur!' demenin zamanı çoktan gelmişti.

Ama Araplar ve İran, İsrail'e 'Dur!' demekle kalmıyor, 'Öl!' diyorlardı. Ortadoğu'da ağırlığı olan hangi politikacı ağzını açsa 'İsrail devleti yok olana kadar...' sözleri dökülüyordu ağzından.

Bunun tek istisnası, tâ 1948'den beri Türkiye idi. Türkiye'nin geleneksel politikası İsrail'i tanımak ve hatta dostça ilişkiler kurmak yönündeydi. Ama aynı hakşinaslığı ve dostluğu, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün hükümetleri, Araplara da gösteriyorlardı.

İsraillilerin 1940'larda bir parça Arap toprağına konuşlanıp 'Burası benim artık hemşerim' demesi, şüphesiz toprak gaspıdır. Tarihte belki en fazla kötülüğe uğramış bir halk olan Yahudîlerin kendilerine güvenli bir ev aramaları elbette anlaşılabilir; ama başka birinin evini işgal etmenin uyandıracağı infiâlin boyutları da 60 küsur yıldır akan kan olacaktı ve bunun da esas sorumlusu İsrail'dir.

Gelgelelim, İsrail devletini yok etmenin yolu yoktur. 'İsrail yok olmalı' diyorsak, elbette İsrail de kendini savunmak için herşeyi yapacaktır.

***

Kanı durdurmanın yolu, artık İsrail devletinin Araplar tarafından da tanınmasından geçiyor.

Üsküp, Selânik, Manastır, Girit, Kerkük, Musul, Bağdat, Şam, Medine, Kudüs, Tunus, Cezayir ve daha niceleri bir zamanlar bizimdi. Üstüne bir bardak soğuk su içmek zorunda kaldık.

20nci yüzyıldan beri savaşların galibi yoktur. Son bir asrın savaşlarında galipler bile mağlûptur.

İsrail'e 'Tamam, yaşama hakkını kabul ediyorum' demek dışında çıkar yol yok. İsrail'i bir zulüm makinesi haline getiren, yaşadığı tehdit algısıdır ve bu tehdit algısını ortadan kaldırmak gerekir.

Araplara barışın güzelliğini anlatabilecek, barışa ikna edebilecek tek adam Tayyip Erdoğan'dır.

Erdoğan:

1-Arap dünyasında büyük bir itibara sahiptir.

2-İslamcıların Müslüman kalarak dünyalı, demokrat, laik olabileceğini gösteren bir siyasî hareketin lideridir.

3-Geleneksel tavrı İsrail'in varlığını tanımak olan bir devletin başbakanıdır.

Erdoğan'dan başka kim Araplara 'Haydi barışa!' dese, barışın önşartı İsrail'i tanımak olduğundan, İslam dünyasında ma'kes bulmayacaktır.

Dolayısıyla İsrail'i kan gölünde yaşamaktan kurtaracak olan da Tayyip Erdoğan'dır.

Oğuz Tan  - Haber 7
oguztan@mcaturk.com

Yorumlar3

  • ahmet gençaslan 12 yıl önce Şikayet Et
    BU İSRAİL'İ TANIDIĞIMIZ GÜNE LANET OLSUN. Hiç tanımasak daha iyi değil miydi acaba? Tanıdık da ne oldu? 8 vatandaşımızı haksız yere katlettiler, tek suçları oradaki masum halka yardım götürmekti. Ayrık otuna benziyor bu İsrail. Girdiği yerde genişleyerek girdiği yerin yerlisinden daha yerli oluyorlar. Böyle bir milleti tanımamak tanımaktan daha hayırlı olmaz mıydı ?
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Murat Erturk 12 yıl önce Şikayet Et
    mantıklı. akıllı ve sağduyulu bir analiz. Tebrik ederim.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • efsane 12 yıl önce Şikayet Et
    tebrikler. cok güzel bir analiz, tebrik ederim
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat