İşte Ekran Timi'ne bu hafta takılanlar:
Yaprak Dökümü’nde ‘organ bağışı özendirildi
“Haydi hep beraber organ bağışına”
Önceki gün akşam yine ellerde kağıt mendiller ile izlendi Yaprak Dökümü. Malum milli maçlarla aynı saatte yayınlandığı zamanlarda bile gün liderliğini kimseye bırakmayan ve Türkiye’nin dizisi unvanını elinde bulunduran Yaprak Dökümü dün bütün izleyicileri sosyal bir sorumluluğa çağırdı satır arasında.
Dizinin uslanmaz kızlarından Necla’nın gencecik eşi Cem aniden geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu. Buraya kadar her şey normal ama güzel olan Cem’in ölüm ilanlarının verildiği gazetelerde yer alan “Cem Aydınoğlu’nun organları 3 kişiye hayat verdi” haberiydi. Önce geçiştirilecek sandığımız bu haber dizimizin dertli babası Ali Rıza Bey’in ağzından kızı Necla’yı teselli etmek için yaptığı konuşmada da oldukça geniş yer buldu. Ali Rıza Bey karaciğer, göz ve böbrekleri üç farklı kişiye hayat veren damadının ve ailesinin örnek davranışından oldukça etkili bir şekilde bahsetti.
Her kesimden çok sayıda izleyiciyi ekranlara kilitleyen bu başarılı dizinin “organ bağışı” konusundaki bu etkili yayını umarız yerini bulur ve ülkemizde daha çok insan organlarını bağışlayarak hasta insanlara bir umut ışığı olur.
Yumurcak TV’ye yakışmıyor
Küçük çocuğu olan hemen her annenin can simidi Yumurcak TV. Gerek, özellikle Meryem Akbal yapımcılığındaki eğitici ve öğretici yüzde yüz Türk yapımlar, gerekse dünyada çocuk eğitimi ve gelişimi dendiğinde akla ilk gelen çizgi dizi ve filmler ile çocuklarımızın eğitiminde önemli bir eksiği dolduruyor Yumurcak TV.
Son zamanlarda Yumurcak Tv adına hiç de hoş olmayan bir detay gözümüze takılır oldu. Bunlar “doğrudan satış” başlığı altında kanalda verilen reklamlar. Televizyonlar tabiî ki reklam verecek buna sözümüz yok ancak bu tanıtıcı reklam kuşakları ne yazık ki fazlasıyla abartılıyor. Özellikle son zamanlarda yaptığım bir gözlem şu ki bu kuşaklarda aynı tanıtım bandı en az beş kez üst üste tekrarlanıyor. Bu tanıtım bantlarını izleyen küçük çocukların yaşları da göz önüne alındığında bunun pek de sağlıklı bir tanıtım olmadığı aşikar.
Bu kadar güzel işlere imza atılan bir televizyonun bu uyarımıza kayıtsız kalmayacağını umuyoruz.
Habertürk reklamı ‘esinlenme’ mi?
İzlediniz mi bilmiyorum. Habertürk Gazetesinin bir reklamı dönüyor ekranda şu aralar. Reklamda gazetenin haber merkezi bir mutfak olarak temsil edilerek gazeteciler de o eksende mutfağın aşçıları olarak resmediliyor. Reklam gayet güzel, çekimler estetik, hoş, metinler özenli yazılmış. Göze kulağa beyne hitap ediyor. Yalnız iki yıl önceki Kanal D Haber için hazırlanan tanıtımda aynı bu temada değil miydi? Hatta Mehmet Ali Birand ve ekibi ellerinde kepçelerle ve tencerelerle poz vermemiş miydi? Şimdi bir iş ne kadar güzel olursa olsun taklitten öteye gidemez diyor insan. Acaba Habertürk ekibi bu reklamı ajansa yaptırırken kimsenin aklına bu fikrin daha önce yapıldığı akıllarına gelmedi mi merak ediyorum. Ya da çok hoşlarına gitti hepsinin de bizimde aynısından olsun mu dediler. Kim bilir!
Mehtap TV’de fotoğraf tutkunları için!
Tematik yayınları ve herkesin beğenisine seslenen yayınlarıyla Mehtap TV izlerken en çok haz aldığım kanallardan bir tanesi. Ekran estetiği açısından gayet şık, içerik olarak da oldukça zengin ve doyurucu. Sanat dalları konusundaki geniş yelpazesiyle de belki de ekranların en geniş içeriğine sahip. Örneğin fotoğraf sanatına ilgi duyanların ya da fotoğraf sanatındaki gelişmeleri takip etmek isteyenlerin takip edebilecekleri ekrandaki nadide bir program Kadraj. Fotoğrafın tekniği hakkında da bilgi veriliyor, fotoğrafçılık alanındaki yeniliklere de. Fotoğraf sanatçılarıyla röportajlar da var programda, yeni fotoğrafçılar için tüyolar da. Hatta fotoğraf sergileri ve yarışmaları hakkında da bilgiler veriliyor programda. Kısacası Mehtap TV meraklısı için bir okul bir akademi gibi. TV ekranlarından sürekli yakınan, şikayet edenler acaba ekranda hiç alternatif arayışına giriyorlar mı? Bence çok şey kaçırıyorlar
Daha ilk başladıklarında Kapalıçarşı ve Ezel diye bir yazı yazmıştım. İki yeni diziyi kıyaslamıştım. İddialı bir giriş yapan Ezel’in tıkanacağını ancak daha naif olan Kapalıçarşı’nın daha uzun soluklu olacağını yazmıştım. Ancak reytingler bunun tam tersini söylüyor. Gerçi hala Kapalıçarşı Ezel’i yakın takipte ama reytingleri yarı yarıya.
Kapalıçarşı ve Ezel
Tim olarak genel olarak Ezel’i beğeniyoruz ama bu eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Ben Kapalıçarşı izleyicisiyim açıkçası. Ama son iki bölümde bir tıkanma oldu gibi. Yönetmenin değişme nedenini bilmiyorum ama onunla birlikte birçok şey de değişti. Bir kere zaten karanlık olan rengi daha da garipleşti. Soluk ve grenli bir görüntü izliyoruz. ATV’nin genelinde bir sorun var ama bu Kapalıçarşı’da had safhada. Yapımcının ya da TV yönetiminin buna bir çözüm bulması gerekiyor. Ayrıca hikâye de birden hızlandı. Ağır abi olan Cemal birden liseli gençler gibi davranmaya başladı. Adamın karizması yerle bir oldu. Sevilen bir dizinin böyle heba olmasına gönlümüz razı olmaz...
Ezel öyle değil mesela. Sanki sinema filmi izliyor gibi oluyorsunuz. Ya gerçekten iyi stok yaptılar rahat çalışıyorlar ya da gerçekten iyi yapıyorlar bu işi. Ancak onun da başka zaafları var. Geçen akşam Yüksel Aytuğ’un Medyatik programında da bir örneğine yer verildi. Eyşan’ın oğlunun 4 senede hiç büyümediğini görüyoruz.
Ama son bölümdeki daha büyük gaf vardı. Ali’nin Ezel’in gerçekte kim olduğunu araştırması için görevlendirdiği adamın flashbackte Ezel’in adamı olduğunu anlıyoruz. Burada bir sorun yok. Ancak Ali’ye bir açığını bulduğunu söyleyerek çıkan adam belgedeki adrese gittiğinde şok oluyor. Meğer orası Ezel’in babasının dükkanıymış. Telefonda Ali’ye yanlış yapmışım diyor ve sonra atölyeye giriyor. Orada Ezel’in babasıyla yaptığı konuşmalardan ise adamın daha önce buraya geldiğini, hatta asıl patronu Ezel adına siparişler verdiğini anlıyoruz.
Madem bu işleri bu adam takip ediyor o zaman neden bunun farkına oraya gidince varıyor. Yoksa ani hafıza kayıpları mı yaşıyor?
Dünyayı kasıp kavuran Lost dizisinden özenilerek yapılan Ezel’de flashback bölümleri ile bağlantı iyi kurulamıyor. Senarist ve Reji ekibinin tekrar tekrar Lost’u izlemesini ve ders almasını tavsiye ediyorum.
Okan her yerde!
Son zamanlarda Okan her yerde. Zaten haftanın üç gecesi program yapıyor, yetmiyormuş gibi başka programlara da sık sık konuk oluyor. Bunda son filminin etkisi büyük tabi ama zaten Okan’ın söyleyecek şeyi bitmiyor. Geçen akşam izlediğim Medyatik programının konuklarından biri de Okan Bayülgen’di. Yüksel Aytuğ kendisine Burcu Esmersoy’la ilgili son dönemde sansasyon yaratan açıklamasını sordu. Ama kardeşim bu kadar mı evirilip çevrilir bir laf? Bir bakıyorsunuz evet söyledim kız güzel değil diyor. Bir taraftan da ben aslında
deyip lafı geveliyor. Bir taraftan özür dilemem diyor, bir taraftan da ortamı yumuşatmaya çalışıyor. Oysa biz Okan Bayülgen’i lafını sakınmaz, geri de adım atmaz olarak bilirdik!
Kısa Kısa
Güzel Haberler, ‘Cinsel Haberler’ olsun
NTV’de yayınlanan ‘Güzel Haberler’in adının ‘Cinsel Haberler’ olarak değiştirilmesini talep ediyorum. Her konuyu cinselliğe bağlayabilen Müjde Ar’ı da tebrik etmeden geçemeyeceğim.
Kurtlar Vadisi’nde 1 dakika içinde 10 bant tanıtım yayınlayan ekibe de tebriklerimi iletiyorum.
120’yi bu sefer "sakın" kaçırmayın!
Bu filmle ilgili bir şeyler yazamamak içimde kalmıştı
Üstelik iki kere vizyona girmesine rağmen yazamadım. Sinemada izleyip bir de aile erkânına topluca izletme amacıyla DVD’den ikinci kez izlememe rağmen bir iki satır da olsa karalayamamıştım
Kısmet TV’de ilk kez olarak bu akşam 20.15’de Kanal D’de yayınlanmasınaymış
Evet bahsi geçen ve bu akşam ekranlara gelecek olan filmin adı; 120
15 Şubat 2008’de gösterime giren ve 1 milyondan fazla seyirci tarafından izlenerek “2008 Yılının En Çok izlenen İkinci Filmi” olan “120”, 30 Ağustos Zafer Haftası nedeniyle, 29 Ağustos 2008 Cuma günü Türkiye genelinde yeniden gösterime girmişti
Çok da iyi edilmişti
Şimdi ise 29 Ekim haftasında herkesin evinde olacak. Peki bu film neden bu kadar önemli ve neden izlenmeli
O kadar çok bahanesi var ki saymakla bitmez
Bir kere bizim hikâyemiz 120
95 yıl önce yıkılmak üzere olan bir devleti parselleyen düşmanlara karşı atalarımızın verdiği topyekun mücadelesinden “küçücük bir hikayenin” beyaz perdeye yansıtılmış hali
Yakın tarihini sadece tarih kitaplarında, “ne yazıldıysa” onunla öğrenmek zorunda kalan Cumhuriyet gençliği 120’yi asla kaçırmamalı. 120, şanlı geçmişimizin belleklere kazırken görsel bir de şölen sunuyor.
Film, adını aldığı 120 tane Van’lı fidanın, Kafkas cephesine giden Van Tümen Komutanlığı askerlerine cephane götürmek için karda kışta, yalın ayak, baş açık koyuldukları ölüm yolunun acıklı hikayesini anlatıyor
Anlatmakla kalmıyor, yaşatıyor adeta
Bu film senaryosunun perdeye yansıtılması kadar, gerçeğe yakın sahneleri ile de başarılı bir yapım
Ayrınca Ekran Timi adına bu film için Milli Eğitim ile Kültür ve Turizm Bakanlıklarına bir çağrım olacak
İki bakanlık kafa kafaya verse de bu film tüm lise ve ilköğretim okullarındaki tarih dersi olarak, -iki tarih dersi yerine geçer- topluca öğrencilere izletilse fena mı olur?
Eğer filmi izlemediyseniz, bu akşam 20.15’de ekran karşısına geçip izlerseniz yukarıdaki soruma emimim “evet” diye cevap vereceksiniz
Müzmin muhalifler
Haber 7’nin okur kitlesi içerisinde ‘müzmin muhalif’ bir grup var. Haber 7 ne yapsa eleştiriyorlar. Son yazımıza da muhalefet eden arkadaşlar ‘neden şunu yazmıyorsunuz, neden bunu yazmıyorsunuz?’ diyerek sitemlerini iletmişler.
Ekran Timi izlediği şeyleri eleştiriyor, izlemediği şeyleri eleştirmiyor.
Bir de hatırlatma yapalım; Ekran Timi bir kişiden oluşmuyor. Ekran Timi’nin içinde aynı konuda farklı görüşler olabilir. Bir kişinin beğendiğini diğeri beğenmeyebilir. Bu tür yazılarla karşılaşırsanız şaşırmayın.
EKRAN TİMİ - Haber 7
ekrantimi@haber7.com
Yorumlar3