'İçelim mi, bırakalım mı?' Sayın Kırca
- GİRİŞ09.10.2009 17:10
- GÜNCELLEME09.10.2009 17:10
Eski filmlerdeki sigara görüntülerini bile kapattıran RTÜK’ün de böyle bir skeci gözünden kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum.
Ben de birkaç kez bunlardan bazı bölümler seyrettim. Dikkatimi çeken bir konu üzerine STV’nin dizilerini fırsat buldukça daha dikkatle izledim. Hikayeler farklı olsa da hepsinin ana fikri ortak. “Kötüler mutlaka belasını bulur”. Evet doğru hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz. Ancak bu bela her defasında ölüm olmaz. Ya da mutlaka bu dünyada ceza çekilmez. Ve doğru yolu bulup tövbe edenler de mutlaka ölmek zorunda değildir!..
- Programın çekimleri ve görüntüleri oldukça iyi. Ancak program sunucusunun tekrarları önlenmeli ya da kurguda atılmalı.
- Anadolu Efsaneleri bölümünde yapılan canlandırmada, muhtemelen bütçe yeterli olmadığından amatör oyuncular kullanılmış. Yine çekimleri oldukça iyi olan bu bölümde hikaye anlatıcı ile desteklenmiş. Ancak aralarda oyuncuların kendi sesleri de kullanılmış. Bence hikayenin tamamı anlatıcı tarafından verilse, oyuncuların amatörlüğü de göze batmamış olurdu.
24’ün ‘Tematik Film’ kuşağı var. Mustafa Hoş döneminden kalan bir hoşluk. Dünya sinemasından önemli filmler bu kuşakta yayınlanıyor. Tutkunları dikkatle bu kuşağı takip ediyor. Geçen gün ‘Rezervuar Köpekleri’nin yayınlanacağını görünce bir Tarantino hayranı olarak heyecanlandım.
Filmin yarısında hemen hemen ekranın yarısı kapatılıyordu. Sürekli sigara sahneleri, şiddet görüntüleri ki Quentin Tarantino’nun şiddet görüntüleri biraz daha şiddet içerir, blurlanmış. Film mi izliyoruz, bulanık ekran mı belli değil. Küfür sorunu ise pratik bir yöntemle çözülmüş. Küfürler İngilizce olduğu için ortalama küfürler ‘Lanet olsun’ diye çevrilirken sinkaflı küfürler yok sayılmış. Tarantino filmi 24’te izlese, filmi o hale getirenleri filmlerine malzeme yapar. O derece yani.
Gözümüzün içine baka baka tüm haberi ezberlemişler gibi okuyorlar ya Aslında kendilerini çeken kameraya yerleştirilmiş bir düzenekten haberi okuyor onlar. Promter denilen bu cihaz sayesinde gözümüzün içine baka baka haberi sunuyorlarmış gibi görünüyor.
Elbette din kimsenin tekelinde değil, Kur’an’ın hitabeti evrensel, yani herkes onu okuyup kendine dersler, hakikatler çıkartabilir. Ancak kitleleri ilgilendiren organ nakli hakkındaHakkı Devrim’den önce çok kişiye söz düşüyor diye düşünüyorum. En azından programa çıkarttıkları organ bağışı bekleyen ailenin içinde bulunduğu çıkmazı düşününce, Hakkı Devrim’den önce tıp doktorlarına ve ilahiyatçılara söz vermek daha doğru ve inandırıcı olmaz mıydı?
Bu arada Ekran Timi de Hakkı Devrim’e kafayı taktı dediğinizi duyar gibi oldum. Alakası yok, zira kendileri bu kadar çok ekranda olunca ister istemez gözümüz ona da kayıyor.
Yani öyle büyük beklentiler taşımanızı istemem. Ama eğer söz konusu kanallardaki yayınlar çocuklara hitap ediyorsa,
onlara ne kadar sade anlatımla, doğru mesajları verebilirsek o kadar iyidir diye düşünüyorum. Sözünü ettiğim çizgi filmde de anne babası, dedesi ve kız kardeşiyle birlikte yaşayan Kailou son derece iyi niyetli, akıllı, söz dinleyen, terbiyeli bir çocuk, bununla birlikte kendine has seçimleri, zevkleri ve hayatı algılayış biçimi de söz konusu. Çizgi filmde Kailou’nun büyürken ailesiyle ve çevresiyle yaşadığı her şey doğru yerde verilen doğru mesajlarla izleyiciye aktarılıyor.
Aile bağlarına vurgu yapılan çizgi filmde, Cailou örneğin evlerinde kalması için ikna ettiği ve ailesinden izin aldıkları arkadaşı onlarda kalmak istediğinde kendi pijamalarını giydiği için arkadaşını önce kıskanıp ardından da bundan utanabiliyor, ya da düğüne giderken kendi canının istediği kıyafetleri giydikten sonra babasının ve dedesinin resmi kıyafet giydiğini görünce hemen kararını değiştirip gidip kendisine çok yakıştırdığı takım elbisesini giyebiliyor. Hayatı hayatın içinde yaşadıklarıyla öğrenen bir çocuk Cailou.
Paylaşmayı, vazgeçmeyi, hatadan geri dönmeyi, sevmeyi, fedakarlığı her şeyi bizzat yaşayarak öğreniyor ve eş zamanlı olarak da izleyiciye hatırlatıyor. Ekranda çocuklarına izletecek bir şey bulamayan anne babalara Kailou’yu şiddetle tavsiye ediyorum
Tiyatro oyuncusu ve tabiri caizse hobi canavarı Derya Baykal’ın uzun yıllardır ekranlarda sürdürdüğü Deryalı Günler adlı programını bilmeyen, rastlamayan yoktur. Gün içindeki yayınıyla neredeyse Primetime’daki programlarla yarışan, saçına taktığı ilginç tokalar, hatta sebzelerle ekranda bir fenomen haline gelen Derya Baykal giydiği envai çeşitten müteşekkil elbiseleri ve aksesuarlarıyla da bizleri her daim hayretlerden hayretlere sürüklüyor duruyor. Gün boyu ekranda süre giden akıllara zarar tasarımcılık örnekleriyle, programın dinmek bilmeyen temposuna yetişmenin zaman zaman imkansız hale geldiği Deryalı Günler’de Derya Hanım sağlık ve güzellik reçetelerinden, yemek tariflerine, örgüden geri dönüşüm çalışmalarına, İngilizcede craft olarak tanımlanan hobi çalışmalarından dikişe kadar kadınsal bütün hobilerin en uç noktalara taşındığı programını sürdürmeye devam ediyor.
Aynı formatta Amerika’da program yapan Martha Stewart’la şaşırtıcı fiziksel benzerlikleri dışında programdaki tarzları ve hobi kavramına yaklaşımlarıyla da benzeşen iki programcı arasında şahsen bir tercihe gidecek olsam, her ne kadar ünü sınırları aşan hatta bu sıralar e2
kanalında da programı yayınlanan Martha Stewart’ın suratındaki memnuniyetsiz ve donuk ifadeyi Derya hanımın enerji ve mutluluk fışkıran yüzüyle kıyas bile edemem. Elbette program formatının orijinali Martha Stewart’a ait fakat Derya Baykal’ın programının bu kadar uzun soluklu olmasında Derya hanım faktörünü es geçmek olmaz. Birisi ne kadar asık suratlı ise öteki o kadar sevecen ve sıcak. Hal böyleyken gündüz kuşağının büyük bir kısmında her saniyesini dolu dolu geçirdiği, nefes nefese kalarak sürdürdüğü programında Derya Baykal yardımcıları sayesinde daldan dala atlayarak yemek tarifi de veriyor gün boyu, taşlarla pullarla ayakkabı süslemeyi de, Türkiye’nin Martha Stewart’ı tartışılmaz olarak bence Derya Baykal ama bir farkla bizim Martha Stewart’ımız daha sevimli, daha güler yüzlü
Ezel güzel bir de teknolojiyi tuttursa
Başrollerini Kenan İmirzalioğlu ve Cansu Dere’nin paylaştığı Uluç Bayraktar’ın yönetmenliğinde çekilen, Show TV’nin yeni yayın döneminde ne çok ses getirecek dizisi olan Ezel’den iki sahne takıldı gözümüze
Yıl 1997 Müthiş bir planla casino soygunu yapılıyor. Kumarhanede çalışan eleman, gece geç saatte kapıdaki bekçiyi kafaya alıp, ‘cüzdanımı dolapta unuttum’ diye beraber içeriye giriyorlar İkinci kişi de arkalarından içeriye sızıyor. Ana kapıdan geçiyor. Elektronik olarak kilitlenip açılan kapıdan giriyor. Dolaphanede olan arkadaşını ve bekçiyi buluyor Sonra da gözlerinin içine baka baka “Ağabey ne olur öldürmeyin, çoluk çocuğum var benim” diye yalvaran bekçiyi oracıkta öldürüyor.
Fakat plana göre bu cinayeti birinin üzerine yıkılması gerekiyor.
Bu kişide soygunu planlayan kızın sevgilisi, kumarhanede çalışan elemanın kankası ve dolaphanede bekçiyi öldüren üçüncü kişinin çırağı Ağabeyi. O nerede askerden yeni geldi. Müthiş bir ihanet çetesi aynı zamanda
Bu müthiş soygun ve işlenen cinayetin yıkılması sahnesi ise süper olmuştu. Özetle kan kardeş olan kumarhane çalışanı çakır keyf kafa ile önce siyah eldivenini takıyor Sonra da cinayette kullanılan silahı belinden çıkarıp sağa sola hedef alıyor. Üzerinde de esas oğlanın kot montu var. Plan süper işliyor. Diğerleri tedirgin. Bizimki de tedirgin oluyor. Çakırkeyif gangster tetiğe dokunuyor. Klik. Silah boş. Ömer yani sonradan Ezel olacak kahraman silahı elinden çekip alıyor.
Sonra
Soygunda kullanılan silah ve mont kotundaki kan izlerinden dolayı dizinin bizim esas oğlan hapishaneyi boyluyor
İyi de
Yıl 1997. Kıbrıs’ın en ünlü kumarhanelerinden birisi soyuluyor ve ortada bir tane güvenlik kamerası yok. O adam koskoca otele elini kolunu sallayarak girip elektronik kapıdan geçiyor. Ortada ne kamera var ne de alarm. Her şey bir tane aylak bekçiye emanet... Diyeceksiniz film icabı. İyi de bu kadar da film icabı olmaz ki Sırf o müthiş planla izleyiciyi hayrete düşürüp esas oğlanı hapishaneye düşürmek için güvenlik kameraları es geçilmiş biline
Bir de anne karnındaki 5 haftalık bebeğin kalp sesinin duyulması sahnesi var. Evlere şenlik. Yani dizide verilen tarihten 12 yıl sonrasında olmamıza rağmen anne karnındaki bebeklerin kalp atışları günümüz teknolojisi ile ultrasonla en erken 6,5 haftada en geç de 8. Hafta içinde görünür Ama Ezel'de 12 yıl öncesinde bu teknoloji 2 hafta geriye alınmış durumda
İki sahnenin teknolojik anlamda birbirine ters düşmesi dikkatinizi çekmiştir. Birinde o dönem var olan imkanlar es geçiliyor diğerinde ise şimdi bile olmayan bir teknolojiden çatır çatır faydalanıyor.
Not: Ekran Timi yazı gününü değiştirdi. Cuma ve Salı günleri yeni yazılar yayınlanacak.
Bu da Ekran Timi'ne not: Arkadaşlar yazıları lütfen geciktirmeyelim.
Yorumlar10
-
samet karabulut
16 yıl önce
Şikayet Et
calliou. yumurcak tv deki bu çocuk programı gerçekten sade ama etkili, biz de çocukların sayesinde izler olduk,ekran timi iyi yakalamış,levent kırca oya başar ve bunun gibilerin zihniyeti bellidir,yıllarca bizi uyutan güruhtan sadece bir kısmıdır.diğerlerini düşünürseniz bulursunuz
Beğen
Cevapla
-
Esad Beşir Özsoy
16 yıl önce
Şikayet Et
Parasıyla.... bazı insanlar hedef seçiyor Akp gibi istediği programı seçiyor parasınıda veriyor ondan sonra bak bakalım neler vizyonda....
Kırca neden diğer oyunculardan 20 kat zengin sanıyorsunuz...
Beğen
Cevapla
-
mikail
16 yıl önce
Şikayet Et
Sigara yasağı tamam da. Alkoller gırla, bira muhabbetleri gırla, sarhoşluğu hoş gösteren parodiler mide bulandırıcı. Sigaraya gösterilen hassasiyet maalesef bu konuda gösterilmiyor. Cinayet, tecavüz,hırsızlık gibi onlarca suçun sebeplerinde ağırlık bu zıkkıma aitken sigaraya takılıp kaldık. Bir de çağdaşlık alameti diye savunanlar var ya ben daha ne diyeyim. ALLAH (c.c.) affetsin, hidayet versin.
Beğen
Cevapla
-
ThE_DoCToR
16 yıl önce
Şikayet Et
Tiksinti. Resmen tiksiniyorum o programdan artık çocukluğumdan beri seyrederim ama bu sezon resmen siyasete dökmüş malum kişi artık adından bile bahsetmek istemiyorum utanmasalar muhalefetin bayrağını sallıyacaklar programlarında ...
Beğen
Cevapla
-
selim bahadır
16 yıl önce
Şikayet Et
Kırcaya dair;. Senelerce Kırca, Hamdi Alkan gibi tipleri komedyen diye yedik. Gülmemiz için Cem Yılmazın, Çok Güzel Hareketler ekibinin doğması gerekiyormuş. Şimdi Kırcayı bir yerde görsem anında zaplıyorum. Zira kendisine tahamülüm sıfır..
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle