Deja Vu *

  • GİRİŞ30.07.2012 09:16
  • GÜNCELLEME30.07.2012 09:16

Romantik yaklaşımların demokrasi beklentisi, planlı ve kontrollü vitrin değişikliği karşısında bazen hayal kırıklığına dönüşüyor.

Anlaşılan o ki hem ülkelerin iç yönetimi yeniden kurgulanıyor; hem de ülkeler arasındaki çizgiler yeniden belirleniyor. Osmanlı'nın yıkılışı sırasında çizilen yapay haritaya zaten zaman ayarlı bombalar konulmuştu. Dinleri, dilleri, etnik kökenleri farklı kitlelerin zorunlu ikamete mahkûm edildiği bu topraklarda yıllar boyunca siyaset mühendisliği yapıldı ve dünya dengeleri oluşturuldu. Kimi zaman yalçın kayalıklarda hürriyet şarkıları yankılansa da; o mahur besteler, güdümlü 'önderlik' ve planlı 'değişim'in karanlık bağrında sessiz bir çığlığa dönüştü.

Mesela ilk başta zannedildi ki "Arap Baharı" bütün diktatörleri silip süpürüp bir kenara atacak ve boşalan alana halkın iradesi yansıyacak. Diktatoryanın yerle bir olması güzel de; yeni gelenlerin aynı güç odaklarına hizmet etmeyeceğini kim garanti edebilirdi? Tabandan gelen özgürlük talepleri tavanda nasıl şekillenecekti?

"Arap Baharı" bazı sistemleri kısa sürede altüst edince Esed rejimi de hemen gider sanılıyordu. Oysa Suriye, ne Libya'ydı, ne de Mısır. İsrail, Lübnan, İran gibi ülkeleri yakından ilgilendirdiği gibi Rusya ve Çin'in de ilgi alanına giriyordu.

Üç gün içinde çekip gideceği düşünülmesine rağmen Esed, uzun zamandır direniyor. Ne kadar direneceği (ve ne kadar insan öldüreceği) de şimdiden kestirilemiyor. Orada oynayacak bir taş, Esed'e destek veren güçleri de etkileyecek. Mesela İran'ın onca riski göze alarak Suriye'ye tam destek vermesi sadece gönül bağından ya da mezhep taassubundan kaynaklanmıyor. Suriye rejimindeki depremin şiddeti bölgedeki İran güdümlü devletleri de, İran'ın kendi baskıcı rejimini de sarsacak. O artçı sarsıntıların Lübnan başta olmak üzere Şii fay hattında kırılmalara yol açacağı aşikâr.

Son bir haftadır ortaya çıkan manzara daha da vahim senaryoları çağrıştırıyor. Esed'in boşalttığı alana PKK'nın Suriye'deki ikizi yerleşiyor. PKK'dan da oraya adam sevk edildiği gelen haberler arasında. O bölgenin Irak'taki Kürt yönetimi tarafından ele geçirildiği, silahlı birliklerin, sınır boyunca yerleştirildiğine dair somut bilgi ve bulgular çıkıyor ortaya.

Şu ana kadar hesapta olmayan, en azından açıkça tartışılmayan bu gelişme, "Büyük Kürdistan" senaryolarını teyit ediyor. Öteden beri Suriye'deki Kürtler ve PKK konuşuluyordu, ancak mesele hep "Suriye'nin kimlik vermediği Kürtler" üzerinden beyhude tartışıldı. PKK'nın Esed'e verdiği destek gündeme geldiğinde PKK uzantısı örgütün "muhalifler"den yana değil rejimden yana tavır aldığı konuşuldu. Oysa birileri daha derin ve karmaşık bir hesap yapmış çoktan.

Görünen o ki Suriye diktatoryası sanıldığından daha sinsi planlar yapma yeteneğine sahip. Muhtemel bir yenilgi üzerine Esed, dar bir bölgeye çekilerek küçük bir Nusayri devletine razı olacak. Bu durumda Esed, boşalttığı topraklara silahlı Kürt milislerini yerleştirerek yeni bir kart açıyor. Buna Türkiye hazır mı? Böyle bir hamleyi bekliyor muydu? Bekliyor idiyse karşı hamlesi var mıydı?

Silahlı Kürt birliklerinin Suriye taraflarına konuşlandırılması sadece Esed'in işi değil; Barzani yönetimi daha kısa bir süre önce Erbil'de bütün Kürtlerin hamiliğine soyunan bir toplantı düzenlemişti. Türkiye ile sıcak ilişkiler sürdüren Barzani yönetiminin Suriye'den boşalan alanları doldurması Türkiye cephesinde infiale neden oldu.

Bu denklemde esas bilinmesi gereken bir başka unsur var ki o henüz elini açık etmiyor: Süper güçler. Kaotik bir dönemden geçen Suriye ile ilgili o güçlerin bir planı var mı? Bu konuda hiç kimse net bir bilgiye sahip değil. En azından plansız olmadıklarını söyleyebiliriz. Türkiye'nin planı ne? Kaçmaktan kovalamaya vakit bulamayınca geleceği planlamak çok da kolay gözükmüyor.

"Suriye'deki Kürdistan" senaryosuna verilen bazı tepkiler vaktiyle Kuzey Irak'ta kurulan Kürt devletine verilen tepkinin bire bir kopyası. Irak'ta "Kürdistan" adımları atılırken söylenen sözleri derleyip toplarsanız bugün Suriye'deki gelişmeler için sarf edilen laflarla aynı olduğunu görürsünüz. Dejavu yaşıyoruz resmen.

Yanı başımızda haritalar yeniden çiziliyor ve biz yine hazırlıksız yakalanmanın getirdiği telaşla tepkiyi hep söylem düzeyinde tutuyoruz. Sadece retorik seviyede ifade edilen düşüncelerin somut gelişmelere bir tesir icra etmediğini acı tecrübelerle biliyoruz. Zaten mesele sadece beyana dayandırılınca bizim dışımızdaki gelişmeler hamlini vazediyor ve oldu bittiye getirilen bizler, kontrol dışı gelişmenin ilk entegre unsuru haline geliyoruz. Her defasında fiilî duruma mahkum hale gelmek istenmiyorsa stratejik planlamaya daha çok aklın katılmasını sağlamak gerekiyor. Yoksa sadece tarihi fırsatlar kaçmış olmuyor, altından kalkamayacağımız bir vebal omuzlarımıza biniyor.

Yazının devamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

Ekrem Dumanlı - Zaman

Yorumlar1

  • başar uyandıran 11 yıl önce Şikayet Et
    bu adamlaara dikkat edin.alalhaşkına.suriyeye girmemmiz için. her şeyi yapıyorlar.erdoğan hiç bişey bilmiyorsan bu adamlar ne derse tersini yap.bu adamlar bizi mezhep savaşına bataklığa hızla itiyorlar.oyuna gelme.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat