'Kız kardeşinle beraberdim' ha ha ha

  • GİRİŞ25.11.2009 13:57
  • GÜNCELLEME25.11.2009 13:57
Ekran Timi’nde bu hafta iki reklamla başlıyoruz.
 
Turkcell’in ‘kız kardeşin dün gece bende kaldı’ temalı çok komik reklamı hiç komik bulmadığımızı belirtelim.
 
Bir de Albaraka reklamı var, personellerini yeni sürümleriyle değiştiriyorlar. Acaba çalışanları buna ne diyor.
 
Ekran Timi, ‘Küçük Kadınlar’ın sırını çözdü. Acıdan zevk alan, dram eşiği hayli yüksek bir toplumuz ve bir dizide ne kadar acı varsa o kadar da reyting. Bu da bizim yapımcılara kıyağımız olsun…
 
Okan Bayülgen’i sonunda ‘tik’ sahibi yaptılar. Programda yaşanan ‘Serdar Ortaç’ krizine bir de Ekran Timi’nin dürbününden bakın.
 
Ekran Timi’nden Kapalıçarşı’ya bir alkış, bir eleştiri…
 
Ve biz görmedik ama görenler anlattı. Doktorum’a bağlanan bir izleyici özel hayatındaki sorunları anlatmaya kalkınca buna engel olunmuş. Tebrik ediyoruz…
 
İşte Ekran Timi’nin bu hafta yakaladıkları:
 
‘Kız kardeşin gece bende kaldı’ ha ha ha çok komik!
 
Turkcell’in bir reklam konsepti var, ‘Gençken yapılacak 100’ şey diye gidiyor. Yeni reklamda ‘Madde 98 hayatının en çılgın şakasını yap’ diyen sesten sonra şakayı görüyoruz.
 
Genç delikanlı bir dükkana girerek, ‘Merhabalar siz Dilek’in abisisiniz’ diyor karşısındaki esmer, bıyıklı arkadaş kafasını sallıyor. Delikanlı devam ediyor, ‘Ben Dilek’in erkek arkadaşıyım, geçen Dilek bende kalmıştı. Bu da onun diş fırçası, onu getirdim’ diyerek fırçayı fırlatıp kaçmaya başlıyor. Sonra Dilek’in ağabeyleri genç arkadaşı sokaklarda kovalarken bir taraftan da kampanya hakkında bilgi alıyoruz.
 
Kimi reklamlar vardır belli bir mantık üzerine kurulmuştur, kimi reklamlar ise mantıksızlık üzerine. Burada belli bir mantık kurulmuş, kahramanımız ‘hayatının en çılgın’ şakasını yapmış. Aynı mantıkla düşünerek reklamı değerlendirirsek, kız kardeşlerinin bir erkekle birlikte kaldığını söyleyince büyük bir tepki alacağını hesap eden genç arkadaş Dilek’in durumunu neden düşünmüyor. Akşam o ağabeyler eve gidince ‘Dilek’e ne yapacaklar.
 
Şimdi amaaaan reklam işte diyen okurlar olacaktır. Ama ben bu reklamdaki mizah anlayışı ile Serdar Turgut’un ‘Rojin’i dağa kaldırır seks kölesi’ yaparım dediği yazısındaki mizah anlayışıyla aynı görüyorum.
 
Koskoca reklam ajansı bula bula hayattaki en çılgın şakayı bu şekilde mi bulmuş. Şakayı yapacak şahsın adrenalin seviyesini yükseltecek bir şaka bulamamışlar mı? Toplumun hassas olduğu konularda neden böyle pervasızca davranılıyor? Hem de Türkiye’nin en büyük kurumsal markalarından biri bu reklama olur vermiş.
 
Mizah yok, zeka yok, ahlak yok… Berbat ötesi bir reklam. Ağabeyleri olan bir kız arkadaş bulup, gidip sizin kız kardeşiniz gece bende kaldı demek mizah… Dönün de kendinize gülün siz. 
 
Çalışanına ürün muamelesi yapan firma
 
Reklamdan başladık, reklamdan gidelim. Albaraka’nın yenilenen logosu ve yeni anlayışı bir reklam filmiyle anlatılıyor. Kamyonlarla getirilen yeni çalışanlar, eskileriyle değiştirilerek, yeni bir anlayışla hizmet vereceklerini anlatmaya çalışmışlar.
 
Ben Albaraka’nın bir personeli olsam bu reklamdan rahatsız olurum. Her şeyden önce cansız manken muamelesi zaten can sıkıcı. Personeline alınıp/satılan bir ürün muamelesi yapacaksın sonra eskisi işe yaramıyordu diye yenisiyle değiştireceksin.
 
Reklam bende çok fazla olumsuz etki bıraktı.
 
 
Küçük Kadınlar gerçekten küçük mü?
 
Kanal D’nin iki sezondur devam ettirdiği (ki toplam izleyicide ilk beşten aşağı inmeyen bir diziyi maksat sadece reytingse neden indirsin) Küçük Kadınlar dizisini izlemeyen kaldı mı? Geçtiğimiz yaz, Kanal D’nin yaz dizisi olarak başlatıp ilgi görünce kış döneminde de devam ettirdiği anne ve babalarını ardı ardına kaybeden 4 kız kardeşin dramını anlatan Küçük Kadınlar dizisi başladığı günden bu yana baştan aşağı dram. 
 
İlk bölümünü rastlantıyla izlediğimde bir bölüm için bu kadar acı dram fazla kaçmamış mı diye söylenmiştim kendi kendime. Neticede televizyon bir eğlence ve zaman geçirme aracı değil miydi, zaten başında bir sürü derdi olan halkımızı birde ekran karşısında bu kadar dertlendirmeye gerek var mıydı diye düşünmüştüm.
 
Fakat yanılmışım sayın izleyici. Yurdum insanın son yıllardaki beğenileri, ilgileri beni hayrete sürüklemeye devam ediyor. İlk bölümünden sonra zaman zaman şöyle bir göz attığım dizide hemen hemen olaysız, kansız bir gün geçmiyor. Kızların her birinin dizi boyunca gözünden yaş, başından bela eksik olmuyor.
 
Mübarek kızlar adeta bir mıknatıs gibi bütün belaları üzerlerine çekiyorlar. İki kız kardeşten birisi geçen sezon ölünce yerine onu ikame edecek yeni bir oyuncu yan rol olarak diziye ekleniyor. Fakat heyhat onunda başına gelenler adeta diğerlerine rahmet okutuyor. Hal böyle olunca hapse giren, hapisten çıkan, hırsızlık yapan, adam yaralayan, adam öldüren, eniştenin tacizine uğrayan, yetimhaneye düşen, kendinden kat kat fazla yaştaki adamla evlenen, daha daha izlemeye yüreğim dayanmadığı için kaçırdığım türlü türlü belalar bu kızların başından eksik olmuyor.
 
Tanıtımlarını bile izlediğimde bana hafakanlar basarken, halkım hala bu diziyi nasıl ilk beşlere taşıyor merak ediyorum. Ya dram eşiği hayli yüksek halkımızın ve bana mısın demiyor bu olan bitenler onlara, ya da bu acıdan haz alma durumu sandığımızın da ötesinde kabul görüyor toplumda. Kızlar ekranda bin bir türlü eza cefaya birazda kendi ettikleri yüzünden düçar oldukça izleyici de bundan ilginç bir şekilde haz alıyor, mutlu oluyor. Bir de dün akşam zap yaparken rastladığım, kızlardan biriyle evlenen yaşlı adamın düştüğü kepazeliği ekrana taşıyan anlayışı kınıyor ve Allah korusun hiç iyiye gitmiyor, gitmiyoruz diyorum. Benden uyarması!
 
 
Okan’ın sabrı sınandı
 
Cumartesi gecesi rahatsızlığım nedeniyle uyuyamadım. Bu durumda sabaha kadar Okan Bayulgen’in Disko Kralı’nı seyrettim. Yeni albüm çıkarmış diye her açtığım programda karşıma çıkan İsmail YK da konuklar arasındaydı. Ayrıca Yeşim Salkım, Aylin Aslım ve Kanal D’nin bütün programlarına en az iki kere konuk edilen Geniş Aile dizisinin Cevahir’i Ufuk Özcan da konuktu. Ve bir de süs olsun diye güzellik yarışması birincisi bir kızcağız…
 
Okan’ın tarzını herkes bilir. Çoğunlukla alaycı ve can sıkıcıdır. Telefondakilere her şeyi söyler ama stüdyodaki konuklarına saygıda kusur etmez. Ama Yeşim Salkım’ın albümünden bahsederken adı geçen Serdar Ortaçla ilgili biraz alaycı konuştu. Serdar Ortaç’tan albümüne iki şarkı alan Yeşim Salkım tepki gösterdi bu duruma. Okan geçiştirdi. İlerleyen saatlerde de devam eden Serdar Ortaç gerginliği programın sonuna doğru patlak verdi. Serdar Ortaç’ın avukatlığına soyunan Yeşim Hanım tüm bilmişliğiyle Okan’a öğütler verdi ve dedikodu yapmamasını söyledi. Ben Okan’ın çileden çıkmasını ve daha sert tepki vermesini beklerken o sinirli ancak yumuşak bir dille dert anlatmaya çalıştı. Ve reklam arasında Yeşim Hanım gitti.
 
Programın son bölümünde Okan’da bir tik oluştu. Yaklaşık yarım saat yönetmeni çile çekti. Çünkü Okan burnunu kaşımaktan kendini alamıyordu. İnsanlık hali bu olabilir araya bir şey at ve bir çaresine bak bu durumun. Nihayet bir şarkı girdi Okan da stüdyo dışına çıktı diyordum programın jeneriği girdi…
Ertesi gün zap yaparken Okan’ı yine eli burnunda gördüm. Hakikaten tik oldu sanırım…
 
 
Dizilerden…
 
Kapalıçarşı, favori dizim. Reyting rekorları kıramıyor Ezel’in karşısında ama belli bir kitlesi var. Bir önceki bölümden sonra yazı yazamamıştım o yüzden şimdi yazıyorum. O bölümde bir irkildiğim bir de eridiğim iki sahne oldu. Önce irkildiğim sahne: Dolandırıldığını öğrenen Mahmut (Olgun Şimşek) yıkılmış arkadaşları onu teselli etmek için her yolu deniyor. Bahçede kurdukları masada Cemal (Nejat İşler) rakı uzatıyor. Mahmut reddedince “asıl senin içmen lazım, senin ilacın bu” diyor. Nasıl yani? Sigara özendirilmesin diye en eski filmlerde bile mozaiklenirken, içki ilaç diye sunuluyor ama buna bir yaptırım yok. Tabi bu ülkede içki içmenin laikliğin göstergesi olarak görenler var oldukça bu böyle devam eder. Oysa Peygamberimiz S.A.V “içki kötülüklerin anasıdır” buyurmuştur.
 
Eridiğim sahne ise o günden beri facebook ve youtube’da paylaşım ve izlenme rekorları kıran Olgun Şimşek’in sazı eline alıp türkü söylediği sahne. Öyle güzel söyledi ki, işte oyuncu budur dedirtti.
 
Ezel’i yazmayacağım diyorum ama yine takıldı bu hafta gözüme. İlk bölümlerinde soygun ve sonrasındaki suçlamalarla ilgili saçmalıkları yazmıştık. Bu adam paraları ne yaptı, soygunu tek başına mı işledi? Vs. bu soruların hakimlerin ve savcıların aklına gelmemesinin bir nedeni varmış meğer? Çünkü sırf bu olayın iç yüzünü araştırabilmek için gazeteci olan kardeşi soracakmış bu soruları...

Bu hareket alkışlanır
 
Kısa adı AKODER olan Aileyi Koruma ve Desdekleme Derneği adıyla faaliyetlerini yürüten bir dernek var. Özellikle de televizyonun olumsuz etkileri üzerine çalışıyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir mail geldi AKODER’den. Kendi sitelerinde de kullanmışlar bu haberi. Mail aynen şöyle:
 
 “18 Kasım Çarşamba günü Kanal D'nin  sabah kuşağında yayınlanan DOKTORUM programının konuklarından biri Prof. Üstün Dökmen hoca idi. Programda ki tavrı ve örnek davranışlarıyla reyting denilen kavramın bir bilim adamınca nasıl algılanması gerektiğinin örneği gösterdi."

"Programa telefonla katılan ve ailevi problemlerini sayıp dökmek isteyen kişilere bu yaptıklarının belki reyting artırıcı bir etkisi olabileceğini ancak mesleki olarak bunun yapılmasını uygun bulmadığını söyledi ve kişilerin mahrem ilişkilerinin  uluorta konuşulmasını engelledi. Bu tür kişisel ya da alevi sorunların sadece uzmanlarıyla paylaşması gerektiğini, başkalarının hele ki TV seyircilerinin bu sorunları duymasında hiç bir fayda olmayacağını da belirtti. Ve hocanın bu tavrı o programın daha az seyredilmesine de sebep olmadı..."

"AKODER olarak Üstün Dökmen hocayı bu örnek davranışından dolayı takdir ediyor,tüm bilim adamlarına bu tavrın örnek olmasını temenni ediyoruz."
AKODER başkanı,
Ayşe Bostancı
 
Programı izlemedim ama bu hareket gerçekten alkışı hak ediyor. Üstün Hoca’ya bir alkış da Ekran Timi’nden.


EKRAN TİMİ - Haber 7
ekrantimi@haber7.com
  

 

Yorumlar7

  • diloşyk 4 ay önce Şikayet Et
    Yeşim hanımın edepsizliğini sevmem ama YK'm hakkında çok sert konuştu ya ona yanarım. Yine de YK bu programda sahaneydi ya, Serdar'la da dalga geçen Okan'ı affetmeyeceğim.
    Cevapla
  • dejegah 14 yıl önce Şikayet Et
    therapistphysical@hotmail.com. okanın tepki vermemesi içinize mi oturdu anlayamadım ne bekliyodun nasıl tepki vermesini bekliyodun onuda yazsaydın ekran teami
    Cevapla
  • muazzez aydın 14 yıl önce Şikayet Et
    97.MADDEYE NE DEMELİ..... BU MİLLETE MAL OLMUŞ BİR YİĞİDİN, "GENÇ OSMANIN adını kullanmalarına ne demeli.... genç osman, BEDAVA hamburger yiyebilmek için ünlü birine (!!!!) yalakalık yapıyor... ayaklar altına giriyor... gençliğin başarısı,gücü bu mu???? "genç osman" tabiri caizse bir markadır.. bu millete malolmuş bir yiğidin adıdır...
    Cevapla
  • nerzesi 14 yıl önce Şikayet Et
    kız ne halde acaba. bizim ülkemizde bu şaka yapılırsa kan çıkar.çocuğu yakalayamassalar kızı nasıl olsa evde güzelce benzetirler..ok tehlikeli bir şaka inşallah başkaları denemez.inşallah bu reklam bir faciaya yol açmaz.
    Cevapla
  • Nihat KAÇAN 14 yıl önce Şikayet Et
    Evet. Ben tv izlemiyorum. Yaklaşık 5 yıldır. En son geçen sene çeyrek finale yükleltiğimiz maçlar vardı onu izlemiştim. Haberleri burdan takip ediyorum. Bi tane dizi izliyorum onu da internetten. Kurtlar vadisi. Bana göre tv gereksiz. Zaman öldüren ve insanları aptallaştıran bir varlık. Bkz: Tv olmadan önceki hayat nasıldı?
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat