Hizaya gel!

  • GİRİŞ01.04.2013 09:14
  • GÜNCELLEME01.04.2013 09:14

‘Anlaşılan kızlar seni rehabilite etmiş' demiştim kendisine. Bir dekanın, başörtüsü meselesi için rektör ya da YÖK'le değil, komutanla görüşme ihtiyacı duymasındaki garabet, çok da dikkat çekici değildi o zamanlar.

Başörtüsü meselesi; çok çağdaş, çok modern ve dahi insan sevgisi ile dolu olduklarını(!) zanneden ve ama dünyaya at gözlüğü ile bakmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar nezdinde hala problem. Çoğu gizliden, ama cesur oldukları söylenebilecek bazıları da açıktan başörtüsü düşmanlıklarını sürdürüyor.

İl ya da ilçelerindeki memurlardan ‘başörtü kullananların tesbit edilmesi ve mevzuatın gereğinin yapılması' emrini içeren valilik ve kaymakamlık genelgeleri, memurlar için sıkıntı olmayı sürdürüyor. Danıştay kararını takmayan bazı hakimler de başörtülü avukatlarla uğraşıyor ve bu arada uymak zorunda oldukları kanunları da kaale almamış oluyorlar.

Yani birileri, Milleti hizaya getirme hayallerini henüz terk etmiş değiller. Şartlar ne kadar aleyhlerinde olursa olsun, dünya görüşlerinin gereklerini yerine getirmek açısından hiç bir fırsatı da kaçırmıyorlar.

Milleti hizaya getirme arzusu, yanlışına çok sayıda ortak arama ve doğru olanı yapanların sayısını biraz olsun azaltabilme gayretinden başka bir şey değil aslında.

Çağdaş olduklarını zannedenlerin, özellikle tesettür karşısındaki tavırlarının başka bir izahı yok çünkü. Hanımların saçlarını kapatmasının dini bir emir olduğunu biliyor ve kendi çevreleri bunu uygulamazken; statü olarak kendilerine yakın kişilerin bu hükme uyuyor olmalarını kabullenemiyorlar bir türlü.

Etrafınıza bir bakın: Başörtüsü ile uğraşanlar eğer kadın iseler, doğrudan kendileri için; erkek iseler eşleri sebebiyle yasaklama derdine düşüyorlar. ‘Ben ne yapıyorsam herkes onu yapmalı; doğru olsaydı ben zaten yapardım, ben yapmıyorsam başkalarına ne oluyor ki' gibisinden bir şey bu.

Milleti hizaya getirme gayreti, kendi eksikliğini gözlerden gizlemeye çalışma niyetiyle yakından alakalı, anlayacağınız.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ne güzel söylemiş: “1990 ile 2000 yılları arasında, 19 partinin kapatılmasına karar verdik. TBMM'nin büyük bir ekseriyetle 411 milletvekilinin arzu ettiği, istediği, olması gerektiğine inandığı bir yasayı, bu kurum ortadan kaldırdı. Milletin iradesinin üstünde bir irade olduğunu gösterdi... Bizler yargı olarak bu milleti hizaya getirmeye çalıştık ama hizaya getiremedik... Yavrularımıza yapılan o zulümler, eğitim haklarının ellerinden alınması, eğitimlerinin engellenmesi, ikna odalarının kurulması, bir kimlikle ikna odasına giren yavrunun arka kapıdan başka bir kimlikle çıktığına hepimiz şahidiz. Bu devlete düşman insan yetiştirmekten başka bir şey yapmadık.

Anayasa Mahkemesi… Milletimiz adına karar veren yargının zirve noktası olan kurumun, adına karar vermekle yükümlü olduğu milleti hizaya getirme gayreti…

Taşların hızla yerine oturmaya başladığı bir zamandayız. Halen sınırları alabildiğine zorlayarak, ellerindeki gücü ‘milleti hizaya getirmek için' kullanma merakında olanlara; ‘hizaya gel!' diyecek gür sesi duyacağımız zaman çok uzak değildir, umarız.

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

Yorumlar2

  • muhalif 12 yıl önce Şikayet Et
    Başörtüsü?Zenginlik?. Emirler genelde (hac, zekat gibi maddi karşılığı olanlar hariç) müslümanlara ayrım yapmadan iniyor. Yani zengin olmak, fakir olmak, güzel olmak, çirkin olmak tesettür emrinin gerekleri için kriterler değil. Elmalarla armutları ayrı tartalım.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Yasin Umut 12 yıl önce Şikayet Et
    E herşeyi eline yüzüne bulaştırdı padişahınız. Siz çanakçılara da başörtüsü istismarına geri dönmek düştü. Zenginlik içinde yüzüyorsunuz daha hala başörtüsü yalanı...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat