Gurbette ezansız yaşamak zor

  • GİRİŞ04.11.2010 14:41
  • GÜNCELLEME04.11.2010 14:41

Üç kesit üç cümle

Ezan yok buralarda. Onun için de zaman planlaması yapmak bir hayli zor oluyor. Öğleni duymadan akşamın geldiğini fark ediyorsunuz bir anda.

Meğer beş vakit, hayatımızı ne kadar da şekillendiriyormuş.

Düşünsenize; günün beş ayrı bölmesinde ezanı duyup namaza koşturan da biz; “gece ayazından sabah ezanına, akıştayız yine rakı beyazına” diyen de biz.

Yaşam tarzımız ne olursa olsun; sabah, öğlen, ikindi, akşam ve yatsının etrafında kurulmuş, göz ardı edilemeyecek derinlikli bir kültürümüz var bizim.

Bu nedenle, beş vakit alışkanlığımızı terk etmek zorunda kalmak, ezansız diyarlarda en çok zorlandığımız husus oluyor.

 Mesela, “hava aniden kararıyor” gibi geliyor insana. Akşamın düştüğünü haber veren bir çağrı yok. Hayat erkenden sessizliğe boğuluyor.

Ama bu akşamı aydınlatan başka bir şey var.

Çarşının tam orta yerinde bir mescidin kenarında sonradan Müslüman olmuşa benzeyen bir İngiliz’le karşılaşıyorum.

Yanına sokulup, “İngiliz misiniz” diye soruyorum önce. Çünkü burada neredeyse orijinal İngiliz bulmak zor...

“Evet” diyor.

-Sonradan Müslüman oldunuz o zaman.

- Evet. Geçen yıl tam da bu zamanlardı. Yani Allah’ı bir yıldır biliyorum.

- İhtida hikâyeniz?

-  Bir hikâyem yok aslında. Sürekli sarhoş oluyor ve sınır tanımıyordum. Bir gün birden bire bir “hiç” olduğumu fark ettim. Sonra bağırdım. “Varsan kurtar beni.” Bir Müslüman’la tanıştım ardından. O vardı; beni kurtardı.

-  Yeni Müslümanlar günahsız kabul edilir; bilirsiniz. Şanslı olmalısınız.

- O şansı yitirdim sanıyorum. Üstünden koskoca bir yıl geçti.

***

Yaşlılar çok genç görünüyorlar bu yağmurlu ve puslu memlekette. Yetmişlerinde, seksenlerinde gayet dinç ve hayatın içindeler. Yürüyüş yapıyor, çalışıyor ve de kesinlikle benden hızlı koşuyorlar.

Ya bizim yaşlılar?

Atmıştan itibaren eve kapanıyorlar. Kilo sorunlarımız oluyor. “Aman sen dokunma” diye diye onları hepten koparıyoruz gündelik yaşamdan.

Spor yapmak ve yürümek gibi alışkanlıklarımız da az olduğu için onları; kendi halinde vakit geçiren, zamanla psiko-fizyolojik hastalıklara duçar olan bireyler haline getiriyoruz.

Ama “ille de biz” demekten vazgeçmiyoruz.

Evim şehrin biraz ücra bir yerinde. Otobüs yolculuklarım biraz uzun sürüyor.

Bu yolculuklar esnasında, birçok kez, yıllar önce seyrettiğimiz “altın kızları” hatırlatan yaşlı bayan gruplarıyla karşılaşıyorum; tabi yaşlı amcalarla da…

Hani bizde okullu çocuklar yaparlar. Otobüsün arkasını doldurur, sesli sesli sohbet ederler. Onlar da öyle yapıyor. Yok; öyle rahatsız edici değiller. Mütebessim ve kibarlar.

Dün ben de arkada otururken yine yaşlı bir grup geldi. Keyifli bir muhabbet eşliğinde gülüşüyorlardı. Seyre koyuldum. Kendimi tutamadım sonra. Hemen karşı koltukta oturanlara “ne kadar mutlu görünüyorsunuz” dedim.

“Biz hep böyleyiz” dediler kısaca.

Otobüsten indim; ilerlerken onlara baktım. Hepsi ayağa kalktı ve bana el salladılar kibarca.

***

Eğitim gördüğüm üniversitede bir oturumdayım.  “Çok kültürlülük” konusu tartışılıyor.

Çok kültürlülüğün iyi yanları, dezavantajları; Avrupa ülkelerindeki durumu ve Almanya örneği değerlendiriliyor.

Angela Merkel’in “Almanya’da çok kültürlülük politikası başarısız olmuştur” cümlesinden yola çıkarak oradaki Türklerin ana unsur topluma entegrasyonundaki sıkıntılarından bahsediliyor.

Ben de orada olduğum için, benim çok kültürlülük üzerine yazdığım makaleye geçiliyor. Bir Profesör “Ekmel’in makalesi, çok kültürlülüğün savunmasıdır” diyor.

Diğer bir Profesör de, beni biraz da rahatlatmak için “Türkiye gibi, çok kültürlülük politikalarının hiç olmadığı bir yerde, önce çok kültürlülüğü savunabilmelisiniz ki, daha sonra akademik çerçevede değerlendirebilesiniz” diyor.

Tartışma daha da hararetleniyor. Başörtülüler, Kürtler, Aleviler, Ermeniler, demokrasi, asker…

Biz sanıyoruz ki, dünya bizden haberdar değil. Her şeyi kendi içimizde yaşıyor, kendi metotlarımızla çözüm bulmaya çalışıyoruz.

Oysa küreselleşmiş dünyada herkes her şeyi biliyor. Kel ve hastalıklı kafamızı kumun altına soksak da, o biçimsiz gövdemiz dışarıda kalıyor.

Ekmel GEÇER / İngiltere / Haber 7
ekmelgecer@yahoo.co.uk 

Yorumlar1

  • Metin Kılıç 14 yıl önce Şikayet Et
    Bravo.. Çok güzel bir yazı.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat