Komşu ölmüş, televizyonda söylediler!
- GİRİŞ28.09.2009 11:43
- GÜNCELLEME28.09.2009 11:43
Komşunun çocuğunun okula gidecek önlüğü olmadığını, alt kattaki Ali Bey’in eşini aldattığını televizyondan öğrendiğimiz bir dönemde ‘televizyonun öldürdüğü’ komşuluk üzerine bir değerlendirme.
Televizyon komşlukla birlikte bizleri de öldürüyor yavaş yavaş. İlk önce maliyeti karşılamak ardından da daha çok kazanmak için akıl almaz reklam oyunlarını yazdı Ekran Timi.
Futbolla sınırlı spor programlarını cazip kılan ‘herkesin futbolu bilmesi’nden geliyor tespitini yapan Ekran Timi, spor yorumcuğuna ilişkin bir durum değerlendirmesi yaptı.
İşte Ekran Timi'nin dürbününden televizyon dünyasına bakış:
Hayata siyah bir camdan bakmak
Toplum olarak televizyonla ağlar, televizyonla güler olduk uzun bir zamandır. Misafirliklerimizi, komşu ziyaretlerimizi dizi, yarışma saatlerine göre düzenler, çocuklarımızı televizyonlarla eğitir! olduk. Sabah Sabah programlarıyla gözümüzü açar, gece şovlarıyla sabaha karşı gözümüzü ancak kapar olduk. Sağ olsunlar özel televizyonların bu konudaki katkısını yadsımak mümkün değil.
Hatta öyle ki açlıktan ağzı kokan komşumuzdan bihaber yaşarken, ancak bir reality show programında açım, yardım edin diyen çığlığını duyunca kulak kabartır, yine komşu kızının yaşadığı drama ancak TV’de görünce dikkat kesilebilir olduk. Bir zamanlar en tatlı sohbetlerin de en derin acıların da paylaşıldığı komşulukların yerini şimdi diziler için düzenlenen seanslar aldı bir bir. Çok değil daha geçen gün bir TV kanalında yine yoksulluk nedeniyle çocuğuna önlük alamayan bir annenin dramı ekrana geldi. Ardından insanlar o çocuğun önlüğünü almak için neredeyse sıraya dizildi. Hani önlük parasını geçtim aile ihya oldu neredeyse yapılan yardımlarla. Elbette o aile adına bu güzel ve sevinilecek bir durum. Lakin biraz etrafımızı sorup soruşturduğumuzda kim bilir daha neleri çıkacak o önlük alamayan anne gibi. Hani biz toplum olarak önce kapısının önünü süpüren, komşusunun hakkına riayet eden bir toplumduk. Ne oldu, nasıl oldu da şimdi merhamet çeşmelerimiz bile bir ekranın tuşuna endeksli açılır kapanır oldu.
En çok annemden biliyorum, hatta onun da annesinden. Eskiden komşularının sıkıntıları dertleriyle hemhal olan bu insanlar son yıllarda TV’de izlediği her şeyle üzülür, onlarla sevinir, izlediği bir dram karşısında ağlar, dövünür oldu. Hatta günlerce o konuyu gündeminde tutar oldu. Şu programdaki kadını gördün mü kocası nasıl da habersiz aldatıyormuş vah zavallı, ya da şu yaşlı adamı gördün mü torunu nasıl da eziyet ediyormuş tüh tüh türünden diyaloglara çok rastlar oldum.
Evet mutlaka televizyon hayata ayna tutan bir araç aynı zamanda. Yani toplumun yansıması. Ancak toplumun bizzat içindeyken kendimize sadece bir aynadan bakmak ne kadar sağlıklı Yanı başımızda insanlar açlıktan ölürken, ya da kör bir inancın tutsağında yaşarken bizim onlara karşı vatandaş olarak tepki göstermemiz ya da el vermemiz için illaki TV ekranında mı tanık olmamız gerek. Eminim biraz kulak kabartıp dikkatli bakınca uzakta değil hemen dibimizde düzeltip onarabileceğimiz yaralar, yanlışlar vardır Biraz aynadan yüz çevirip hakiki gözlerimizle etrafımızı kolaçan etmeye ne dersiniz?
Reklam olsun da biraz insaflı olsun
Bir dönem reklam arası dizi seyrediyorduk. Bu öyle saçma bir hal almıştı ki, kanalların reklam gelirlerinden pay alan RTÜK bile dayanamayıp duruma el koydu. Kaç dakikada bir reklam verilebilecek, reklam sürelerinin ne kadar olabileceği konusunda kurallar getirdi. Bu bir önem rahat TV seyretmemizi sağladı.
Ancak sınır tanımayan TV kanalları yeni formüller geliştirdiler. Zira reying savaşları yüzünden dev bütçeler yatırdıkları dizilerden fazlasıyla para kazanmaları gerekiyordu. İzleyicinin seyrine doyamadığı dizilerin süreleri reklam kuşak sayısını arttırmak için neredeyse sinema filmi süresi kadar oldu. Prime Time denen en çok TV seyredilen saatler PT1 ve PT2 diye ikiye bölündü. Çünkü savaş vardı ve artık bir değil iki dizi ya da program sığdırılmalıydı. Süreler de uzayınca saat 01:00’lara sarkan PT2 dizilerinin seyircileri uykusuz kaldı. Sonra RTÜK buna da el koydu. Ve diziler gece 12:00’dan önce bitmeye başladı.
TV kanallarında formül bitmiyor tabi. Kısalan süreleri yüzünden yeterince reklam alamayınca, araları uzatmak için “tanıtıcı reklam” “bir reklam” gibi kuşak dışı reklam almaya başladılar. Hatta daha da ileri gidip reklam cıngıllarına da reklam aldılar. Ve bizler eski günlerimize, reklam arası dizi günlerine geri döndük. Ayrıca dizi süreleri daha da uzadı ve yine saat 01:00’lara sarkıyor. En ufak boşlukları bile değerlendiren TV kanallarına RTÜK’ün yeniden dur demesi lazım!
Kime anlatıyorsunuz, hepimiz futbolu biliyoruz!
Bu hafta biraz tembellik yapıp televizyon izlemedim. Ekran Timi için yazacak konu ararken Pazar akşamı kanalları şöyle bir gezeyim dedim.
Önce spor programları dikkatimi çekti. Bir dönem mizah programı niyetine izliyordum. Geçen yıl Fox TV’de bir program vardı evlere şenlik. Gecenin bir yarısı yayınlanıyordu, şaklabanlığın bini bir para. Bu yıl yayınlanıyor mu bilmiyorum araştırmaya da üşendim
| Acemi Müezzin’i TRT’nin acemiliğine gitti Geçen yazımıza elif adıyla kayıtlı okurumuz bir hatırlatma yapmış. Bayramda TRT’de yayınlanan ‘Acemi Müezzin’ adlı diziden bahsetmemizi istemiş. Bayram boyunca yayınlanan dizide ilk defa imam ve müezzinlerin normal şekilde yansıtıldığı notunu da düşmüş okurumuz. Açıkçası bayramda TRT’de ‘Acemi Müezzin’in tanıtımını görüp ilgiyle izlerken bunun tek bölümlük bir TV Filmi mi yoksa dizi mi olduğunu anlayamadım. Bir akşam ‘Yeni Bölüm’ yazısıyla yayınlandığını görüp dizi olduğuna karar verdim. Tam bunu izleyeyim deyip not almıştım ki ertesi gün ‘Final’ yazısıyla karşılaşınca bayram için hazırlanan bir dizi olduğunu anladım. Daha önceki yazımızda TRT’nin tanıtım konusunda zayıf kaldığını yazmıştım. Acemi Müezzin de bunun somut örneklerinden biri oldu. |
Sporun futbol olarak algılandığı bir spor yayıncılığı içinde spor programlarını çok fazla izlediğimi söyleyemeyeceğim. Bahsettiğim iki programda çok fazla yapılmasa da programı hakem hataları üzerine kuranlar oluyor. Şunu bir türlü anlamıyorum; hakemin saniyeden daha kısa bir zamanda verdiği kararı koca koca adamlar bilmem kaç farklı kamera açısından dakikalarca izleyip hepsi de nasıl farklı bir karar verebiliyor. Sonra da hakemi nasıl eleştirme hakkını kendisinde buluyor?
Futbolun çekiciliği basitliğinden geliyor. Futbolu herkes anlıyor, herkes yorumlayabiliyor. En büyük sportif başarıları halı saha turnuvasında üçüncü olan arkadaşlar da spor yorumculuğu yapıyor. Gerisini siz düşünün.
Spor programları özel bir incelemeyi hak ediyor. Kısmet olursa bir gün değerlendiririz.
EKRAN TİMİ - Haber 7
ekrantimi@haber7.com
Yorumlar1